edit: fon müziği
https://www.youtube.com/watch?v=iHhi2vVVOsQ
2 ismim var, buna doğru orantılı şekilde de 2 farklı kişiliğim. Ikisini de buzdan sütunlar arkasına gizledim; iri-yarı sert görünüşte bir adam olmama rağmen küçük bir oğlan çocuğu kadar savunmasızdım çünkü. Bi taraftaki ben inanılmaz neşeli, bulunduğu her ortama samimiyet ve pozitif enerji saçan bir binti. Genelde herkes bu beni bilirdi, bu beni severdi. Diğer taraftaki benin farkına 12 yaşına kadar varmamıştım. Ortaokul 1'nci sınıftım. Teneffüste deliler gibi top oynarken kendimi kaptırmış bir vaziyette sağa sola büyük bir şevkle koşuyordum ki diyaframıma yediğim yaklaşık 6.2 şiddetindeki dirseğe kadar. Bütün hevesim tahrumar olmuş bir vaziyette, yaklaşık 85 volümlük bir "Sen n'aabuyon dıbına koyim" nidasıyla bana dirseği vuran Ahmet'e doğru bir hışmınan hücum ettim. Neyseki bizim çocuklar olay büyümeden ayırmıştı. Herkes sakindi oyuna devam ediyordu ama bende olağan dışı bi şeyler vardı. Bakışlarımın ve duruşumun değiştiğinin farkındaydım. Nefes alış-verişim dengesizdi, yeryüzündeki en sakin, en neşeli insanlardan biri olan ben öfkeden köpürüyodum ama bu durumu hiç yadırgamamıştım. Sanki mizacım hep böyle serseri ve hiper-agresifti. Teneffüs bitmişti sınıfa doğru usul usul yürüyoduk herkes birbirine bi şeyler anlatıyor, maçın kritiğini yapıyordu. Ben ise soteye yatıp avını izleyen bir yırtıcı gibi arkadan arkadan büyük bir nefretle Ahmet'i kesiyordum. Sınıfa çıktığımızda sınıfta hoca yoktu ve beklediğimiz gibi ders boştu. Sınıf müdür yardımcısının odasına aşağı inmek için izin istemeye büyük bir coşkuyla koşuyordu. Ben ise Ahmet'e bağırıp beni beklemesini söyledim. Kapıyı kapatıp Ahmet'i sınıfın bi ucuna -kapıdan cam kenarına- büyük bir öfkeyle ittim. Ahmet: "Lan amcık naa... " sözünü bitirmesine izin vermeden gırtlağına çöktüm, ağzımdan tek kelime çıkmıyordu. Sadece bütün gücümle onun boğazını sıkıyodum. Kurtulmaya çalıştıkça daha çok sinirlenip gırtlağını bıraktım ve Ahmet'e vurmaya başladım. Ahmet de karşılık vermeye başladığında bi' an ben napıyorum dıbına koyim diye kendime bir serzenişte bulundum. Ben tekrar karşılık vermeyince Ahmet camın önünde bi kaç saniye hareketsizce benim bi eylemde bulunmamı bekledi. "Özür dilerim" dedim. Ahmet derin bir nefes vererek açık olan camın önüne oturdu. "La kardeş önemli değil de üstümün başımın dıbına goydun, alt tarafı binliğine bi dirsek vurduk anamızı gibtin" diyerek isyan etti. "Bilerek vurdun yani dirseği?" dedim. Zaman yavaşladı, duvar saatinin sesi, dışarıda bağıran çocukların sesi, Ahmet'in gergin nefes alış-veriş sesi.. Her şey yavaşladı. Benim içimde yine bi şeyler uyandı, sanki birisi ruhuma durmaksızın bir öfke bulutu üflüyordu. Bakışlarımın yine değiştiğinin farkındaydım. Ahmet'in korku dolu surat ifadesi de bunu doğrular nitelikteydi. Yine hiçbir şey söylemeden Ahmet'e doğru çullandım ve onun 5'nci kattan aşağı süzülüşünü izledim.