-
326.
+1Tırtılın yemek alışkanlığında bahsedeyim size. Yok. işte bu kadar basit.Tümünü Göster
Bir insan yemek yemeden nasıl yaşar ben bu kızdan öğrendim. Sabah kahvaltı yok, öğlen deli gibi yemek yer, akşam gene bir şey yok. Yemekte ne var diye soruyorum, karpuz var diyor. Yemek diyorum, karpuz diyor. Deli misin diyorum, akıllı olduğum söylenemez diyor.
Tırtıl çikolatayı tane ile değil, poşet poşet alıyor. Ama ne poşet. Ne bulursa dolduruyor. Her türlü ıvır zıvır ve olmazsa olmaz red bull. Red bull un bu kızdan haberi olsa kesin red bull kızı diye işe alır. Ödeme yapmasına gerek yok, bedava red bull versin yeter çünkü.
Yemek ye yemek ye diye telkinde bulunuyorum, durmadan. Yoksa sigara içmekten ve düzgün bir şey yememekten içi dışına çıkacak.
Konuşmalarımız devam etti, akşamları birbirimize sorular soruyorduk. Ama cevap vermek mecburi değildi. Bazen o sorardı ben cevap vermezdim, bazen de tam tersi. Ama konuşurduk işte her şeyden. Aşk tan, hayattan, insanlardan….. izlediğimiz filmleri anlatıyorduk. Oda benim gibi aksiyon filmlerini daha çok seviyordu. Bende film kültürüm ile hava atıyordum kendimce. Sonra bir filmden bahsetti; Love me ıf you dare….
Oha ben nasıl bu filmi izlememiştim. Hafta sonu açıp izledim. Vay be dedirten cinsten. izlemediyseniz izleyin. Tavsiye değil emir a.q
Ve tırtılla bir iddiaya girdik. Eğer tırtıl 9 ay içinde birine aşık olursa ben kazanacaktım. Eğer olmazsa o kazanacaktı. Ben kazanırsam kendi yazdığı vasiyeti alçaktım, O kazanırsa ona güzel bir elbise alçaktım. ilk iddiamız buydu.
Yıl sonu gelmişti. Tırtıl ünv.den kız arkadaşının yanına oradan da ailesinin yanına. Ve kız arkadaşı benim şehrimin hemen yanındaydı. Ve bir fikir geldi aklıma, benim şehrimde inecek, yemeğe zütüreceğim, birlikte birkaç saat geçirdikten sonra hızlı tren ile arkadaşının yanına göndereceğim. Hadi dedim böyle yapalım. Tamam dedi.
Dünyalar benim oldu sandım, yine karşılıklı oturup sohbet edeceğiz. Belki birkaç saat ama olsun telefonda 5 dk konuştuğum insan ile 2 saat benim için araf kadar uzundu. Yemek için tren istasyonunun yanına bir yer ayarladım, zamanı yolda yada trafikte geçirmek yerine oturmamız daha iyi olur diye düşünüyordum. Geleceği güne 3-4 gün kalmıştı. Her gün bilet almasını hatırlatıyordum.
Şimdi hatırladım bir özelliğini daha; her işi özellikle böyle işlerini son dakikaya bırakırdı. Sallamazdı. Ama şansıda hep yaver giderdi. Ballı işte. Ben olsam 1 hafta önceden bilet biter a.q
Neyse bu arada tırtıl iş yerinde bazı durumlara sinirlenmiş, ama konunun benimle uzaktan yakında alakası yok. Sen git bileti direk arkadaşının şehrine al. Sordum ne yaptın diye, bileti direk aldım dedi.
Niye dedim? sinirlendim aldım dedi. Ulan dedim insan sinirlenince sağı solu dağıtır, tırtıl olunca bileti direk alıyor herhalde. Üzüldüm, üzülürüm ki halen aklıma gelince bende sinirlenirim. Belki gerçekten sinirlendi aldı, belki konuşmak istemedi bilemezsin, bilemeyiz. Ama sonuçta direk gidecekti.
Tamam dedik, elden başka bir şey gelmez. Ama şehrimdeki terminale uğramak zorundaydı. 5 dk da olsa buradan geçecekti. Gelmemi istemedi. Ben ısrar ettim sanırım. O yola çıktı, ben yola çıktım. Onun gelme saatine belki 2 saatten fazla vardı. Oturdum banklara, açtım kitabımı başladım okumaya.
2 saat hiç kalkmadım sanırım. Sonunda otobüs göründü. Ama ben yanlış yerde bekliyormuşum 😊 Sen git başka yere dur. Telefon açtım neredesin diye, şuradayım buradayım diye tarif etmeye çalışıyor. Kalabalık içinde gördüm onu. Koyu bir kot pantolon, üstünde bordo bir mont, boynunda bordo bir atkı. O beni fark edemedi. Telefonla konuşuyoruz, bir yandan da yaklaşıyorum ama gözleri ile halen arıyor beni. Nerdeyse burnunun dibine kadar girdim, yine görmedi. En son burayım deyince fark etti ve gözlerini kocaman kocaman açıp, Kitap kurdu dedi. ( niye tanıyamadığı bize özel kalsın )
Sarıldık, öpüştük. Otobüs 5 dk için durmuş sadece 5 dk. Konuşamadım. Ne konuşacaksınız ki 5 dk da.
