+10
-1
Tahsin
Mustafa hoca ayakta duracak takati olmamasına rağmen bi çare Ahmet'e ulaşırım umudu ile hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyordu. Şu an onun yarı ölü hareketsiz bedenine bakarken kendi acılıarımı bir kenara bırakmıştım. Onur konusunda yaptıkları ile biraz aşırıya kaçmış olduğu yadsınamazdı ama haksız olduğunu da söyleyemezdim. O gün aramızdan geçip odaya çıkarken bana attığı bakışlar tekrar tekrar gözümün önüne geliyordu.
Herkes ona bir canavarmışçasına bakarken o aksini iddia edebileceğimi umarak pişmanlık dolu gözler ile bana bakıyordu ben ise ona sırtımı dönmüştüm. O hali beni çok korkutmuştu ama biz arkadaştık yapmam gereken onu acısı ile baş başa bırakmak yerine toparlanması için yardım etmekti. Barındırdığı güç ile pek tabi kendini kurtarabilirdi ancak o bunu yapmadı sonuna kadar yanımızda durdu. Hepimiz onu dışladığımızda bile bizim için savaşmaya devam etti.
Onun şu an ki durumundan sorumlu olan kişi karşımda hiç bir şey olmamış gibi dikilirken Ahmet'i gayet iyi anlayabiliyordum. Ahmet'in boğuştuğu sorunları düşündükçe Onur'un burada ve gayet keyifli olduğunu görmek gerçekten sinirlerimi bozuyordu. En büyük sorumluluk ondayken en iyi durumda olanın o olması kaderin tuhaf bir ironisiydi.
" Onu kurtarmak için senin yapabileceğin bir şey yokmu!" Onur'u düşünmeye daha fazla katlanamadığımdan cevap vermeyeceğini bilsem de Hafsaya bir soru yöneltmiştim. Tabi aynen beklediğimim gibi hiç bir yanıt alamamıştım. Sadece Ahmet ve Mustafa hoca ile konuşuyordu, her ne kadar bize yardım ediyor olsada bu tepkisizliği ondan korkmama sebep oluyordu. Hiç birimizi umursamıyor gibiydi hatta gibisi fazla onda tuhaf olan bir şeyler vardı, tabi bir cin olmasının dışında. Yakında bu işin de kokusu çıkardı elbet.
•
**
Mustafa hoca elinde eski bir heybe ile çıkagelmişti. " Ruhuna yol göstermemiz gerek, işin zor kısmı ona ulaşabilmekte!" Elinde kırmızı renkli iki taş tutuyordu Ahmet'in sol elininin avucunu açarak taşlardan birini onun avcuna yerleştirdi. " Bu mercan taşı dır genelde cinni ler ile iletişim kurmak için kullanılan yöntemlerden biridir. Ruhta onlar gibi bir enerji halinde olduğundan Ahmet'in ruhuna erişebilmekte işe yaraması gerek!" Kelimesinin son kısmı epey kafamı kurcalamıştı kullanacağı yöntemden emin değil gibiydi. " Kesinliği yokmu. Emin değil gibisiniz!" " Malesef kesinliği yok. Bir tahminden ibaret ama elimizdekinin en iyisi!" Endişem ve heyecanım daha da körüklenmişti. Tahminler üzerinden gittiğine göre daha önce hiç böyle bir durumla karşılaşmamış olsa gerek. Bunun anlamı da işe yaramazsa Ahmet'i temelli kaybedeceğimizdir.
Hiç bir şey söylemeden hocayı izlemeye başladım tek yapabileceğim buydu zaten bir de işe yaraması için dua etmek. Hoca diğer taşı da kendi sol avucuna koyduktan sonra gözlerini kapatıp bir şeyler okumaya başladı. Okumayı bitirdiğinde derin bir nefes aldı ve hareket etmeyi tamamen kesti.
Ahmet
Ne zamandır burada olduğumu bilmiyordum nerede olduğumu da bilmiyordum ne ses ne ışık hiç bir şey yoktu. Uçsuz bucaksız bu boşlukta amaçsızca dolaşıyordum. Gerçek anlamda delirmek üzereydim bütün benliğim benim dışımda ufacık bir yaşam kırıntısı görebilmek için kavruluyordu. içinde bulunduğum durum Kâbir'in işkencelerinden bile beterdi. En azından orada yalnız değildim. Bir an için elimde belli belirsiz bir soğukluk hissetmem ile olduğum yerde kala kaldım.
Göremeyeceğimi biliyor olsam da o hissin kaynağını arıyordu gözlerim. Bu zifiri karanlığın içinde geçirdiğim süreçte bazen biri bana dokunuyormuş gibi hissediyordum normal şartlarda bu beni korkuturdu ama şimdi o hissin kaybolmaması için dua ediyordum. Saniyeler için bile olsa yalnız değilmişim gibi hissediyordum. Ama bu diğerlerinden farklıydı zayıf ta olsa hâlâ hissedebiliyordum elimin içinde bir şey vardı. Göremiyordum ama orada olduğunu biliyordum, hemen ardından fısıltılar duymaya başladım ne olduğunu anlayamasam da bitmesini istemiyordum.
Ses belirli bir yönden geliyor gibiydi uzak ve boğuk tu. Zor da olsa yönünü saptamayı başarmıştım o yönde ilerledikçe ses artmaya devam ediyordu. ilerlemeye devam ettiğimde ses anlam kazanmaya başladı, birisi bana adımla sesleniyordu. Aslında yabancı bir ses değil gayet tanıdık tı, bu mustafa hocaydı. Onun sesini duymam ile içimde beliren sevinci anlatmaya kesinlikle kelimeler yetmezdi. Hızımı arttırarak sesine doğru ilerlemeye devam ettim. Görebiliyordum, bunca zaman sonra nihayet bir ışık görmüştüm sanırım bu gün ışığıydı!
O kadar iyi hissetiriyordu ki ona erişmek için son hız ileriyordum. Çok yakındım evin odasını görebiliyordum ve arkadaşlarımın seslerini duyuyordum. Sevinçten ağlayabilirdim biraz daha ilerlesem yetişecektim ama her şey aniden yok oldu sanki hiç var olmamış gibi! Lütfen bir daha olmasın kurtuluşa bu kadar yakınken karanlığın beni tekrar yutmasını kaldıramazdım!
Tümünü Göster