-
1401.
+1“gittim..ama kimseyi bulamadım..anlaşmış gibiydik telefonda..iyi sıkıştırmıştım aslında ama demekki sonradan caydı kendi kendine..”Tümünü Göster
Kız yüzüme sorgulayan bakışlarla bakarken, rahatsız edici bir sessizlik oldu..acaba yalanıma inanmış mıydı?
Yoksa o da, buluşmaya gittiğimde gördüğüm kişinin kim olduğunun bende kalması gerekecek kadar şok edici olduğunu biliyor muydu?
Kim bilir, belki de nilay ona bu kez,
“ben buluşmaya gittim ama gelen olmadı?” diye bir mesaj bile atmış olabilirdi…böylece ben de gözünün içine baka baka yalan söylemiş oluyordum buseye..
O sessizlik uzadı..uzadı…yine ben mi konuşacaktım?..tam ağzımı açıyordum ki buse,
“tsigalko..” dedi sesi titreyerek..iki elinin arasına aldığı neskafeye sanki can simidi gibi yapışmış, yüzü, göz bebekleri titreşe titreşe bana bakıyordu..hüzünlü bir kedi yavrusu gibi…ah..ah bebeğim benim…ne hale getirdiler seni…parlak bir meşaleyken bir zamanlar, sönmüş kamp ateşinin közü gibisin şimdi..
“söyle aşkım..” dedim, nihayet, içindeki ekstra hüzne sebep olan baklayı ağzından çıkaracağı için sevinmiştim..onu teşvik ettim..
Derin nefes aldı..daha da sıkıca yapıştı elleri bardağa..
“ben…biz…artık yürütemiyoruz…ayrılmak istiyorum…ben…”
….buz kestim..
Sözleri sindirebilmem için uzun saniyeler gerekti..sanki aniden göğsümün ortasına batırılan bir çuvaldız, bütün sinir hücrelerimi harekete geçirmişti..parmak uçlarım karıncalanmaya, başım dönmeye başladı..enseme nerden geldiği belirsiz bir sancı saplandı…son bir çabayla aldığım nefes, ciğerlerime ulaşamadı, soluk yolumda kaldı..
“özür dilerim…çok özür dilerim ama olmuyor…yaşayamıyorum bu şekilde..” dedi kız gözlerinin kenarından, büyük bir selin ilk ilk akıncıları olan göz yaşı damlaları süzülürken…
“buse..ee…ben…ben…bizi bundan kurtaracağım..söz verdim sana…böyle konuşma..bunu..bunu dememiş ol….duymadım ben de..” dedim telaşla..az önce parmak uçlarımda olan karıncalanma, bu kez elimi bileklerine kadar zapt edip, hissizleştirmişti..
Allahım neler oluyor…oh….bitmedi mi…bitmeyecek mi karabasanlarım?... bu kadarı fazla değil mi?..
“çok özür dilerim..” dedi tekrar artık baya baya ağlamaya başlayıp.. omuzlarınız kıstı.. masaya doğru eğildi, eydi başını.. hıçkıra hıçkıra ağlıyor…
Bir elimle yüzümü, maskelemeye çalıştım.. ağzımın, burnumun, gözlerimden birinin yarısının üzerine set çektim..şu anda orada oluşan ifadeyi görsün istemiyorum çünkü…darmadağın olmaya başlayan bir adamın, dökülmeye başlayan suratı olmasın karşısında.. diğer elimle ellerini yakalamaya çalıştım.. tuttum da..bir kaç saniye, parmaklıklar arkasından ziyaretçisine dokunan mahkumlar misali, dokunabildim sadece..
Çekti ellerini..
“buse.. bitanem..buna izin vermem.. söz verdim sana…hepsini sona erdiricem…yalvarırım biraz daha zaman ver bize.. izin verme onların kazanmasına…”
Nilay ananı gibicem buradan çıktığım ilk saniye, evini yurdunu basıp, sokağın ortasında kesiyorum seni, bekle..
Ağlamaktan kıpkırmızı olan gözleri, pembeleşen yüzü, titreyen dudakları.. buse, karşımda harabe bir halde duruyor ve muhtemelen,
içten içe bana lanet ediyordu..
Nerden gelmişti bu şehre..
Nerden sevmiştim onu..
Nerden sevmişti beni.. şayet sevmiş idiyse…
Bula bula onu mu bulmuştu?..onu mu bulmuştum?..
O sakin dünyasında, mutlu, yeni hayatında, önce bir beyaz atlı prens gibi çıkmıştım karşısına.. bilemezdi ki atımı kovalayan kurtları ve çakalları da peşimden sürükleyip yaşantısına dahil ettiğimi?..ben de bilmiyordum zaten, ellerimle, koynumda beslediğim, bilmeden en yakınıma, yanıma koyduğum sırtlanların, fırsatını bulduğunda beni ve sevdiklerimi dişleyeceğini..
Bilemezdi..
Bilemezdik..
“buse.. biraz daha zaman aşkım…kurtaracağım bizi…eğer beni birazcık sevdiysen, biraz daha dayan.. benim için.. bizim için dayan…atlatacağız bunu…yemin ederim atlatacağız..”
Birkaç saniye sadece onun hıçkırıkları duyuldu.. söyleyeceği bir şeyleri toparlıyor gibiydi…yakındaki masalardan meraklı gözler (ki gibeyim ben onların retinasını) çoktan bizi izlemeye başlamıştı bile.. masada, hüngür hüngür ağlayan zavallı, göçmüş bir kadın.. ağlamaktan beter bir yüz ifadeysiyle onu sakinleştirmeye ve sakin kalmaya çalışan bedbaht bir adam..
insanlar, insanlara neler yapabiliyordu böyle..
