/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 326.
    +22
    Gözlerim kararıyordu, belki de hayattaki son saniyelerimdi. Böyle mi olacaktı sonum, bu dünyaya veda ederken göreceğim son yüz karşımda ölümümü zevkle izleyen bu yaratığın ki mi olacaktı!
    Cin sözünde duruyordu bana ölümümün kolay olmayacağını söylemişti. Karanlığın çağırısı her saniye daha cazip gelmeye başlıyordu. Sadece gözlerimi kapatmam gerekiyordu ondan sonrasını azrail halledecekti, bu işkenceden kurtulacaktım.
    Teslim olmaya hazırlanırken vücudum titremeyi kesmişti gözlerim kapanmak için sabırsızlanıyordu, kırılan kemiklerim artık o kadar acı vermiyordu. Yaratık yavaşça bana yaklaşıyordu bu durumun her anından zevk aldığı suratındaki iğrenç gülümsemeden anlaşılabiliyordu.
    "Bitmedi! Ceheneme kadar peşindeyim Adem oğlu! "
    Kulak delen kahkahaları zihnimde yankılanırken başka bir ses daha duydum. "Uyan! " Bir kadın sesiydi bu durmadan zihnimde tekrarlanıyordu. Ardından dua okunduğunu duydum.
    Parlak bir ışığın ardından gözlerim açıldı ilk gördüğüm şey o yaratıkla aramda duran Hafsa oldu. Duayı okuyan oydu ve çember hâlâ olduğu yerde duruyordu ama ben sınırdaydım tek bir adım daha atsaydım dışına çıkmış olacaktım.
    Hafsa aşırı hızlı konuşuyordu, onu anlayamıyordum. Mustafa hoca ise ayağa kalkmış tüm gücü ile bağırıyordu "Ya Hannan, Ya Kahhar! " hiç durmadan Allahın isimlerini zikrediyordu. Yaratık Hafsaya saldırmaya çalışıyordu ancak onun ettiği dualar ve hüddamın zikrettiği isimler onları tutuyordu.
    Bilincim tam olarak yerine geldiğinde bir adım geriledim ve beni tutan elleri fark ettim bayağı zorluk çıkarmış olmalıyım ki dört kişi beni tutuyorlardı. Mesut hoca kendime geldiğimi anlayınca beni bıraktı onum ardından Tahsin, Recep ve Barış da beni bırakarak çemberin ortasında yerlerini aldılar.
    Mustafa hoca cebinden küçük siyah bir kese çıkardı ve ağzını açtı. Vefk olduğunu düşündüğüm bir kağıt çıkararak " Ya Allah! " dedi ve yanında duran gaz lambasının ateşini kullanarak yaktı. Odanın içinde öyle bir feryad yükseldi ki kıyamet kopuyor sandım. Pencerede asılı duran uzun siyah perde boylu boyuna havalandı ve cam büyük bir gürültü ile patladı.
    Bütün ev temelinden sarsılıyor gibiydi. Odadaki tüm gölgeler kara bir sel gibi dışarıya akın edip gecenin karanlığına karıştılar. Geriye sadece o cin kalmıştı, bağıra çağıra bir şeyler söylüyordu. Biz onu anlamıyorduk ama görünüşe göre mustafa hoca anlayabiliyordu.
    " Bu çocukları sana vermem! Ey deyyus sana pabuç bırakırmıyım ben! " Cin daha da hiddetlenmişti acı çektiğini anlamak zor değildi. " Tek ve bir olan yüce Allahın adıyla, Hazreti Süleyman (a.s) 'ın ahit namesi hürmetine! Defol lâin şeytan! "
    Hocanın söyledikleri üzerine yaratık lanetler yağdırarak siyah, dumansı bir şekil aldı ve diğerleri gibi camdan çıkıp gitti. Giderken bize bakan nefret dolu gözleri zihnime kazınmıştı. O gözlerdeki ateşi gördüm, o ateş hepimizi yakabilirdi.

    Mustafa hoca bu denli zor bir seanstan sonra bitap düşmüştü, koluna girerek içerideki kanepenin üzerine yatırmıştık onu. Hafsa da yorgun olmalıydı ancak hocanın başından ayrılmıyordu. Bizimkiler de ondan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyordu.
    Her ne kadar bizi kurtardığına şahit olsalarda başka boyuttan bir canlı olması ve onun türüyle sert bir sürtüşme yaşıyor olmamız ondan da korkmalarına sebep oluyordu.
    Ancak onların aksine ben Hafsadan korkmuyordum, aksine onunla aramda bir bağ varmış gibi hissediyordum. Mustafa hoca dışında bizden konuştuğu tek kişi bendim. Oturduğum yerden kalkıp onun yanına ilerledim ve yaklaşık yarım metre uzağında olan koltuğa oturdum.
    Gözlerini bana çevirdiğinde "Kimdi o? " sorduğum soruya bir cevap vermemişti ama bana bakmaya devam ediyordu. Mesut hoca beni uyarmak için boğzını temizledi. Belli ki onunla iletişime geçmeyi denememden hoşlanmamıştı.
    Hocayı dikkate almayarak gözlerimi Hafsanın gözlerine diktim ve öylece bakmaya devam ettim. Bir süre bakıştıktan sonra zihnimde onun sesini duydum " Kâbir, kabilesinin en büyük ifritlerinden. " Tamamen bana doğru dönmüştü.
    "Mustafa hocayla aralarında ne geçti? Kaçarken gözleri öfkeden alev alevdi. "
    "Sizden birini almadan gitmeyeceğini söyledi, ben ara bulmaya çalıştım, kabul etmedi. Efendi ona azap çektirip zorla gönderdi. Şimdi iş daha zor, artık köşeye sıkıştı daha sert saldıracak! Sen büyük tehlikedesin! "
    "Neden? " Özellikle beni hedef alıyor olması saçma geliyordu. Hepimizle meselesi aynıydı bildiğim kadarıyla. Hafsa dan açıklaöa beklerken araya Tahsin girdi " O seninle konuşuyor mu şu an? "
    "Yaşanan onca olaydan sonra buna mı şaşırıyorsun. " "Doğal değilmi? Sonuçta her gün cinlerle konuşan birini görmüyorum. Neyse devam et bakalım ne diyormuş. " "Sağol ya! " Ona olan stemime karşılık eliyle devam etmemi işaret etti. Gerçekten bu çocuğun lakayıtlığının sınırı yoktu sanırım.
    Onu boş verip tekrar Hafsaya döndüm. " Kâbir in özellikle beni hedef almasının bir nedeni var mı? " " Sende farklı bir şey var. Hislerin diğerlerinden daha kuvvetli. Aynı efendi gibi. " "Sadece benimle konuşuyor olmanın bununla bir ilgisi var mı? " Konuşmadan Hafif bir baş hareketi yapmakla yetindi ve tekrar Mustafa hocaya yöneldi.
    " Ne oldu, ne diyor? " Tahsinin merakı gözlerinden taşıyordu ancak ona açıklama yapamayacak kadar düşünceliydim. Hislerden kastı neydi ve neden benim bu durumumu Mustafa hocaya benzetiyordu. Daha bir gizem çözülmeden diğeri baş gösteriyordu. Sonumuzun ne olacağı ile ilgili tahmin bile yürütemiyordum. Mustafa hoca kendine geldiğinde konuşacak çok şeyimiz vardı.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster