+1
“Dediklerin. Eski Dünya’yı sana küçükken anlatılan masallardaki gibi görüyorsun bilemiyorum belki de baban sana masal niyetine geçmişten uydurma hikayeler anlatmıştır. Bizim bu hale gelmemizin en temel sebebi bizim yaptıklarımız. Onlarca ülke kendini savunma bahanesiyle çok sayıda tesirli bombalar yapmışlar ve insanlar eskiden de ölüyordu Yelken. O siber casus kendisini Doğanın ve Dünya’nın koruyucusu olarak görüyordu.” Yelken hemen araya girerek “Çünkü o bir deliydi.” dedi. Kumandan Yelken’i duymazdan gelerek konuşmasına devam etti. “Eski Dünya’da yaşananları bende senin kadar fazla bilmiyorum ama emin ol insanlar o dönemde birbirini katlediyordu. Yaşlı Adam’ın anlattığı gibidir herşey belki de… Tanrı, Nuh’tan sonra bize bir şans daha vermiştir.”
Kumandanın yüzündeki alaycı gülümseme bir anda yok olmuştu. Derin düşüncelere dalmış gibi görünüyordu. Göz bebekleri adeta dinlenmek için ona yalvarıyordu ama kumandan umursamıyordu. Yelken bunun farkındaydı. O yüzden en büyük kusuru olan çenesini yine tutamadı ve büyük bir merakla kumandana sordu: “Kaç gündür uyumuyorsunuz ? Çok yorgun görünüyorsunuz”. Kumandan bu sefer dişlerini göstererek tebessüm etti. Pırıl pırıl, bembeyaz dişlere sahipti. Başkent’te böyle dişleri olan insanlar görmek havada kuş tutmaktan farksızdı.
“3… Belki de 4’dür bilemiyorum.” Bir süre düşündü ve yine dişlerini göstererek tebessüm ettikten sonra konuşmaya başladı. “Göz kapaklarım her az bir şey kapandığında beni kendimden geçirecek rüyalar görmeye başlıyorum. Ama direniyorum, direnmem gerek. Eğer ben bu gemileri kontrol edemez, halkıma yiyecek bulamazsam. Düşündüklerimizle birlikte yok oluruz.” Yelken bu sorunun cevabını bildiği halde kumandana sorarak ne kadar lüzumsuz bir şey yaptığının farkındaydı. Ama merakı, kendisinden önce geliyordu. Bunun bir gün başına herhangi bir iş açıp açmayacağını çok