1. 301.
    0
    Yirminci yüzyılın başlarında Avrupa kendi sınırlarından taşıyordu. Ekonomik rekabet, sömürgecilik ve milliyetçilik akımları Avrupa’yı ikiye bölüyordu. Diğer yandan Almanya- Fransa ve Rusya- Avusturya arasındaki çekişmeler gerginliğe dönüşüyordu. 28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan imparatorluğu veliahtı Arşidük Ferdinand’ın bir Sırp milliyetçi tarafından öldürülmesi bu gerginliğe son noktayı koydu. Bu olay üzerine Avusturya’nın 28 Temmuz 1914’te Sırbistan’a seferberlik ilanının ardından 1. Dünya Savaşı başlamış oluyordu. Bir yandan Almanya, Avusturya-Macaristan ve italya’dan oluşan “üçlü ittifak devletleri” bir yanda da ingiltere, Fransa ve Rusya’dan oluşan “üçlü itilaf devletleri” sonunda taraflar Avrupa’yı ikiye bölmeyi başarmışlardı. Savaş ilanlarının ardından italya tarafsızlığını ilan ettiyse de bir yıl sonra itilaf Devletleri’ne katıldı. Bu sırada Osmanlı imparatorluğu tarihin gördüğü en geniş sınırlarına sahip olmuş, her çeşit millet ve inanışı içinde barındıran ve yaklaşık 600 yıl süren saltanatını 20. yüzyılın başında kaybediyordu. Dışta ve içte yaşadığı mücadeleler Osmanlı Devleti’ni çökertiyor, topraklarını ve gücünü dağıtıyordu. Son olarak Trablusgarp savaşı ve Balkan savaşları ile arka arkaya yenilgiler alan Osmanlı Devleti, doğu Trakya dışında Avrupa’daki bütün topraklarını kaybetmiş, diğer ülkelerin nezdinde ki saygınlığını ve gücünü yitirmişti. Artık Osmanlı Devleti’nin ölümü bekleniyor ve diğer ülkeler tarafından paylaşım planları hazırlanıyordu.
    ···
   tümünü göster