1. 26.
    0
    1.Parça – 1.Bölüm

    Didem’i öldürmeden önce çalan telefonu açsaydı… / 1.Evren

    Elindeki silahı, kadının kafasına doğrulttu. Tam o sırada telefonu çaldı. Sağ eliyle silahını tutarken, sol eliyle elini ceketinin sağ bölümüne daldırdı ve Nokia 5130 Xpress Music’ini çıkardı. Gelen numarayı cevaplama tuşuna bastı.

    “Buyurun efendim… Evet, öldürmek üzereyim… Neden? Tamam efendim… işini bitirir bitirmez yanınıza geleceğim… Peki efendim… Size de, hemen geli---”

    Adam telefonda konuşurken, Didem ani bir hamle ile sağ ayağını adamın sağ eline savurdu ve silahını yere düşürdü. Birden sol dizini adamın kasıklarına geçirdi ve adam eğilmek zorunda kaldı, acı içine inleyerek. Sağ diziyle adamın suratına haşince bir diz attı ve adamın burnu kırıldı ve kanlar akmaya başladı. Katil yere yığıldıktan sonra Didem, telefonunun üzerine bastı ve telefonu 34 parçaya ayırdı. Yere düşen silahı aldı ve adamın beynini dağıttı. Silahı yan tarafta bulunan göle fırlattı. Silah 2 metre sağa doğru sapmayla 30 metre uzağa gitti ve 10 metre derine battı.

    Son bir kez katilin suratına baktı, yüzünden kanlar akıyordu… Gözleri hala açıktı ve pgibopatça Didem’e bakıyordu. Sanki ölmemişti, onu öldürmüştü ve bundan zevk almıştı. Bu zevkin verdiği rahatlıkla böyle bir bakış atmıştı. Ama öyle bir şey yoktu, katil ölmüştü hem de beyni dağılarak…

    Arkasını döndü ve katilin arabasına doğru ilerlemeye başladı. Tam arabaya binecekken, geri döndü. Katilin cesedinin yanına tekrar gitti ve dar siyah pantolonunun arka tarafındaki bölmeden çıkarttığı bıçakla, katilin bütün parmaklarını kesti. Daha sonra cebindeki kimliğini – sahte olduğunu bildiği halde – aldı ve arka cebine koydu. Silahla adamın suratına mermi yağdırdı ve tanınmayacak hale getirdi. Daha sonra arabaya tekrar döndü ve yola koyuldu…

    Didem, henüz on altı yaşındayken, babasının düşmanları yüzünden kaçırılmıştı. Yaklaşık bir hafta onların elinde türlü işkenceler görmüştü. Babası bir asker olduğundan, ona karşı olan bir terörist grubu, Didem’i okuldan çıktıktan sonra kaçırmışlardı. Ne olduğunu ilk başta anlamamıştı fakat babasıyla yaptıkları konuşma sonucu her şeyin farkına varmıştı. Bir terörist lideri ele geçirilmişti ve Didem bu yüzden kaçırılmıştı.

    1990

    Didem, dehşet içinde olanları izliyordu. Elleri, ayakları bağlıydı. Ağzında kocaman bir bant vardı. Dört tane terörist karşısında telsizle konuşmaya çalışıyordu.

    “Komutan. Kızın elimizde.”
    “Şerefsiz, adi herifler.”
    “Başkanımızı ver, kızını al.”
    “Ben sizden onu alırken tüm her şeyi hesaba kattım şerefsizler.”
    “Kızının ölmesini bile mi?”

    Terörist, silahını çıkardı ve kızın sol omzuna ateş etti. Didem bağırmaya çalıştı ve sandalye geriye doğru düştü ve kafasını yere çarptı. Bayılmıştı.

    “Duydun mu komutan?”
    “huur çocukları!”

    Terörist, telsizi kapattı. Sandalyeyi tekrar kaldırdı ve kızın suratına koca bir kova soğuk suyu boca etti.

    “Baban seni hiç sevmiyor.” Kızın ağzını açtı.
    “Babam beni sizin başkanınızı sevdiğinizden daha çok seviyor.” Didem, adamın kasıklarına tekmeyi bastı. Adam öne doğru eğildi ve Didem diğer diziyle adamın kafasına başka bir diz attı. Bu sırada da adamın elindeki tabancayı alıp teröristi rehin aldı. Bütün bunları yapmayı babasından öğrenmişti. Kolundan çıkan kanlar acısını daha da artırıyordu fakat onun umurunda değildi.

    “Ben sizden onu alırken her şeyi hesaba kattım.”

    Bu bir mesajdı, kızına. Didem, bunu hemen anlamıştı, ne yapması gerektiğini de. Kızına yedi yaşından beri eğitim veriyordu. Kendisini savunmasını çok iyi biliyordu Didem. Ayakları bağlı olmasaydı daha sert bir tekme atabilirdi fakat elinden gelenin en iyisi buydu. Elleri de bağlıydı ve adamın kafasını, bağlı iplerin arasına alarak, silahı onun kafasına tutuyordu.

    “Ya çekilirsiniz, ya da bu şerefsiz ölür.”

    Rehin alınan terörist silahlarınızı indirin işareti yaptı ve diğerleri silahlarını indirdiler. Didem onlara elindeki iplere doğru ateş etti ve ipleri koparttı. Bir eliyle silahı adamın kafasına doğrultmuşken diğer eliyle de yerdeki demir parçasıyla ayağındaki ipleri kesmişti. Yavaşça, teröristi de alarak, depodan dışarı çıktı. Şimdi nereye gideceğini bilmiyordu, babasına da hiçbir şekilde ulaşamazdı şu durumda. Kendisinden beş santimetre uzun adamın şakağına silah dayamış şekilde bozuk arazide yürüyordu. Arada sırada arkasına gelen var mı diye bakmaktan da kendini alamıyordu. Eğer arkadan biri gelirse, rehin aldığı terörist komutanın beynini uçuracaktı.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster