+2
Acar
Bir ara gözlerimi kapatıp, hayal kuruyorum. istanbul'dayım, Salacak'ta her zamanki yerimde nargile içiyorum. Deniz ve gökyüzü mavilikte yarış ediyor, ikisi de birbirinden güzel. Seri şekilde silah sesleri geliyor. Ranzanın başında asılı duran silahımı alarak, çıkıyorum dışarıya. Silah sesleri "taciz var, karakolu boşaltın" diyen arkadaşların seslerini bastırıyor.
Karakola taciz var! Pusu Tepesi, diğer mevziiler, seri şekilde sağa sola mermi yağdırıyorlar. izli mermiler gökyüzünde yarış ediyor sanki peş peşe. Hemen en yakındaki irtibat hendeğine sürünerek ilerliyorum. Tüm tim ne yapacağımızı bilmiyoruz, daha üçüncü görevde dinlenmek için beklediğimiz karakol basılıyor. 2 yıldır silah sesi duyulmayan Sason'da ilk ses bize denk geliyor. "Nereye ateş edelim" diye soruyoruz birbirimize. Herkes sağa sola koşuşturuyor...
Bixi'ler, G-3'ler, karakolun üstündeki uçaksavar, her kes ateş ediyor. Bağıran, çağıran, ortalık mahşer yeri gibi... Biz yerimizden kımıldayamıyoruz. "Kesinlikle ateş etmeyin" diyor başımızdaki asteğmen. izli mermiler, sağa sola, bu arada önümüze düşüyor. Önümüze düşen mermiden sonra, ayağa kalkmama kararı alıyoruz. Sürünerek sağ tarafa doğru ilerliyoruz, hemen önümüzdeki mevziide iki asker var. Onlar hiç ara vermeden ateş ediyorlar. Aslında çok kez taciz eğitimi aldık ama hiçbir şeyi gerçek olmadan anlayamıyorsun. Bir de karakolu bilmediğimiz için herhalde apıştık kaldık. Korku da yoktu aslında.
Silah seslen artık yavaş yavaş azalmaya başladı. Karakol Komutanının sesi geliyor, "ateş kes, ateş kes, ateş etmeyin" diye avazı çıktığı kadar bağırıyor. Başımızdaki asteğmen Karakol Komutanının yanına gidince, fırsat bu fırsat biz de önümüzdeki mevziiye eğilerek ilerledik. Mevziide iki asker, ikisinin de konuşmaya mecali yok. Mevziinin içi boş kovanlarla dolu. Ayakta duramıyorsun. ikisinin de mermisi bitmiş. Barut kokusu mevziinin içini sarmıştı, onlarla daha konuşamadan... Asteğmen çağırdı bizi, hazırlanın emri verdi: "karakolun etrafına operasyon var, tesisat kuşanın."
Bölükteki teskereci timin, bu sabah şafak doğan güneşti. Ancak taciz olduğu için, onları da getirmişler. Çoğu karakoldakilerden bile daha heyecanlıydı. Allah'tan kimsenin burnu kanamadı. Karakolun etrafına 2-3 gün operasyon yapıldı. Batman'dan gelen Özel Harekat, her yeri allak bullak etti, sonuç mükemmeldi
Her Askerin Bir Kurşunu Vardır
Terhis olmama üç ay kaldı... Artık eve gitme hayalleri artmış bende... Her gece kendimi, evde sevdiklerimle mutlu bir şekilde hayal ediyorum. Ama günler inadına geçmek bilmiyor... Bu arada, bir iki gün içinde operasyona gideceğimiz bildirildi. Operasyondan önce gideceğimiz yere kadar, yapacağımız işi yapana kadar, hiçbir şekilde kimseye bilgi verilmez. Öğleden sonra kumanya ve çanta hazırlığını tamamladıktan sonra, operasyon için dinlenmeye çekildik.
