0
Bilinmeyen Evren
(Gün doğumuna 6000 civarı saat kala.)
Didem arabasından indi. Hava yağışlıydı ve feci bir şekilde rüzgâr vardı. Neredeyse ayakta duramayıp düşecek durumdaydı Didem. Şemsiyesini açtı ve arabasından inip önündeki restorana baktı. Bu gece gerçekten zorlu olacaktı. Arabasının kapısını tekrar açtı ve içinden dizüstü bilgisayarı çantasının yanında gerekli olacak eşyaları da çıkardıktan sonra kapıyı kilitledi. Koşar adımlarla restorana doğru yola koyuldu. Yerde biriken sular, çizmelerinden yukarı sıçrayıp, dar pantolonunu kirletmişti. Bu halde tam bir köylü kızına benziyordu.
Kapının önüne geldi. Derin bir nefes aldı ve güler yüzle korumaların yanına gitti. Sanki yağmur mağduruymuş gibi dudaklarını büktü ve küçük bir bebek gibi konuşmaya başladı.
“içeri girebiliyor muyuz?”
Korumalar onun bu çaresiz ve sempatik durumu karşısında ne yapacağını şaşırdı. Sağ taraftaki koruma eline telsizi aldı ve merdivenlerden inip, Didem’in yanından uzaklaştı. Telsizi açıp birkaç saniye birileriyle konuştu ve tekrar ikilinin yanına geldiler.
“Tamam, gir. Arkadaş sana oturacağın yeri gösterecek. Ne tak yiyeceksen ye ama garson hariç SAKIN kimseyle konuşma.”
Didem korkmuştu… Bu kadar sinirli olduğuna göre içeride iyi dolaplar dönüyordu. Kimseye bir şey çaktırmadan işini bitirip buradan “gibtir olup” gidecekti. içeri girdi, şemsiyesini kapattı ve yanındaki korumayı takip etmeye başladı. Yanındaki herif, tam bir ayıyı andırıyordu. Yaklaşık yüz elli kiloydu ve sırf kastan oluşuyordu. Sanki yıllardır bir keşmiş gibi koluna yapay kas şırıngası enjekte ediyor gibiydi. Didem buradan çıkmak için ne yapması gerekiyorsa yapacaktı. Eğer işler karışırsa arka tarafındaki silahına davranıp, önüne çıkan herkesi temizleyecekti. Bunu yapmak zorundaydı. Güvenliğin zaafı ad buydu. Sempatik ve ciksi bir kadın restorana gelmişti ve onlar kadının üstünü bile aramamıştı. Geri zekâlılar gecenin sonunda tatsızlık çıkarsa alınlarının ortasından vurulacaklardı ve köpek leşi gibi bir yerlere atılacaklardı.
Hiç belli etmeden korumanın gösterdiği yere oturdu ve masumca beklemeye başladı. Yaklaşık on metre ilerideki uzun ve geniş masada bir şeyler konuşuluyordu fakat Didem bulunduğu yerden onları duymakta güçlük çekiyordu. Çantasını açtı ve içinden ufak kulaklığını çıkardı ve taktı. Kulaklığın kablosunu tişörtünün içinden geçirdi ve ucundaki çıkış noktasını dizüstü bilgisayarına bağlı bir dinleyiciye taktı. Birkaç saniye süren cızırtıdan sonra net bir şekilde adamların ne konuştuğunu duyabiliyordu. Onların bulunduğu masanın altında bir böcek vardı. Bir veya iki gün önce Didem gibi casuslardan biri buraya gelip bütün masaların altına böcek yerleştirmişti. Didem de şimdi numaralandırdıkları masanın numarasına dizüstü bilgisayarından bakmış ve o böceğe bağlanarak ne konuştuklarını dinlemeye başlamıştı. Bu adamlar resmen kocaman bir mafyaydı. Ve tüm ülkenin başına büyük bir bela açmak üzereydiler. Didem’in dinlediğine göre şuana kadar bu ülkenin geçmişinden bugüne gerçekleştirilecek olan uyuşturucu sevkıyatlarının birleşimi niteliğinde büyük bir işlem gerçekleştirilecekti ki bu miktar yirmi bin ton civarıydı. Birkaç yıldır bu iş üzerinde çalışılıyordu ve şimdi zamanı gelmişti. Eğer Didem ve istihbarat teşkilatı bunu engelleyemezse Türkiye’nin seyri uzun bir süre değişecekti. Bunu kaldıramazdı ülke de, ülkenin gençleri de…
