+15
-1
malatyanın ( ismi bende saklı) bir ilçesinde adliye katibi olarak göreve başladım... nesrinden kopalı 6 ay falan olmuştu... kendini her türlü snal mecradan da engellemiştim zaten... bildiğin izimi kaybettirdim...
beni bir hemşire ile tanıştırdılar... nasıl mülayim bir kız... namazında niyazında felan... aileler de birbirini tanıdı... kaynaştık nitekim... adını koyalım şu işin dediler... nişan yaptık aile arasında... aslan gibi kayınçolarım falan var... kanka gibiyiz falan...
öyle mesutum ki...
neyse...
adalet bakanlığının seminerleri falan olur antalyada... ekip olarak biz de atladık otobüslere gittik antalyaya... otele yerleştik... kayıttı, program tanıtımıydı falan derken, benim ismin anons edildi hoparlörlerden... danışmaya gitmem isteniyordu...
koştur koştur gittim resepsiyona...
güzel bir kız " sizi müşteri ilişkileri odasında misafir edebilirmiyiz... sadece birkaç dakika... "
"olur " dedim ne diycem amk...
odanın kapısına kadar geldik... içeride birileri konuşuyor... kapıdan girmeden önce köşeden birinin ayağını gördüm... bacak bacak üstüne atmış... siyah bir pantolon, 42 veya 43 numaraa yüksek topuklu bir ayakkabı... tüm tüylerim diken diken oldu... durdum... giremedim kapıdan... arkamı döndüm... uzun bir koridor... koşsam ?... şu kapılardan birine dalsam... ya kilitliyse o kapılar... karşıki camlara kadar depar atsam sonra uçsam o camdan... kaçıncı kattı ki burası... saniyede 50 soru sordum kendime cevapları ile birlikte...
gel oğlum gel dedi içeriden biri... adalet bakanı müsteşarı bu... bir iki toplantıdan tanıyorum kendisini... allahımmmm... memuriyetim... emeklerim...
girdim kapıdan... hiç yüzüne bakmadım... ama nasıl da bakmak istedim o an...
"bak burada eski bir tanıdığın var... " dedi müsteşar...
" affınıza sığınıyorum efendim... benim bu odadaki tek tanıdığım sizsiniz " dedim.
kalktı adamcağız ayağa... kemerini falan düzelterek döndü masanın köşesini...
"eski çamlar bardak oldu evladım... siz aynı kurum altında çalışan iki profesyonelsiniz... en azından bir merhaba de canım"
" merhabam bende kalsın efendim... müsadenizi istirham ederim"
konuştu hanımefendi o an... sesi beynimde kurşun gibi girdi... şakaklarımı parçalayıp çıktı...
" efendim... haklıdır kendisi... ben de olsam merhaba falan demezdim eski sevgiliye"
döndüm yüzüne baktım...
yine bıyıkları gelmiş, favorileri iyice uzamış, alnındaki saçlar ile kalın kaşları arasında iki tel boşluk ya var, ya yok... kilo da almış domuz gibi... ağzının kenarında da mısır tanesi duruyo sarı sarı... allahım bu nasıl bir yaratık...
"müsadenizle" diyip çıktım odadan...
arkamdan müsteşarın belli belirsiz fısıltıya yakın bir sesle " tamam ben halledecem kızım... az bekle... " dediğini duydum...
odama çıktım... dedim çantayı toplayıp kaçayım buradan... giberim memuriyetini de adalet bakanlığının vereceği parayı da, kariyerini de... tam o sırada kapı çaldı... açtım... koskoca müsteşar kapımda... önümü ilikledim... " çağırtsaydınız efendim... buyrun... emrinizdeyim" dedim... "tamam... emrimdeysen, akşam restaurantta şu kızla başbaşa bir yemek ye" dedi...
" ama efendim... ben nişanlıyım... iki ay sonra düğünüm var"
" yav biliyorum evladım... bu kızcağız yaptığına ettiğine pişman... helallik alacak senden... vallahi başka bir niyeti yok... "
" helal ettim efendim ben haklarımı... hiç gerek yok... af buyrun... istirham ederim"
" olur olur... sen akşama yanına gelecekleri masana buyur et beş dakika... başka birşeye de lüzum yok... hadi bakalım... selametle."
" selametle efendim" dedim... ama içimde bir huzursuzluk...
allahım yaaaa...
neden ben yaaa..
yazık değil mi benim emeklerime...
yazık
Tümünü Göster