+6
ikinci gidişimizde doktor pek de olumsuz konuşmadı. ameliyat gerekiyormuş, orası kesindi ama öyle hayatı tehdit edecek bir durum söz konusu değil bu aşamada dedi,biz de rahatldık.o haftasonu dersanede ipeğe bahsettim bu konudan. çok üzüldü(acaba onunla neler yaşadığımızdan haberi olsa üzülür müydü?),ziyarete gelmek istiyorum dedi. benim kalbime iniyordu zaten. aytül zaten kıllanmış bir kere..yok gerek yok ortada ciddi bir şey varmış gibi morali daha çok bozulur dedim atlattım. dersane çıkışı ipeği kadıköye özel derse zütürdüm(ailesi bu özel ders, dersane işinin takunu çıkarmışlardı öss senesi diye, kız resmen hayatsız olmuştu amk).neyse, ders aldığı yerin kapısında ipek içeri girmeden bir sigara yakalım dedik. havadan sudan konuşuyoruz.
o sırada bir lavuk belirdi böyle samimi havalarda ipeği yavşakça öptü falan.biz orda bostan korkuluğuyuz sanki amk. anında kuruldum bine. ismi burçmuş huur dölünün(isme bak amk).tek kelimeyle yavşak pekekentin tekiydi.ben hemen kolumu ipeğin omzuna attım anlasın diye manitası olduğunu.bu gerzek konuşmaya başladı soğuk soğuk espiriler falan yapıyor. gırtlağını sıkmamak için zor tuttum kendimi beyler. işin kötüsü bizim kız da bunun yaptığı espirilere gülüyor. kanka havalarına girmişler iyice.ben kafayı sıyırdım tabii, suratımı astım ipekte tık yok. anlamadı bile benim suratımı astığımı. sonra burç efendi ders saati geldi hoca kızmasın gidelim deyince benimki beni öpüp gitti o pekekentle yukarı. merdivenlerden çıkarlarken arkalarına baktım. herif hala konuşuyordu,bir susmuyordu huur çocuğu
böyle bir iki hafta geçti, aytülün ameliyat olma zamanı geldi çattı. çok korkuyordu ameliyattan. narkoz veriyorlar ya,bir daha uyanamazsam falan triplerindeydi. yine uzun uzun konuşmak düşmüştü bana.amk sanki çok şey biliyordum ya ben de..çantasını bilmemneyini toparladık. refaketçi ben kalacaktım.bir erkek kardeşi mi ne vardı amerikada yaşayan. zaten onunla da araları bozuktu, hiç görüşmüyorlardı. adamın lafı bile edilmezdi evde. onun dışında bir kaç akrabası vardı, onlarla da yakın değildi. arkadaşları desen pek yoktu.bu nedenle piyango yine yeni yeniden bana vurmuştu. çağlayanda bir özel hastanede olacaktı ameliyatı. oraya kadar arabayla gittik. daha sonra bir iş arkadaşı mı ne getirecekti arabayı ve bizi eve.
ameliyattan önce bir gece kalınacaktı hastanede, sabah olacaktı ameliyatı. buna bir takım testler yaptılar işte kan aldılar parmağından kolundan falan ayrı ayrı. ultrasona soktular yanılmıyorsam kalp damarlarını gözlemlemek için. unutmuyorum onu böyle aort mu ne kalın bir damar var ya kalpten çıkan(yanılıyor olabilirim nerden çıktığı konusunda, doktor değilim amk),o böyle ağız gibi açılıp kapanıyordu,ya da bilmiyorum belki başka bir şeydi o gördüğüm. bütün bunlar yapılırken aytüle hak vermedim değil, gerçekten tatsız meselelerdi.kan alırlarken durmadan elimi tutup sıkıyordu ben de 'geçti teyzecim geçti' diyordum. güya teyzemmiş gibi davranırdık dışarda genelde. sonra buna bir sürü ilaç verdiler, doktor gelip son kez ameliyat hakkında bilgi verdi ve yalnız kaldık.
yalnız kalınca aytül yavşamaya başladı. ulan dedim burda yapma. durmadan öpmemi istiyordu, garip kafalara girmişti. hemşire ufak pembe bir ilaç bırakmıştı uyumak isteyince içsin diye, durmadan onu içirmeye çalışıyordum.bir ara elini orama attı hatta. yapma etme dedim iç şu ilacı da zıbar bir an önce(tabii bu kelimeleri kullanmadım).onun derdi ameliyat esnasında öte tarafa geçme korkusuydu hala.. çok dramatik yaklaşıyordu olaylara.en sonunda ilacını içirdim ve uyudu. ertesi sabah hemşire gelip onu hazırladı.bir iğne yaptılari, anında saçmalamaya koyuldu bana seni seviyorum falan dedi,'ben de seni seviyorum teyzeciğim' diye cevap verdim. allahtan sonra hemen sedyeye aldılar da iyice kaydı şaftı
iki saat ya da daha uzun sürdü ameliyat.ben beklerken kantinden okul çıkış saatinde ipeği aradım(okulu asmıştım),konuştuk uzun uzun. havadan sudan bahsettik. beni kadıköye çağırdı. yine derse gidecekti. çıkışta bir şeyler yaparız dedi.ben dedim böyle böyle hastanedeyim, gelmem mümkün değil. hemen geleyim diye tutturdu, yok dedim delimisin zaten bu gün kafası yerinde olmaz hem zaten gerek yok, gelme. illa bir sonraki gün gelicem deyip kapattı konuyu.ne dediysem ikna edemedim.
aytül ameliyattan sağ salim çıktı. ameliyat sonrası yoğun bakıma aldılar.iyi geçmişti ameliyat.ben bu sefer de yoğun bakımdan çıkmasını bekliyordum ki telefonum çaldı. ipekti.'burçlarla' ders çıkışında sinemaya gitmeye karar vermişler. yanlarında bir kız daha varmış(adını hatırlamıyorum).çıldırdım. herife gıcık kapmıştım, gözüm tutmamıştı. gitme boşver sen çıkana kadar hava kararır eve nasıl döneceksin dedim. inadı inat olduğu için dinlemedi tabiiki. taksinin plakasını mesaj at giderken dedim. tırnaklarımı yedim ama sinirden
beyler. buralarını uzatmaya gerek yok. aytül ameliyattan sonra düzeldi, tamamen temizdi.o konudaki sıkıntıyı atlatmıştık.ben ilk gün okulu asıp sonraki bir kaç gün için izin almıştım. ipeğin muhteşem hastaneye gelme planını bir kaç gün unutturdum ama yanılmıyorsam eve dönmemizden önceki son günü okul çıkışı bana telefon etti ben geliyorum diye.bir şey diyemedim ve kurbanlık koyun gibi beklemeye başladım. resmen kız hastaneye geliyordu ve onu aytüle kanka olarak anlattığımdan haberi yoktu.
aytülün de kafa yerindeydi tabii.o an içimden kendime küfrettim keşke kıza aytülün narkozunun etkisinin geçmediği o ilk gün gel deseydim diye. sonunda ipek dediğini yaptı ve ben geldim kapıdayım diye mesaj attı. mecbur aşağıya inip aldım kapıdan. görünce de bir güzel sarılıp koklamayı ihmal etmedim bir daha görememe ihtimaline karşı.bir de çiçek yaptırmıştı kocaman beyler. gibişitiğim karıya çiçek getirecek kadar temiz bir mahluktu. yine kendimi huur çocuğu gibi hissettim o an.hatta belki de gibisi fazla amk.
Tümünü Göster