başımı onay manasında salladım. o halde neden
onunla değilsin dedi. evet bu bir soru değildi. bıçağı kalbime değil beynime saplamıştı. evet neden ebru değil. hakan diyebildim sadece. ironik bir gülüş patlattı
hadi ama dotacı bununla ancak kendini ve başkalrını kandırabilirsin ama beni asla. bu cümle beni çıkmaza sürüklemişti. lanet olsun hayıııır diyerek bi kuyuya düşüyordum.
nasıl yani ben kendimi ebrudan uzak tutmak için hakanı siper mi etmiştim. zeyneple olabilmek için vicdanımı mı rahatlatmıştım. ve kuyuya düşmüştüm. kuyudan beni kim
çıkaracaktı. meira mı hayır. o zaten beni bu kuyuya atandı. görünüşe göre bu kez tek başımaydım. kafamı kaldırdığımda meira gözlerinin içi gülerek bana bakıyordu.
dışarı çıkalım mı dedi. bu bir soru cümlesi değil emir cümlesiydi. kalktım giyindim ve çıktık. koluma girmişti. aslında bu iyi hissettiriyordu. beynimi rahatlatmak
düşüncelerimi uzaklaştırmak adına saçmalıyordu. başarılı da olmuştu. bir an ikimiz denize karşı otururken saçmalıyorduk. kahkahalar ekgib olmuyordu her iki cümleden
birinde. bir an gözlerimi çevirdim ona ve göz göze geldik. iyi ki varsın deli dedim gülümsüyordum(bunu yazarken de gülümsememe engel olamadım
* alnından öptüm
. o da bana aynı iltifatlarda bulunduktan sonra kalktık. tekrar kol kola yürümeye başladık. bir an ona döndüm var mı kız biri diye alelade bir soru sordum.
bu soruyu hiç beklemiyor olacaktı ki birden yürümeyi kesti. ıııı yok ya yok dedi. yavaş yavaş yürümeye devam ettik. evet bu olduğunun bir göstergesiydi. bizim kız
bulmuştu kendine birini. ama seviyor muydu çıkıyor muydu o durumdan emin değildim. güzelce bir kızde meiram. gözleri iriceydi. saçları düz kahverengi. buğday
tenliyid. boyu da 1.65 falandı.