Havanın kararmasıyla birlikte yola koyulduk. Nusaybin doğru ilerliyorduk. Kısa bir zaman sonra araçlardan indik. Bundan sonrasını, yürüyerek devam edecektik. Yürümeye başladığımızda vakit epey ilerlemişti. Nusaybin ovasının yani ipek Yolunun kenarından dağa (Boğuk) doğru ilerlemeye başladık. Dağa ilerledikçe patika dikleşiyordu. Yaklaşık gece 00:30'a kadar ilerledikten sonra, zirveye yakın bir yerde durakladık ve çök verildi. Zirveye çıktıktan sonra süper bir manzara... Her yer dağ ve sen zirvenin biraz altında dağları seyrediyorsun. işte belki burada haz aldığım tek şey bu dağların zirvesi.
Zirveye ulaştığımızda, herkesin mevzilenmesi emri gelmişti. "Eski mevziileri kullanmayın" diye komutanlarımız tekrar tekrar söylüyorlar. "Pkk eski mevziileri tuzaklamış olabilir." Burada hazırlıklarımızı yaptıktan sonra, Merkep Tepesinden aşağı doğru inmeye başladık. Dağlara çıkmak kadar, inmek de bir dert. Düşen, ağaçlara takılan, bazen tam komedi oluyor. Hele bir de rütbelilerden biri düştü mü gülemiyorsun da... Tabi bazen gülme komşuna gelir başına hesabı, bazen sen de düşüyorsun çanağı kırarcasına...
Sabahın ilk ışıklarına kadar yürüdük... Sabahın tam ağarmasıyla, hakim bir tepenin yamacında çök emri aldık. Hem kahvaltı yapıp hem de biraz dinlenecektik.
Telsizden bize doğru gelmekte olan Piyade Tugayının komutanlarının telsiz konuşmalarını dinliyorduk. Piyade Tugayındaki rütbelilerden biri, 17 kişilik bir grubun bizim takıma doğru yaklaşmakta olduğunu telsizden şifreli bir şekilde söyledi. Yemekler yarım kaldı. Acilen toparlanıp onlara karşı hızla ve tedbirli bir şekilde ilerlemeye başladık. Boş bir köyün üstünde Pkk lılarla karşı karşıya geldik.
ilk mermi sesinin duyulmasıyla, kendimi en yakın kayanın dibine attım. Sürünerek ilerlemeye başladım. Çatışma başladı... Öncü grup, sağa sola açılarak çarpışıyor. Arkalarından biz dağılarak ilerliyoruz. Hiç bu kadar yaklaşmamıştık Pkk hlara. Ateşe ateş devam ediyoruz. O ara ne düşündüm, ne yaptım çok hatırlamıyorum. Aslında korkmuyorum ama çatışmalarda çok da kahramanlık yapmadım.
Her askerin bir kurşunu vardır
Acemi birliğinde rütbelilerden biri, "Her askerin bir kurşunu vardır, ne kadar sakınırsan sakın, kurşun seni bulur" derdi. Çatışma sırasında aklıma gelen tek söz, bu oldu. Kurşunlar kafanızın üstünden, tiz bir sesle geçerken, düşünmeyi bırakıp elindeki silahla karşı tarafa ateş etmekten başka yapacak bir şey yoktu, ben de onu yaptım. Sabahın ilk saatlerinde başlayan çatışma, saatler ilerledikçe hızını kesiyor. Ara ara derin bir sessizliğe bırakıyor. Pkk, ölü bölgeden kurtulmak için, karşı taraftaki kayalıklara saklanmıştı. iki taraftan da kayıp vardı. Ama biz kalabalık olduğumuz için, kayıp pek anlaşılmıyordu. Ama onlar sayıca azalmışlardı galiba. Kayalıklardan ara sıra ateş ediyorlar fakat ateş ettikten sonra o tarafa doğru kannasların ateşi başlıyordu. Diğer Taburlar da bize destek oluyorlardı. Saat epey ilerlemişti. Kobra helikopterler ve Özel Harekatlar'ın gelmesiyle, biz devre dışı kalmıştık. Evet biz elimizden geleni yapmıştık.
Tümünü Göster