-
1.
+17. BölümTümünü Göster
Mahmut’un yanına tekrar gittim. Dört tane daha silahının olup olmadığını sordum, bana şaşırarak baktı. Ne yapacağımı sordu, ben de turnayı gözünden vurduğumu söyledim. Paltosunda sakladığı dört tane altıpatlar tabancayı gösterdi. Fiyatını sordum, 1000 lira dedi. Ulan ben de 1000 lira ne arasın? Sanki elime o kadar para geçmiş gibi. Koşa koşa eve geri döndüm, iki tane beşyüzlük alıp koşa koşa Mahmut’un yanına geldim ve silahları aldım. Sonra Talat Bey’in kahvesinin önüne doğru geri koştum. Hepimizin evi oraya yakın olduğu için oraya gittim ve kaldırıma oturup beklemeye başladım. O sırada Firuze dışarı çıktı. Ayağa kalkıp selam verdim, o da karşılık verdi.
Ben (B) Firuze (F)
F: Hayırdır bugün çok hareketlisin.
B: Önemli bir gün bugün.
F: Ne oldu?
B: Bugün bitiriyoruz işi.
O sırada Necmi, Ahmet, Ömer ve Fevzi geldi yanıma. Hepsi dünden meraklı görünüyorlardı. Sanki kavgalar hiç yaşanmamış gibi bir surat ifadeleri vardı. Açıkçası görünce mutlu oldum. Paltomun cebinde saklıyordum silahları. Onlara “Siz önden gidin ben geliyorum.” dedim ve Firuze’ye döndüm.
B: Firuze, bu olaydan sonra beni bir daha göremeyebilirsin. Ya mahpusta ya da tahtalıköyde olacağım. Seni çok seviyorum ve daima seveceğim. Beni bir daha görmeyi bekleme.
Bunu dedikten sonra onu dudağından öptüm. Normalde böyle birşeyi silah zoruyla yapamazdım ama bazen insan asla yapamam dediği şeyleri kolayca yapabiliyor işte. Firuze’ye “Elveda Firuze” deyip yanından ayrıldım ve arkadaşlarımın yanına gittim. Firuze’ye elveda dediğim anda kalbimin bir parçası koptu ama bugün hiçbir duygum beni görevimden alıkoyamazdı. Dar bir sokağa girip arkadaşlara tabancaları ve maskeleri verdim. Ahmet taksi parasını ayarlamış, Beyoğlu sokaklarına inip bir taksi çevirdik ve açılışın olduğu Bebek’e gittik. Çok işlek bir semt olmadığı için kaçış imkanımız daha fazlaydı. Taksimde olur diye çok korkmuştum.
Taksiyle geldikten sonra parayı ödeyip indik ve bir ara sokaktaki çöp konteynırının arkasına saklandık. Açılış hazırlıkları yapılıyordu. Daha Nuri ve ailesi gelmemişti. Uzun bir süre sonra geldi Nuri. Ortayla yüksek arası bir boya sahip, şişman, saçlarının üstü dökülmüş, beyaz saçlı, gözlüklü, iyi giyimli ve ağzında pipoyla indi arabasından. Çocukluğumdan beri Nuri’nin nasıl bir canavar olduğunu düşünüyordum. Kırmızı gözlü, sivri dişli bir yaratık gibi. O da bir insanmış sadece, şişman, çirkin, gözü bozulmuş. Beynime çıkan kanları hissediyordum. Etrafı paparazzilerle doluydu, yanında belediye başkanı vardı. Haliyle korumalar da çoktu.
Lokantaya arkadan sızacaktık. Nuri ve ailesi içeri girdiğinde emanetleri çıkartıp ateşleyip kaçacaktık. Gizlice lokantanın arkasına gittik. Maskeleri takıp emanetleri çıkartıp kapı aralığından içeriyi gözetlemeye başladık. Nuri insanlara içeriyi gezdiriyordu. Sessizce içeri girip mutfak tezgahının altına saklandık. Paparazziler Nuri ve ailesinin fotoğrafını çekerken arkadan çıkıp onlara ateş etmeye başladık. Nuri’ye üç kere sıktım, diğerleri de oğullarını, kardeşini ve abisini öldürdüler. Hepsine iki, üç el sıktıktan sonra kaçtık. Polisler içeriye daldı, bizi farkettiler. Biz tabanları yağlamıştık. Üç cadde aşağıya gidince maskeleri ve emanetleri çöpe attık ve arka sokağa sakladık.
Karşıda bir taksi durağı vardı. Biraz sakinleşip oraya gitmek için ayağa kalktık. O sırada Fevzi’nin bana seslenmesini duydum. Arkamı bir döndüm ki bir anda silah sesi duydum ve bir acı hissettim. Yere düştüğümü hissetmedim ama bağrışmaları duyuyordum. Fevzi ve diğerlerinin yanımdan ayrılmalarını da gördüm. Polis sirenleri duyuyordum. Sonrasını hatırlamıyorum, herşey karanlık oldu.
başlık yok! burası bom boş!