+1
Hiç aldırış etmeden tekrar uykuya döndüm. Uyandığımda diğeri orda değildi. Hiçbir şey hissetmediğim doğruydu. Ama diğeri bu kadar güçlü değildi. Naif, kırılgan, iyi niyetliydi o. Günahlarımızın ağırlığı, sorumluluklarımızın baskısı, altında ezildiğimiz beklentiler... Çektiğim buzdan prangalar yıpranmıştı. Düzenli olarak halüsinasyonlar görmeye, kendimle kavga etmeye başlamıştım. Berbat bir ruh halinde hiç kimselerin haberi olmadan soluyordum ve beni kimse kurtaramazdı.. Ya da ben öyle sanıyordum.
Müzeyyen iki adımı da telaffuz etmeye çekiniyor demiştim ya, iki adımı birden kullanmaya başlamıştı. Sanki gözlerimin içinden ruhuma bakıyordu. Bana bakarken gözleri sürekli gülerdi ama her an ağlamaya hazır bi şekilde yaşlarla doluydu. Hayatımda uzun zaman sonra ilk defa birine yaklaşmaktan korkuyordum incitirim diye. Baharı getiren o gülüş benim yüzümden solar diye..
iki adımı da o kadar güzel ve içten söylüyordu ki bütün iç dünyamın dıbına koyuyordu. Hangisinin gerçekten ben olduğunu şaşırmıştım. Davranışlarım o kadar tutarsız, birbirinden o kadar kopuktu ki..