/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +29 -5
    Edit: Şunu bir kez daha söylüyorum bakın. Bu hikâye zaten benim hikâyem. Buradan tutun da başka platformlara kadar hepsinde ben yazıyorum. ilk başlıkta okuyup, yarıda kaldığını bilip, sonra buraya gelip çalıntı diyen gib kafalılar, ilk önce arama yerinden ilk başlığı arayın, bulun, yazar kim bi bakın, sonra gelip buraya çalıntı yazmayın. dıbına koyim bu bittikten sonra devam kitabı olarak ikincisini yazmayı düşünüyorum, adamı yazmaktan soğutuyorsunuz. Toparlasam zaten bir kitap elde ettim zaten, istesem bırakırım yazmayı ama geçen sene ki adamlara sözüm var, o yüzden burada devam ediyorum yazmaya. Ulan ilk önce buraya yazıp, buradan kopyalayıp aktarıyorum Word dosyasına, halâ daha amcık amcık çalıntı deyip kıymet bilmezlik ediyorsunuz. Adam gibi okumayacaklar, çamur atmaya çalışacaklar gibtirsin gitsin başlığımdan! Kültürünüz yok, bari olanların şevkini kırmayın!

    -Kanka bi saniye biri geldi...

    -Merhaba, hoş geldiniz.
    +Kahve alabilir miyim, acı bir kahve. Her ayrılık sonrası dinlenen Yıldız Tilbe şarkıları kadar acı bir kahve...
    -T.. Tabi ki...

    Ben Can, bir cafede çalışıyorum. Asıl işim bu değil benim, müzisyenim ben. Yani aslında kendi şarkılarımı yazar, ufak tefek sahnelerde seslendiririm. Kendi çapımda bir hayran kitlem dahi var. Bazen gelirler sahnede bana eşlik ederler bazense karşı masada bana kadeh kaldırır alkış tutarlar.

    Size neden bu işi yaptığımı anlatayım biraz, yani neden bir cafede garsonluk yaptığımı... Ben bu şehirde sadece 3 yıldır varım. Kendi şehrimde kaçış yolu bulamadım bazı şeylerden, uzaklaşmak istedim. Sadece yeni insanlarla iç içe olmak, tanımadığım bir dünyaya demir atmak istedim. Deliyimdir biraz, yerimde de duramam ayrıca. Sıcak kanlı ve hareketli bir yapım vardır benim. Burada, elimde tepsi ile akşama kadar bekliyorsam, sadece kapıdan içeri giren yabancılar içindir. Tanımadığım yüzlerce insan girer bu kapıdan içeri her gün ve ben her birine aynı ilgiyi, aynı samimiyeti ve güler yüzlülüğü gösteririm. Ve akşam olur, sessiz sedasız çıkar giderim bu kapıdan elimde notalarımla. Sabah akşama kadar cafede insanlara hizmet eder, akşam da sabaha kadar onları eğlendiririm. Çok şükür, her iki işimin de getirisi beni yaşatmaya yetiyor bu şehirde.

    Dedim ya, bugün bu şehirde tam 3. yılım. Adeta bu şehir ile evlenmişcesine her sene kutlarım buraya geldiğim günü. Belki de koskoca bir yılda kendime ayırdığım tek gün, bu yıl dönümü günüdür. Bugün benim günüm ve bir kaç saat sonra cafede mesaim bitecek ve ben sabah kadar kendimi eğlendirmek için çıkacağım bu kapıdan.

    Şimdi misafirim ile ilgilenmem gerekiyor...

    -Buyrun, (gülümseyerek) kahvenizi getirdim fakat lütfen dikkat edin zira Yıldız Tilbe'nin şarkısı bittikten sonra geçmez bunun sıcağının yanması.
    +Teşekkür ederim... (yüz ifadesi resmen insanı ağlamaya sürüklüyor)

    Bizim buralarda insanlar birbirleriyle o kadar sık iletişim kurmuyorlar. Yani şehir aslında bir çok farklı kültürü barındırıyor ama nedense bu muhitte kimse tanışıp muhabbet etme taraftarı değil. Belki de bu yüzden sadece yalnız insanlar geliyor buraya. Kafa dinlemek için. Huzur bulmak için. Kendi içlerinde kendilerini bulmak için...

    EDiT: Lütfen ben parçayı değiştirene kadar, bunu dinleyin okurken. Eminim ki çoğunuzun bildiği, sevdiği, hüzünlendiği bir müziktir kendileri.
    https://www.youtube.com/watch?v=sB-Sn-JcOlA
    ···
   tümünü göster