+1
Kadına tutkuyla sarıldı, ardından birlikte eve yürüdüler.
Emma'nın yüzünü avuçladı, dudaklarını tekrar öptü ve seslendi,
"Tamamdır Persky, al beni! Üç buçukta Bloomingdale'de olmam
gerek."
Hafifbir küt sesinin ardından Kugelmass gözünü Brooklyn'de
açtı.
"Dolandırmış mıyım seni?" diye sordu Persky muzafferce.
"Lexington Caddesi'nde prangamla buluşmam lazım, geç
kaldım. Tekrar ne zaman gelebilirim? Yarın olur mu?"
"Zevkle. Bir yirmilik getir ve bundan kimseye söz etme ye-
ter."
"Yok canım. Bir Rupert Murdoch'u arayacağım, o kadar."
Kugelmass bir taksi çevirdi ve hızla şehir merkezine doğru
yol almaya başladı. Kalbi yerinden fırlayacaktı. Aşık oldum, diye
geçiyordu içinden, üstelik muhteşem bir sırrım var artık. Bilme-
diği şeyse, o anda ülkenin yüzlerce okulunda binlerce öğrencinin
öğretmenlerine, "Yüzüncü sayfada Madam Bovary ile öpüşen bu
kel Yahudi kim?" diye sorduklarıydı. Güney Dakota'nın Sioux
Falls kentindeki bir öğretmen içini çekti ve zıkkımın kökünü iç
sin bu çocuklar, dedi kendi kendine. Akılları başka şeye çalış
mıyor.
Kugelmass nefes nefese yetiştiğinde, Daphne Kugelmass,
Bloomingdale'in banyo aksesuarları bölümündeydi. "Nerede
kaldın?" diye terslendi. "Saat dört buçuk oldu."
"Trafiğe takıldım."
Kugelmass ertesi gün de Persky'ye gitti ve birkaç dakika
içinde sihir yoluyla Yonville'e ulaştı. Emma, onu gördüğünde
heyecanını saklayamadı. Birlikte saatler geçirdiler; birbirinden
çok farklı geçmişlerinden konuşarak, gülüşerek. Kugelmass ay-
rılmadan önce de seviştiler. "Şuna bak yahu, Madam Bovary'le