+8
Başlığa bakmıyordum şu ana kadar. Bazı şeylerin hatırladığımız gibi kalmasını isteriz çünkü. Anlatmak gerekirse,
Sonrasında tekrar denedik. Ama olmadı. Her zaman bir çekingenlik vardı üzerimizde. Korkardım kırar mıyım, üzer miyim diye. Hep diken üstü oldum 3 ay boyunca. ilk başta ikimizde hemfikirdik zaman lazımdı bize. tekrar omzumda uyuması için, tekrar kokusuyla beni uyandırması için. Ben ona bakmaya korkuyordum o bana dokunmaya. Günler geçtikçe düzelir dedik olmadı. Biraz daha uzaklaştık sona doğru. Gözlerinde gökyüzünü göremedim, saçlarında güneşi hissedemedim. Hislerim aynıydı aslında ama o çekingen davrandıkça bende çekindim. Mallık işte amk.
Bir gün çıktı geldi yine. yemek hazırladım, sofrayı kurduk beraber. Ben plağı yerleştirirken o yemekleri koydu. Oturduk yan yana. Eskiden beri karşısına oturmamı istemezdi. Ne zaman karşısına otursam yemek yemesini seyrederdim çünkü. dudaklarının aldığı şekli, çatalı tutuşunu, ara ara saçlarını geriye atışını.. ben baktıkça utanırdı, kızarırdı öptüğüm yanakları. Gülerken gözleri kısılırdı, öptüğüm gözlerinin içi gülerdi..
Yan yana oturduk yine. Bol bol kokusunu çektim içime. Anladı yine kızardı yanakları dönüp öptü yanağımdan. hiç konuşmadan yedik yemeğimizi. pikabın yanındaki koltuğu geçtik sonra elimizde kadehlerimiz, yanımızda söylüyordu zeki müren;
"Gitme sana muhtacım
Gözümde nursun başımda tacın muhtacım
Beni öldür öyle git
Yaşamak için senin sevgine muhtacım"
sanki özellikle seçmişim gibi şarkıyı.
Başını omzuma yasladı, hiç konuşmadık. Konuşmaya ihtiyaç duymadık öyle gevezeydi sessizliği, öylesine anlamlı. omzumda uyuyakaldı. bende uzattım ayaklarımı sehpaya hareket etmemek için nefes bile almamaya çalıştım. Uyandı sonra, yavaşça açtı gözlerini. sonra başını dizime koydu uzandı koltuğa ben saçıyla oynarken uyudu öylece. Kalbimi ağrıttı. Kalbim sıkıştı resmen, parmaklarım saçlarının arasında dolaştıkça kalp atışımı boynumda hissettim.
Bir kaç günümüz böyle güzel geçti. Tam eskisi gibi olacağız derken yine izin vermedi hayat. Sevgimiz ne kadar kuvvetliyse sinirlerimiz o kadar hassastı. Bazı olaylarda tutamadık kendimizi. Bağırıp çağırmadık ama bakışlarımız yaraladı içimizi. Sonra da zaten iş için yurt dışına çıkma imkanı geçti eline. Gitme dedim, kal dedim, dil döktüm olmadı gitmem lazım dedi. Derken de doldu gözleri.
Sonra bir gün rakı aldım geldim eve keyif yapayım dedim. hazırladım babagannuş haydari. biraz kavun dildim peynir vs. yana yana plakları aradım bir türlü bulamadım sonra arabada olduğunu hatırladım. onları da ayarladım tam açarken mesaj geldi. "yemeği iki kişilik yap" diye.
biraz sonra kapı çaldı açtım kapıyı. elinde iki poşet, ayakkabıyı çıkarmakla uğraşıyor. aldım poşetleri geçtim içeriye kapıyı kapatıp arkamdan geldi.
bir insanın konuşmadan anlaşabildiği birisinin olması güzel bir şey.
geçtik içeriye konuşmadan beraberce hazırladık her şeyi. konuşmadan oturduk karşılıklı. ben plağı koyarken o rakıları doldurdu. ağır ağır dönerken plak hamiyet yüceses ses verdi. makber başladı. ilk yudum damaklarımızı yaktı. bakıştık. sarı saçlarını omzundan arkaya attı. yavaş yavaş yiyip yavaş yavaş yudumladık hayatı, geçmişi, yaşananları. ara ara plağı değiştirmek için kalktık sırayla, eskiden olduğu gibi. sonra müzeyyen abla başladı söylemeye, fikrimin ince gülü dedi, benzemez kimse sana dedi, akşam oldu hüzünlendim ben yine dedi, zeki müren söyledi birazda. onlar söylerken benim boğazımda çözülmeyen bir düğüm vardı, tıpkı onun gözlerinin dolması gibi anlamsız. hala melek kolyesini takıyordu biliyordum. Gitmeden önceki son akşamdı işte. gidekcekti, başka bir ülkeye kilometrelerce öteye. düğüm çözülmeye başladı. "son kez doğruları konuşalım mı" dedi. sadece kafa salladım.
Döktü içinde ne varsa, korkularını, düşüncelerini, isteklerini, hayallerini.. benimde gözlerim doldu, içim yanıyordu zaten.
sonra içeri geçtik yan yana oturduk. yerinin hala orası olduğunu bilerek sol tarafıma yasladı başını. plak arkada bir yerlerde çalmaya devam ederken gecenin sessizliğinde kaybolmayı istedik. olamadık. zaten bir tak olmayı beceremedik hiçbir zaman. çok zor değildi kokusunu içine çekmem, saçının her telini ayrı ayrı öpmem. sarılıp gitmemesini istemek zor değildi. ama yapmadım. ne kadar çok istense bile bazı şeylerin kolay olması gerekir. kolayca gitmesi gerek. kolayca bir hayat kurması gerek. unutulmam ya da güzel bir anı olarak kalmam gerek. sadece gecenin 3ünde onu evine bıraktım. arabadan inmeden elini tuttum. "hiçbir şey eskisi gibi değil" dedim. "yalnızlık bile" diyerek tamamladı sözlerimi. sonra indi ve gitti
eve dönünce kapıyı açtığımda ilk gördüğüm şey anahtarları astığım askılıkta asılı duran melek kolyesi oldu. hala orada asılı durur orada. evin kapısı açıldığında ilk onu görüyorum şimdi. Beni karşılıyor.
Hala sevmek çok zor, ağır. Umutlarda tükendi içimde bir o tükenmedi.
Belki bir gün buluşuruz belli mi olur.
Tümünü Göster