+54
-5
sabah tarlada bir iş yoktu. kahveye doğru yürüdüm. o sırada aynı yerden yine iremle süleyman bidonlarla geçiyordu. yanlarına yürüdüm. beni görünce irem bidonları elinden bıraktı. süleymanın başını okşayıp bir şeyler dedi ve süleyman koşarak uzaklaştı. iremin yanına gittim. nasılsın dedim. e iyi işte nasıl olsun dedi. sen nasılsın dedi. bende iyi miyim değil miyim bilmiyom valla dedim. ne oldu ki dedi. bidonları aldım yerden. yine ağırdı bu kız nasıl taşıyor bunları anasını satıyım dedim. sen bunları nasıl taşıyon dedim gülerek. ben taşırım dedi. güzel olduğun kadar güçlüsün de o zaman dedim. yine utandı. öyle deme utanırım ben dedi. niye ki güzel değil misin yoksa dedim. kafasını diğer tarafa çevirdi. maşallahın var hem güçlü hem güzelsin bak dedim. bu kızarmaya başladı. bana bak bakıyım dedim. yavaşça kafasını çevirdi. utanınca da başka bi güzel oluyon ya sen dedim. tebessüm edip omzuma vurdu. yeter bak valla utanıyom ha. dedi. kız sen nasıl vuruyon öyle omzum çıktı diye takıldım. sen var ya sen fenasın dedi. fenayım ya beni bi fena ettin sen. dedim. ben ne yaptım ki sana dedi. daha ne yapıcan şu bakışın yok mu senin. deyince gülüverdi. ha bi de şu gülüşün dedim. o zaman gülmeyim de bakmayım da sana dedi. ben sana onu mu dedim şimdi irem dedim. ya ne dedin dedi. bidonları yere bıraktım. elini tutup sol tarafıma koydum. ha şurası var ya dedim. orayı yaktın dedim. artık söylemiştim. üstümden yük kalkmıştı. irem korkarak elini çekti elimden. kafasını eğdi. pembe yanakları, mahçup tebessümüyle kısık bir sesle titreyerek sende benim şuramı yaktın dedi sol tarafını göstererek.