-
126.
+38Duyduğuma göre sözlüğün hostingini değişmişler hayırlı olsun.Tümünü Göster
Dolunay tüm kudreti ile üzerimizde parlarken arkadaşlarım uykuya dalmıştı bile. Bu onların durumunda tamamen normaldi aslında.
Ne de olsa haftalardır uyku bize yabancıydı, hocanın da yanımızda olmasının verdiği güvenle rahat hissediyorlardı, bende uyumak istiyordum ama yapamıyordum Onur dışında fiziksel hasar gören tek kişi bendim bu yüzden onlara kıyasla biraz daha tedirginim.
Adıyamana olan yolumuzu yarılamıştık bile hocanın söylediğine göre sabah dört-beş civarı orada olurmuşuz. Konyanın çıkışına yakın bir yerlerdeydik, biraz mola vermek için bir benzin istasyonuna girdik "Ben lavaboya gidip geleceğim, atıştırmalık bir şeyler de alırım. istersen sende çık bir hava al ayakların açılsın." Konuşmadan sadece bir baş hareketi ile onu onayladıktan sonra arabanın bagaj kapağını açıp benzinliğin marketine doğru ilerledi.
Üzerime yığılmış olan Tahsini mümküm olduğunca yavaş bir şekilde kenara itmeye çalıştım ancak elimin ayarı olmadığından kafasını koltuğa çarptı. Mavi gözleri korku ile açıldığında bağırmak üzereydi ki ağzını elimle kapatıp "Benim." diye onun duyabileceği şekilde fısıldadım.
Sakinleştiğinde elimi ağzından çektim "Lan uyuyan adam böylemi uyandırılır, aklım çıktı."
" Aslında uyandırmamaya çalışıyordum ama elimin ayarını tutturamadım."
" Hay senin elinin ayarını. Neyse geldik mi bari?"
" Hayır, daha Konyadan çıkmadık, ama hocanın söylediğine göre az kalmış sabah dört-beş civarı orada olurmuşuz. "Hoca nerde peki?"
"Atıştırmalık bir şeyler almaya gitti." Bir şeyler daha söylemek üzereydi ki onu durdurdum. "Yeter la iki dakikada ahiret sorgusuna çektin. Ben biraz dolaşıcam sende gel istersen. "
Her ne kadar lafını kestiğime kızsada gelmeyi kabul etti. Aslında bu benim için de iyi olmuştu çünkü yalnız başıma gezme fikri çok hoş gelmiyordu.
Doblonun bagaj kapağını kaldırıp dışarı çıktık. Aşağıya indiğim anda bir soğuk dalgası bedenimi ele geçirdi yaz mevsiminin son zamanlarında olmamıza rağmen bu kadar soğuk olması gerçekten ilginçti. Ben bir izmirli olarak ılıman iklimin insanıydım ve bu ani ısı değişimi tir tir titrememe neden oldu. Tahsine baktığımda onun durumu da benden farklı değildi.
Marketin sağ tarafında güzel yapılmış küçük bir saray modeli vardı onun hemen arkasında ise kamelyalar dizilmişti. Mekanın dizaynı gayet iyiydi. Benzin istasyonunun sınırından sonrası ise çiftlik olduğunu tahmin ettiğim bir yerdi. iki katlı dar bir ev ve yan tarafında bulunan ahır olduğunu düşündüğüm tahtadan, uzun ve geniş bir yapı.
Tahsinle gidip kamelyaların arasında biraz turladık bu ayaklarımıza iyi gelmişti ama hâlâ soğuk hava ya alışamamıştık. Ellerimizi birbirine sürterek biraz olsun ısınmaya çalışıyorduk. " Keşke hırka falan alsaydık bu ne soğuk." Tahsin tam anlamı ile duygularıma tercüman olmuştu. " Burası yazın böyleyse kışı tahmin bile edemiyorum." dedim. Onunla aynı fikirde olduğumu belli etmek için.
Bir süre oralarda gezindikten sonra Mesut Hocanın sesini duyduk " Nerdesiniz siz ne zamandır sizi arıyorum. Ne diye arabadan ayrıldınız. " Hocanın sesi normalin aksine agresif çıkıyordu hiç sinirli olduğunu görmemiştim. " Hocam siz dediniz ya biraz dolaş ayakların açılsın diye."
" Bunu söylediğimi ben niye hatırlamıyorum. Hadi, çabuk gelin buraya, gidiyoruz!" Tam anlamı ile burnundan soluyordu kollarımı bağlamış benzin istasyonunun arkasında bizi bekliyordu. Ona doğru hareketlendiğimizde o da boş araziye doğru yavaş adımlarla yürümeye başladı. Bu işte bir terslik vardı.
Tahsini kolundan tutarak durdurdum. Tahsin bana bakıp " Ne oldu, yürüsene gidelim hadi adam zaten burnundan soluyor daha fazla kızdırmayalım." Ona cevap vermeden hocaya seslendim.
" Hocam araba tam ters yönde değilmi !" Bunu söylemem üzerine bir hışım ile arkasına dönüp üzerimize gelmeye başladı. Göz açıp kapayıncaya kadar aramızdaki mesafe kapandı ve ayaklarını gördüm. ayakları tersti. Tahsinin kolundan tuttuğu gibi sürüklemeye başladı. Tahsin ayak diretse de bir şey değişmiyordu resmen sürükleyerek zütürüyordu.
Tahsinin "Bırak" diye bağıran ağlamaklı sesini duyduğumda kendime gelmeyi başardım var gücümle peşlerinden koştum ve nereden geldiğini bilmediğim cesaret ile o şeyin kolundan tuttum. Durdu ve ateş saçan gözleri ile bana baktı, gözlerinde gerçek anlamda ateşi gördüm.
Sesli bir şekilde yutkundum " Euzu billahi mineş-şeytanirracim" Besmele çekmem ile birlikte o şey tek eliyle beni yere savurdu. Ancak durmadım çünkü durursam arkadaşım zütürülecekti. Nas okumaya başladım ben okudukça yaratık acı içinde haykırıyordu. Onun elinden kurtulan Tahsin de bana katılınca yaratık küfürler savurmaya başladı. Bedeninden dumanlar çıkıyordu.
içten içe yanıyor gibiydi ikimiz de birlikte ayetel kürsi okumaya başladık, artık yalvarır hale gelmişti çatallı sesi ile " Susun artık susun!" ancak tabi ki durmadık. O da durmayacağımızı anlamış olmalı ki hakaretler yağdırmaya başladı.
"Ölümünüz bizim ellerimizde olacak her biriniz can çekişen aciz köpekler gibi öleceksiniz! Size kolay ölüm yok! "
Biz hiç durmadan sürekli tekrar tekrar okumaya devam ettik en sonunda o şey sefil çığlıklar atarak duman olup gitti. Çatallı tiz sesi hâlâ kulaklarımda yankılanırken ikimiz de dizlerimizin üstüne çöküp ağlamaya başlamıştık.
Tahsin ellerini göğe kaldırıp belki de hepimizin aklından geçenleri dile getiriyordu "BiZ BUNLARI HAK ETMEK iÇiN NE YAPTIK! NEDEN BiZE YARDIM ETMiYORSUN BiZ SENiN KULUN DEĞiLMiYiZ! " Bağırışları sessiz geceyi delip geçerken yere kapandı ve hıçkırarak ağlamaya başladı.
Hıçkırıkların arasında fısıltılar halinde konuşuyordu. " Yardım et, yardım et Allahım."
başlık yok! burası bom boş!