0
iki aşık, muhteşem bir hafta sonu geçirdiler. Kugelmass
Daphne'ye, bir sempozyum için Boston'a gideceğini ve pazarte-
si döneceğini söylemişti. Her anın tadını çıkarmak için, Emma
ile sinemaya gittiler, Çin Mahallesi'nde yemek yediler, bir dis-
kotekte iki saat dans ettiler ve televizyonda film izleyerek uyu-
yakaldılar. Pazar günü öğlene kadar uyudular, Soho'ya gittiler
ve Elaines'de takılan ünlülere baktılar. Pazar gecesi süitlerinde
şampanya eşliğinde havyar yiyip gün ağarana kadar konuştular.
O sabah takside Persky'nin evine giderlerken, Kugelmass ken-
disine, çok yorucu oldu ama değdi, dedi. Onu buraya sık getire-
mem ama arada bir gelmesi Yonville'deki hayata kıyasla çok hoş
bir değişiklik olur.
Persky'nin evinde Emma dolaba girdi, yeni elbiselerinin ku-
tularını çevresine dizdi ve Kugelmass'a tutkulu bir öpücük verdi.
"Bunu saymam, bize beklerim," dedi gözünü kırparak. Persky
dolaba üç kez vurdu. Hiçbir şey olmadı.
"Hmm," dedi Persky, kafasını kaşıyarak. Tekrar vurdu ama
yine büyü tutmadı. "Bir yanlışlık olacak," diye homurdandı.
"Dalga mı geçiyorsun Persky?" diye bağırdı Kugelmass. "Na-
sıl çalışmaz?"
"Dur iki dakika. Hala içeride misin Emma?"
"Evet."
Persky bu kez daha da sert vurdu.
"Hala buradayım Persky."
"Biliyorum güzelim. Sıkı dur."
"Persky, kadını göndermek zorundayız," diye fısıldadı Ku-
gelmass. "Ben evli barklı bir adamım ve üç saat sonra dersim
var. Şu aşamada ihtiyatlı bir kaçamaktan başka bir şeye hazır
değilim."
"Anlamıyorum ki," dedi Persky. "Çok da güvenilir bir numa-
radır halbuki."