Didem fark ettirmeden dizüstü bilgisayarını çıkardı ve etrafına bakındıktan sonra Kapama-Açma tuşuna basarak bilgisayarının sessizce açılmasını bekledi. Windows XP açılış ekranını gördükten sonra derin bir nefes aldı çünkü bilgisayarı bu ve bu gibi durumlarda sürekli problem çıkarırdı. içinde en önemli programlarını bulundurduğundan bilgisayar da tamamen kendine aitti ve bu bilgisayarı değiştirmeye hiç niyetli değildi. Ne kadar huysuz bir bilgisayar da olsa bilgisayarını çok seviyordu. Yaklaşık 2 yıldır aynı bilgisayarı kullanıyordu ve tamamen de memnundu. Bilgisayar açıldı, masaüstü arka planındaki bembeyaz rengi görünce tekrar derin bir nefes aldı ve etrafına yeniden bakındı. Kimse ona bakmıyordu, bu iyi bir şeydi. Kimse ona bakmıyordu derken, gözle gördüğü kişiler ona bakmıyordu… Güvenlik kameralarından 2si onun bulunduğu masayı gözetliyordu ve Didem’in dikkatli olması gerekliydi. Muhtemelen kameralardan biri zoom yapmış bir şekilde Didem’in bilgisayarını inceliyordu. inceleyen güvenlik görevlisi yazılım dilini biliyorsa, Didem taku yemişti.
“Programlar” klasörüne girdi ve içindeki isimsiz dosyaya çift tıklayarak açtı. Birkaç DLL dosyası, birkaç uygulama ve bir sürü bilinmeyen uzantılı dosya vardı klasörün içinde. “TakipSistem2.2.exe” adlı uygulamaya çift tıkladı ve açılmasını bekledi. Ekran simsiyah oldu ve ekranın siyahlığı Didem’in suratına da yansıyınca birkaç güvenlik görevlisinin dikkatini çekti. Didem onlara gülümsedi ve bilgisayarını onlardan yana çevirdi. Bilgisayar ekranı tamamen simsiyahtı ve kapalı gibi duruyordu. Adamlar tekrar diğer tarafa baktığında Didem, “Sleep” tuşuna tekrar bastı ve MS-DOS ekranı tekrar göründü. Ekrana birkaç kere baktı ve komut yazmaya başladı.
username didem12
Password ***
Login –system/log –didem12
(Sisteme giriş yapılıyor lütfen bekleyiniz…)
(Giriş yapıldı.)
(Komutlar hakkında yardım için /help yazın.)
/connect 212.141.122.11:27015 –hiddencam
(IP’ye bağlanılmaya çalışılıyor…)
ŞiFRE GiRiN: ***
(Şifre kabul edildi, lütfen bekleyin…)
(Sunucu yanıt vermiyor… Tekrar deneniyor… 1)
(Sunucu yanıt vermiyor… Tekrar deneniyor… 2)
“Hay gibeyim… Lanet olası bağlan.” Diye söylenmeye başladı Didem. Korumalardan biri sanki bunu duymuş gibi Didem’den yana baktı ve pis bir bakış fırlattı. Didem ona doğru baktı tekrar ve ufak tebessüm ettikten sonra tekrar bilgisayarına döndü. Çantasından çıkardığı su şişesinin kapağını açtı ve birkaç yudum aldı. Komut yazmaya devam etti.
/disconnect 212.141.122.11:27015
(Sunucu ile bağlantı kesildi.)
/reconnect 212.141.122.11:27015 -hiddencam
(IP’ye bağlanmaya çalışılıyor…)
ŞiFRE GiRiN: ***
(şifre kabul edildi, lütfen bekleyin…)
(Sunucu yanıt vermiyor… Tekrar deneniyor… 1)
(Sunucu yanıt vermiyor… Tekrar deneniyor… 2)
/disconnect 212.141.122.11:27015
/help login
—Bir IP’ye bağlanmak için, /connect “IP” –Login “username” komutunu kullanın.
Şerefsiz şey… Ufacık kod beş dakikasını yemişti.
“Ne tak yiyorsun böyle?”
Didem kafasını kaldırdı. Karşısında bir ayı vardı.
Tümünü Göster