K: Bir sigara içelim mi ?
T: Olur, hadi içelim.
Bir sigara yaktık, konuşamadık, sadece baktık birbirimize.
T: çirkindin, iyice çirkin olmuşsun tanıyamadım
K: birazda böyle olsun istedim, ne fark eder.
Muavin bağırdı, kalkıyoruz diye. Ben tırtıla yolda yemesi için bir çikolata birde en büyüğünden red bull almıştım. Onlarla birlikte kitabımı da verdim. Tırtıl bir sarıldı, sonra tam gidecekken bir daha sarıldı. Ve bindi otobüsüne.
Tırtıl gitti, ben arkasından baktım.
5 dk için değer miydi derseniz, anlatılmaz yaşamanız lazım o duyguyu derim size.
Ve bir yıl daha bitti.
iyi ki gitmişim terminale diyorum şimdi, yoksa nasıl sarılırdım tırtıla…..
O kış yeni yıla girdiğimiz zamanlar. Hafta sonu bir gün tırtılın şehrine gidiyorum. Kendi özel işim için gidiyorum. Gündüz işlerimi hallettim. Saat 6-7 oldu. Geri döneceğim ama gece buzlanma olur diye korkuyorum. Kalmaya karar verdim. Yemek yedim önce. Yemekte arasam mı aramasam mı diye düşündüm, karar vermedim bir türlü. Sonra evini bulmaya çalıştım, çokta zor olmadı kalpli evi bulmak. Binanın önüne park ettim. Baktım ışığı yanıyor. Bir sigara yaktım, arayıp aramamak konusunda kararsınız. Yarım saat kadar oturdum arabanın içinde. Sonra vaz geçtim. Gecenin bir yarısı ben geldim hadi gezelim dersem yanlış anlar diye korktum. Otele gidip duş aldım, vurdum kafayı yattım.
Bir zaman sonra tırtıl mesaj attı,
T: Sana bir şey söyleyeceğim.
K: evet
T: Biz erkek arkadaşımla evlenmeye karar verdik.
K: Çok sevindim, mutlu ol her zaman.
T: teşekkür ederim.
K: Tarih belli mi ?
T: yok ama bu yaz gibi olur.
Ve tırtıl evleniyordu. Her zaman mutlu olsun istedim, her zaman gülümsesin. ilk iddiayı kaybetmiştim böylece. Birine aşık olacaksın tezim çökmüştü. Kaybetmiştim. Konuşmaya devam ettik akşamları. O işten güçten, ev telaşından okumayı azalttı, yada benimle konuşmayı azalttı bilemiyorum. Ne kadar kitap okuması için telkinde bulunsam da artık kitaplar hakkında konuşmaz olduk. Daha çok güncel olaylardan bahsetmeye, çevremizdeki insanların tutumlarından, yanlışlarından bahsetmeye başladık. insanlardan konuştukça, aynı şeyleri düşündüğümüzü aynı pencereden baktığımızı fark ettim. Belki biz doğruyduk belki biz yanlış. Ne fark ederdi, konuşmaktan mutluyduk yada mutluydum işte. Sonra bir iddiaya daha girdik. O dönemlerde terfiler gelmeye başlamıştı. Bende tırtılın terdi alacağını, bununda 2-3 ay içinde olacağını söylemiştim. Oda inanmamıştı. Ve 2. iddiaya girmiş olduk. Ben kazanırsam vasiyet, o kazanırsa istediği bir soruya doğru cevap verecektim.
Yine kaybettim. O terfi gelmedi. Geldi ama zamanında gelmedi ve ben yine kaybettim. Farkettim ki tırtıl ile iddiaya girmek bile bile yenilmek demek. Ama olsun denemekten vazgeçmeyeceğim.
Yakın zaman dilimlerinde tırtılın şehrine 1-2 defa daha gittim. Bu sefer haber verdim gündüz saatlerinde. Ama tırtıl müsait olmadı. Ya dışarda oldu, ya müsait olmadı ama görüşemedik. Kısmet olmadı.
Ve tırtıl evlendi. Dünyanın en güzel gelinlerinden biri oldu. Prensesler gibiydi beyazlar içinde. Red bull sponsorluğunda kanat bile vermişlerdi.
Ve son iddiayı girmiş bulunduk. iddia konusunu söylemiyorum, ama bu sefer ben kazandım. Sonunda vasiyeti görebileceğim. Evet zorda olsa kazandım.
Hikayenin bu kısmında tırtıl ile olan iletişimimi anlattım size. Hikayenin kalan kısmı bir yaşanmışlık değil sadece bir duygudur
.
Kitapkurdunun sonu için hazırlanın.
başlık yok! burası bom boş!