/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +2
    5. Bölüm

    Her ne kadar Necmi’yi ikna etmiş olsam da hala arkadaşlarım arasındaki gerilimi çözemedim. Fevzi ile hala aramızda bir gerilim var. Ömer de onun yolundan gidiyordur muhtemelen. Onların yanına gitmek zorundaydım. Fevzi’nin evine gittim. Orada değildi. Muhtemelen bizim mekana gitmiştir. Dolayısıyla bizim mekana gittim. Oradaydı. Yerde oturmuş içiyordu. Tek başınaydı. Fevzi’yi dürttüm, bir anda elini çekip bana söylenmeye başladı.

    Fevzi (F) Ben (B)

    F: Lan! Senin ne işin var lan burada şerefsiz! Kıçını kurtarmak için hepimizi sattın ulan sen! Defol git buradan köpek! Git çok sevdiğin Nuri’yle takıl. Artık senin yerin burjuvalar. Git onunla Istanbul’un zenginlerinden biri ol!
    B: Oğlum saçmalama lan! Yok burjuvalar falan ne diyon oğlum? Kendine gel. Evet demeseydim kafama sıkacaklardı. Ya da annemi babamı öldüreceklerdi.
    F: Ahmet’in babasını öldürmediler mi bunlar ha! Sen gidip en iyi arkadaşımıza yamuk yapana mı takılacaksın?
    B: Hayır tabiki de! Fevzi sen fena sarhoşsun. Ben böyle yapacak adam mıyım lan? Ben şerefsiz miyim? Nuri’yi öldürme fikrini ortaya atan benim ulan! Kendine gel. Gerekirse onun yanına girmem gerekecek ama öyle ya da böyle Nuri’yi öldüreceğim.
    F: Sen mi öldürecen? Yusuf yusuf olduğunda hemen ona sığınmayı biliyon.
    B: Sen sarhoşsun Fevzi. Seninle ayık olduğun zaman uğraşacağım.

    Bir sarhoşu ikna etmeye çalışmaktan daha önemli işlerim var benim. Mekandan çıkınca eve gittim. Haliyle akşam oluyordu. Annem mutfakta yemek pişiriyordu. Babam gazete okuyordu, ablam da anneme yardım ediyordu. Bu manzarayı görünce sanki hiç derdimiz yokmuş gibi hissettim. Mutlu aile tablosu gibiydi. Ama sorun şu ki babamın borçları yüzünden birkaç kereden fazla kere bakkalı yağmalandı, kazandığı paranın yarısı Nuri’ye gidiyordu, her an kapıyı kırıp içimizden birini kaçırabilirlerdi daha bu sabah 5 paramız olmadığı için komşuda kahvaltı etmek zorunda kalmıştık, arkadaşlarım zaten benden nefret ediyor. Ama o manzara huzur vericiydi. Babama selam verip mutfağa geçtim, anneme sofrayı kurmasına yardım ettim. Anlaşılan babam bakkalı yeniden toparlayıp açtı. Akşam yemeğinde hepimiz sessizce yemeğimizi yedik ve toparladık. Anneme bulaşıkta yardım ettim. Bugün başıma gelenleri aileme söylemek istemiyordum, zaten arkadaşlarım benden nefret ediyor bir de ailemi kendimden soğutmayayım.

    Biraz evde durduktan sonra dışarı çıktım. Belki bir umut Firuze ile karşılaşırım diye. Evi bizim karşımızdaki apartmandaydı. Gerçi Talat Bey evdeydi, muhtemelen görüşemeyebilirdim. Apartmanlarının önüne kadar gidip öylece oturdum kaldırıma. Tabi o kaldırıma kaldırım denirse. Bugün başımdan geçenleri düşünmeye başladım. Ismail abi ve Talat Bey’i ikna edişimizi, yolda Ahmet ile benim önümü kesip bütün günümü mahveden konuşmayı yapmamızı ve bütün arkadaşlarımı yeniden bir araya getirmeye çalışmamı. Ben bu işi başaramayacaktım, gerçekten. Necmi ve Ahmet’i ne kadar ikna edebildim bilmiyorum, Fevzi benden nefret ediyor, Ömer’i bunu söylediğimden beri hiç görmedim zaten. Keşke söylemeseydim diyorum ama Ahmet de oradaydı. Ben söylemesem o söyleyecekti. En azından ben alıştırarak söyledim.

