+3
helal et
kardeşim asıl sen bize olmadığını kanıtla bizim kanıtlamak için bir örneğe ihtiyacımız var ama senin olmadığını göstermek için her şeyden bir örneğe ihtiyacın var bir de Allah hz. Adem ile hz. Havva nın çocuklarına ilk kuşakta akraba evliliğini izin vermiştir çocuklar bir kız bir erkek ikizler olarak dünyaya gelmiştir bu ikizlerden kız olan biri başka bir ikizlerin erkeği ile evlenmiştir
bu da imam-ı Azam dan örnek
imam-ı Azam Ebu Hanife daha küçük bir çocukken, yaşadığı Bağdat şehrine inançsız bir adam gelmişti. Adam kendine çok güveniyordu. "Kim bana Allah’ın varlığını ispat edebilir?" diye sordu. Oradakiler imam-ı Azam’ı gösterdiler. inançsız adam küçümseyen bakışlarıyla şöyle bir süzdü küçük bilgini ve dedi ki; "Hadi bakalım ispatlasın da görelim." Büyük bir meraklı kitlesi toplanmıştı etrafında. Bu sırada imam-ı Azam:
- Benim kitaplarım evde kaldı. Gidip onları getireyim önce, diyerek ayrıldı. imam-ı Azam uzun bir süre gelmedi. Ama herkes bu işin içinde bir gariplik olduğunu da seziyordu. Çünkü imam-ı Azam dosdoğru bir insandır. Yalan söylemez ve sözünde durur. Gelmeyecekse mutlaka söyler, ya da haber gönderir, diye düşündüler. Böylece bir hayli zaman geçtikten sonra çıkıp geldi küçük bilgin.
inançsız adam imam-ı Azam’a sordu: - Nerede kaldın? Yoksa Allah’ın varlığını ispatlayamam diye mi korktun? imam-ı Azam gayet rahat ve soğukkanlılıkla cevap verdi:
- Hayır, böyle bir korkum yok. Çünkü Allah’ın varlığını ispatlamak çok kolay bir konudur. Ancak benim gecikmemin bir sebebi var. Benim evim karşı kıyıda. Biliyorsunuz, Bağdat’ın ortasından kocaman bir ırmak akar. Karşıya geçtikten sonra büyük bir sel ve fırtına çıktı. Tekrar dönmek için ne bir sandal, ne bir köprü kaldı. inançsız adam sordu: - Peki, şimdi nasıl geçip geldin? imam-ı Azam cevap verdi:
- işte ben de onu anlatacağım. Geldim kıyıya, birde baktım ki, kocaman taşlar kıyıdan yuvarlanıp atladı ırmağın içine. Üst üste atlayan taşlardan köprü ayakları meydana geldi. Bu arada havada kendi kendine uçan uzun tahtalar bu ayakların üzerine örtüldü. Arkasından çiviler yine havada uçuşarak kurşun gibi saplanıp tahtaları ayaklara tutturdular. O sırada kıyıdaki toprak ayağımın altından kayarak bu tahtaların üstünü kapattı.
Büyük ve rahat bir yol gibi, kocaman bir köprü meydana geldi. Ben de üzerinden yürüyüp geçtim ve geldim. Herkes şaşkınlıkla bu sözleri dinlerken, inançsız adam dedi ki:
- Karşıma küçük bir bilgin diye akılsız bir çocuk mu çıkardınız? Bir yığın saçma ile uğraşacak vaktim yok benim. Bu çocuk koskoca bir köprünün kendi kendine oluştuğunu anlatıyor. Hiç yapan, çalışan olmadan köprü oluşur mu? Bunun üzerine imam-ı Azam, adama bakmış ve şöyle konuşmuş:
- Peki, bir köprü mü daha sanatlı ve büyüktür, yoksa dünya mı?
- Elbette dünya çok daha büyük ve sanatlıdır.
- Öyle ise dünyaya göre çok daha küçük ve sanatsız olan bir köprünün kendi kendine olamayacağını söylüyorsun da, bu muhteşem dünyanın nasıl kendi kendine oluştuğunu söyleyebiliyorsun? Köprüyü bir yapan vardır, ustasız olmaz, diyorsun. Peki, bu dünyayı yaratan, yapan birisi olması gerekmez mi?
Tümünü Göster