Görebiliyorsunuz değil mi?..ne kadar kötü olabildiklerini…ne kadar kötü olabileceğimizi.. kötüyüz biz…yasak elmayı yemişiz…çiğ süt emmişiz…kötülük tohumumuzda.. mayamızda var?..ne eksiği, ne de fazlası değiliz..
insanın, insanlığın doğasında var…
http://fizy.com/#s/1agm7c
“tek sorun yaşadıklarımız değil ki?” dedi kız titreyen sesiyle..söyleyeceği her kelimeden korkar gibiydi..
“söyle bitanem ne o zaman…her neyse yaparım…her şeyi yaparım düzeltmek için..” artık benim de sesim çatallanmaya başlamıştı..kendimi kaybediyordum..
Biraz daha durdu..sonra derince nefes alıp, bir çırpıda söyledi,
“başka biri var..”
Ne?... nen..nasıl yani başka biri?..
“başka biri mi?..seni tehdit eden mi?..kim?”
“ha..hayır..hayır..başka..birinden hoşlanıyorum…çok özür dilerim..” dedi ve yeniden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı..
Yok..buna inanmam işte… hehehehe…hehe….buna inanmam…tamamen beni ikna etmek için söylüyorsun…evet! Kesinlikle öyle!..
“bebeğim..” dedim elimde kalan son sakinlik kırıntılarını avuçlarımda toplayarak..elimi yanağına zütürdüm,
“bebeğim, bahane olsun diye yalan söyleme bana…ne olur ağlama artık..bana gidelim..uyuyalım..sabaha her şeyi bitireceğim..yeni bir güne uyanacağız..tertemiz, bambaşka bir sayfa açarız..hepsi geride kalacak..ne olur..”
“tsigalko..anlamıyorsun…ben başka birine aşık oldum..senin bana olduğun gibi?... başka birini seviyorum…en..en karanlık zamanımda geldi..en kötü anımda tanıdım onu…özür dilerim…ben artık sadece ona sığınmak istiyorum..seninle geçirdiğim günler mahvetti beni..”
“yalan söyleme!” dedim birden bire..sesim biraz yüksek çıkmış olabilirdi..sonra hemen, “aşkım öyle bir şey olmadığını biliyorum..bunlara gerek yok…kendini feda etmene, kendini suçlu gibi göstermene gerek yok..ben biliyorum her şeyi…tüm suç da bana ait…bu kadar taktan bir geçmişim olmasaydı, bunların hiç biri başımıza gelmezdi…onları yok sayıp, senin hayatına girmeye çalıştım..suç benim..ama izin ver telafi edeyim..”
“iki haftadır görüşüyoruz..” dedi, benim bunca yalvarışıma karşılık, sonunda duygusuzlaştırmayı başardığı bir ses tonuyla..
Baktı ki, ağlayıp sızlanarak olmuyor, o halde biraz duygusuz, acımasız modda takılmayı tercih etmişti şimdide demek ki..
“ilk gördüğüm an anladım ben de..” diye devam etti, “zaten yan yana gelip konuşunca, hele bir de gözlerimin içine bakıp gülümsemesi…o an işte benim kurtarıcım dedim….çok..çok çok üzgünüm tsigalko..ama sen bana acıdan başka bir şey vermedin..seni de, bana olan sevginden emin olduğum ve saygı duyduğum için sevmeye çalıştım..gerçekten..ve oldu da..eğer tüm bunlar başımıza gelmeseydi…ve bir de bunların üzerine, onu görmeseydim….”
Artık felç tüm vücudumdaydı..
O sırada, mekanın çalışanlarından biri geldi,
“iyi akşamlar efendim, rahatsızlığınız konusunda yardımcı olabileceğimiz bir şey var mı?” diye sordu sıkıntıyla..
Bunun meali, aslında, “lan ağlaya zırlaya Sinan çetin programlarına çevirdiniz burayı, diğer müşterileri rahatsız ediyorsunuz, ya susun, ya da gibtirin gidin” di malumunuz..
Koyun can derdinde, kasap et derdinde..
Ben o sırada felçli olduğum için, adama doğru dönüp bakamadım bile..bir iki saniyelik sessizlikten sonra buse dönüp,
“y..yok biz.. halledicez” dedi pısırıkça..
“peki” dedi adam fazla uzatmadan çekildi..ama bir daha ağlaşmamız halinde bu kez, “hesabınızı getirdim efendim” demesi şaşırtmazdı beni..
Susup, sadece gözlerinin içine baktım busenin..bir kaç saniyeden fazla dayanamadı.. acıyla sağa sola kaçırdı gözlerini.. hıçkırığını bastırmaya çalıştı.. elini yüzüne siper etti.. titreyen, uzun ince, turkuaz ojeli güzel parmaklarını hayranlıkla seyrettim her şeye rağmen..
Benim kadınımın, benim ellerime, yüzüme dokunan parmaklarıydı bunlar..ve bundan birkaç hafta öncesine kadar, mutlu bir kadına aittiler…mutlu ettiğim, mutlu olması için her şeyi yapabileceğim bir kadına..
Betimlemelerr…tanımlarrr.. tasvirler…
Hepsi yersiz, yetersiz kalıyordu beyler.. hepsi…
O saniyelerde yaşadığım duygu buhranını anlatabileceğim kelimeleri, olanlardan 5 koca yıl sonra, bugün bile seçemiyorum hala..
Çok acı görmüş, duygusal anlamda çok savaş yaşamıştım ama, hepsini de bir şekilde tanımladım, anlattım sizlere..
Bunu anlatamıyorum..
Özür dilerim ben de..sizlerden, bu sefer, hislerimi sözcüklere dökemediğim için.. çok özür dilerim..
başlık yok! burası bom boş!