    O sırada Firuze dışarı çıktı, yanıma oturdu. O da beni görmüş o yüzden gelmiş. Öyle dedi bana. Ona dertlerimi anlatmak istiyordum ama geri teper diye korkuyordum. En sonunda kendimi tutamadım, anlatmaya başladım.

    Ben (B) Firuze (F)

    B: Hayatımın en kötü gününü geçiriyorum.
    F: Hayırdır ne oldu?
    B: Kimseye anlatmayacağına söz verir misin?
    F: Söz veriyorum.
    B: Nuri’yi tanıyor musun?
    F: Tanımayan mı var o şerefsizi? Bize de çile çektiriyor. Tıpkı mahalledeki herkes gibi.
    B: Geçen günlerde sokakta babamı dövüyorlardı. Ben de arkadaşım Necmi ile beraber onları durdurmaya gittim. Bizi de dövdüler. Zaten üç gün önce babamın bakkalını yağmaladılar köpekler. Parasız kaldık, bu sabah kahvaltıyı komşuda etmek zorunda kaldık biliyor musun?
    F: Gerçekten mi?
    B: Evet. Yani içimde biriken öfkeyi ateşleyen o dövme olayı sonrası oldu. Ben bir karar verdim Firuze.
    F: Neymiş o?
    B: Açık alanda söyleyemem, yanlış kişilere gider. Gel seni bir yere zütüreceğim. Gelmek ister misin?
    F: Olur.
    B: Bizim arkadaşlarla takıldığımız gizli bir yer var. Sizin binada.

    Onu bizim mekana zütürdüm. Allahtan Fevzi gitmiş, yoksa çok kötü olay çıkardı.

    B: Ben Nuri’yi öldürme kararı verdim.
    F: Ne?!
    B: Çok bağırma.
    F: Tarık sen manyak mısın? Şu anda söylediklerin şaka değil değil mi?
    B: Şaka olsa neden söyleyeyim? Inan bana ben çok ciddiyim Firuze.
    F: Hadi diyelim cesaretin var, nasıl yapacaksın bunu? Adam başkanndan daha iyi korunuyor.
    B: Aynısını Ismail abi de dedi. Tam senin söylediğin cümlenin tıpa tıp aynısını söyledi.
    F: Ismail abiyle mi konuştun bu konuyu?
    B: Senin babanla da konuştum.
    F: Ne?!
    B: Nuri’den en çok çile çekenlerle konuştum. Diğer kişilerle de Fevzi ve Ömer konuştu. Tabi asıl sıkıntı bu değil.
    F: Neymiş o sıkıntı?
    B: Bugün Nuri’nin adamları benim önümü kestiler, sabahleyin. Dediler ki ben onlara çalışacakmışım yoksa ailemi öldüreceklermiş. Üstüne bir de bunu arkadaşlarıma söylemek gibi bir hata yaptım. Beni yanlış anladılar, suratıma bakmıyorlar. Ne yapsam bilemiyorum Firuze. Gerçekten, işe başlamadan tükendim artık. Ya mahpushane ya da tahtalıköy.
    F: Deme öyle, beni de ağlatacaksın.
    B: Ağlamayalım da ne yapalım be Firuze? Akıt gitsin gözyaşlarını. Gerçi sana birşey olmayacak olan bana olacak. Birşey değişmeyecek senin hayatında.
    F: Olur mu öyle şey? Sen çok iyi bir insansın Tarık. Seni kaybetmek istemiyorum. Kimsenim davranmadığı kadar iyi davranıyorsun bana. Seni kaybedersem ne yaparım?
    B: Cidden böyle mi düşünüyorsun?
    F: Evet. Seni seviyorum be Tarık. Gerçekten.
    B: Bende seni seviyorum Firuze.

    Bir anda ikimizde sustuk. Sanki ölüm döşeğindeyim, birisi beni hayatıma döndürmeye çalışıyor gibiydi. Onu elinden tuttum. Birbirimize bakışmaya başladık.

    F: Her şey çok iyi olacak Tarık. Merak etme.
    B: Şans bize gülseydi... neyse.
    F: Ben gitmek zorundayım Tarık. Kusura bakma.
    B: Sıkıntı yok git. Dikkatli ol.
    F: Merak etme.

    Umutsuzluğuma biraz su serpildi. Tek korktuğum bu işin Firuze’ye dayanması olur. Onu kaybedersem yaşayamazdım. Hem ailesine nasıl hesap verecektim? Evime gidip biraz uyku almalıydım.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster