/i/İnanç

İnanç
  1. 326.
    0
    ŞEHiTLiĞi ARZU ETMEK

    Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurdular:

    “Ümmetime ağır gelmeyecek olsaydı, hiçbir seriyyeden geri kalmaz, hepsine katılırdım. Allah yolunda şehit olmak, sonra diriltilip tekrar şehit olmak yine diriltilip tekrar şehit olmak isterdim.” (Buhârî, Îman, 26; Müslim, imâre, 103, 107)

    • **

    Raûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurdular:

    “Allah Teâlâ’dan bütün kalbiyle şehitlik dileyen bir kimse, yatağında ölse bile, Allah ona şehitlik mertebesini ihsân eder.” (Müslim, imâre, 157; Nesâî, Cihâd, 36)

    ***

    Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurdular:

    “Şehitliği gönülden arzu eden bir kimse, şehit olmasa bile sevâbına nâil olur.” (Müslim, imâre, 156)

    • **

    Raûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurdular:

    “Şehit olmayı Yüce Allah’tan samimi olarak dileyen kimseyi, Allah, rahat yatağında vefat etse bile, şehitlerin derecesine eriştirir.” (Müslim, imâre, 156, 157; Ebû Davud, istigfâr, 26; Neseî, Cihâd, 36; ibn Mâce, Cihâd, 15).

    • **

    Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir kısım insanları da şehit hükmünde kabul etmiştir. Nitekim bir defâsında ashâbına:

    “–Siz kimleri şehit sayıyorsunuz?” diye sormuştu.

    Sahâbîler:

    “–Ya Rasûlallah! Kim Allah yolunda öldürülürse o şehittir!” dediler.

    Peygamber Efendimiz:

    “–Öyleyse ümmetimin şehitleri oldukça azdır.” buyurdu.

    Ashâb-ı kirâm:

    “–O hâlde kimler şehittir ya Rasûlallah!” dediler.

    Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

    “–Allah yolunda öldürülen şehittir; Allah yolunda ölen şehittir; bulaşıcı hastalıktan ölen şehittir; ishâlden ölen şehittir; boğularak ölen şehittir.” buyurdu. (Müslim, imâre, 165; ibn-i Mâce, Cihâd, 17)

    • **

    Uhud şehitleri zikredildiğinde Varlık Nûru Efendimiz, o mübârek şehitlerin fazîletini beyan sadedinde:

    “Vallâhi ashâbımla birlikte Ben de şehit olup Uhud Dağı’nın dibinde gecelemeyi ne kadar isterdim!” buyurmuştur. (Ahmed, III, 375)

    MÜSLÜMAN OLUR OLMAZ ŞEHiT OLAN SAHABE

    Uhud savaşı sırasında Kuzman adlı bir Medîneli, savaşta yedi kişiyi öldürmüş, kendisi de ağır bir yara alarak ölmüştü. Buna rağmen Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

    “–Kuzman cehennemliktir!” buyurdu.

    Çünkü o, son nefesinde kendisine:

    “−Şehitliğin mübârek olsun ey Kuzman!” diyen Katâde bin Nûmân’a:

    “–Ben kabîlem için savaştım; şehitlik için değil!” demiş ve kılıcına abanarak intiharla canına kıymıştı. (Vâkıdî, I, 263)

    Buna karşılık, kabîlesinin islâm’a girmesine önce itiraz eden sonra da pişman olan Usayram, tepeden tırnağa silâhlanmış bir hâlde Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e geldi ve:

    “–Ya Rasûlallah! Sizinle birlikte önce savaşa mı katılayım, yoksa müslüman mı olayım?” dedi.

    Rasûl-i Ekrem Efendimiz:

    “–Önce müslüman ol, sonra savaş!” buyurdu. Bunun üzerine Usayram müslüman oldu, sonra savaştı ve şehit oldu. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Usayram için:

    “–Az çalıştı, fakat çok kazandı!” buyurdu. (Buhârî, Cihâd, 13; Müslim, imâre, 144)

    CENNETE TOPALLAYARAK GiREN SAHABE

    Ensâr’dan Selimeoğulları’nın reisi Amr bin Cemûh, topal bir kimse idi.

    Kendisi ve dört oğlu Allah Rasûlü ile birlikte savaşlara katılırlardı. Rasûl-i Ekrem Efendimiz Uhud Gazvesi’ne çıkacağı sırada Amr da sefere katılmak istedi. Oğulları:

    “–Sen cihat ile mükellef değilsin. Allah Teâlâ seni özür sâhibi kabul etti. Biz senin yerine gidiyoruz.” dediler.

    Amr, oğullarına:

    “–Siz Bedir günü benim cennete girmeme mânî oldunuz. Vallâhi ben bugün sağ kalsam dahî, muhakkak bir gün şehit olup cennete gireceğim!” dedi.

    Sonra hanımına da:

    “–Herkes şehit olup cennete giderken ben sizin yanınızda oturup duracak mıyım?” diyerek çıkıştı. Hemen kalkanını aldı ve:

    “–Allâh’ım! Beni âileme geri çevirme!” diye duâ ettikten sonra Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yanına gitti. O’na:

    “–Oğullarım beni Medîne’de bırakmak istiyorlar. Beni, Sen’inle birlikte savaşa gitmekten alıkoyuyorlar. Vallâhi, ben şu topal hâlimle cennete ayakbasmayı arzuluyorum.” dedi.

    Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

    “–Allah Teâlâ seni mâzur görmüştür. Sana cihat farz değildir.” buyurdu.

    Amr -radıyallâhu anh-:

    “–Ya Rasûlallah! Sen benim Allah yolunda ölünceye kadar savaşarak şehit olup şu topal ayağımla cennette yürümemi uygun görmez misin?” dedi. Nebiyy-i zîşân Efendimiz:

    “–Evet, uygun görürüm.” buyurdu. Amr’ın oğullarına da:

    “–Artık babanızı savaşa katılmaktan menetmeyiniz. Umulur ki, Allah ona şehâdet nasip eder.” buyurdu.

    Amr kıbleye döndü ve:

    “Allâh’ım! Bana şehitlik nasip et! Beni mahrum ve mahzun olarak ev halkımın yanına döndürme!” diyerek duâ etti ve cihâda katıldı.

    Uhud Harbi’ne iştirâk eden, şehâdet heyecânıyle dolu bu sahâbî, cihat esnâsında; “Vallâhi ben cenneti özlüyorum.” demiş, netîcede kendisini korumaya çalışan bir oğlu ile birlikte bu savaşta şehit düşmüştür. Daha sonra Sevgili Peygamberimiz onun hakkında:

    “Varlığım kudret elinde bulunan Allâh’a yemin ederim ki, Amr’ın cennette topallayarak yürüdüğünü gördüm!” buyurmuştur. (Vâkıdî, I, 264-265; ibn-i Esîr, Üsdü’l-Gâbe, IV, 208)
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster