1. 76.
    0
    Her şehrin bir sonbaharı vardır.
    Antalya’da da yaşıyorsan bu durum aynı oluyormuş meğer.
    iç Anadolu’dan bu şehre yaşamak için geldiysen belki de yaşadığın mevsimi çok da farkedememişsindir. Tabi bir de melankolik duygular yaşamıyorsan, yeni bir aşktan ayrılıp yükünü dünyaya yakın hissediyorsan, hayatındaki her aşkın da bir sonbaharı olduğunu kabullenmek çok zor gelebilir insana.
    Çoğu insanın sevmediği daha doğrusu sevemediği bir mevsimdir sonbahar.
    Bütün hüzünlü duygular bu mevsimde yeşeriverir ve bütün haşmetiyle kabarır. Diğer baharda tabiat yeşillenir ve bilinen ilkbaharla tezat duygular yaşattırır insana. içinde hüzün ve acı geçen bütün hayaller, hisler, duygular seni farkında olmadan daha da derinden etkiler.
    Yetim ve Elfida kelimelerinin tam anldıbını bu mevsimde öğrenmiştim.
    Yetim: yalnız, yegane, arapçada yetem kelimesinden türetilip sadece ergenlik çağına girmemiş babasız kalan çocuk anlamında değil; kocası ölmüş kadın için de kendi kendine yetemeyen yetişkinler için de kullanılıyormuş meğerse. Ben de tam bu aralar duygusal olarak kendi kendime yetemeyen anlarımı yaşadığım anda idrak etmiştim bu kelimenin anldıbını.

    Elfida şarkısının da yeni çıktığı aylardı, 2006 nın sonbahar ayları. Bu şarkı yaz aylarında çıkmış olsaydı belki ilk çıkışında yaşadığı o başarıyı elde edemeyecekti. Albümün adı gibi "bir akşam üstü" Karaalioğlan Parkı’nda semaverden doldurduğum çayımı yudumlarken, sonbahar mevsiminin matemini, hüznünü tüm kasvetini yaşarken birden şarkıyla bütünleşivermiştim. Solisti de şarkının sözlerine kendini kaptırarak öyle bir ses tonuyla söylüyordu ki şarkıyı, tam da o duyguları veriyordu dinleyenine.
    Bu şarkının sonradan benim hayatımın bir kilometre taşı olacağı aklımın ucundan bile geçmemişti. Hayatım boyunca beni tam hedeften vuran bir şarkı sözü olacağını bilmeden dinlemiştim belki, sonbahar mevsiminin bazı akşamlarında bu şarkıyla tanıştığım zamanlarda. Nerede ve ne zaman bu şarkıyı dinlesem alıp zütürüyordu içimdeki hüzünlere, acılara ve kendimdeki yetemeyen duygulara doğru. Onlarsa yüreğime saplanmış oklarla ardı ardına içilmiş bir kaç sigaraya oluyordu. Aşamadığın engelleri zor da olur ya kendi dünyanda kabullenmen. işte öyle bir duyguydu benimki de.
    Şarkının içinde geçen Elfida ismi arapça bir kelimeymiş: Feda etmeyi bilmek, gözden çıkarmak, bazen de çekip gitmeyi bilmek, sevdiğini yitirme acısıyla ayakta kalabilmekmiş.
    Bu duygu ve hüzün dolu anlamları da yıllar sonra kavramak benim için yine yutkunası bir hal oldu yaşadığım bu sonbahar aylarında.

    Yüzün geçmişten kalan aşka tarif yazdıran
    Bir alaturka hüzün, yüzün kıyıma vuran
    Anne karnı huzur çocukluğumun sesi
    Senden bana şimdi zamanı sızdıran.

    Şımartılmamış aşkın sessizliğe yakın
    Kim bilir kaç yüzyıldır sarılmamış kolların
    Sisliydi kirpiklerin ve gözlerin yağmurlu
    Yorulmuşsun hakkını almış yılların.
    Elfida! Bir belalı başımsın
    Elfida! Beni farketme sakın
    Omuzumda iz bırakma yüküm dünyaya yakın
    Elfida, hep aklımda kalacaksın.
    Elfida sen eski bir şarkısın artık
    Elfida! beni farketme sakın
    Omuzumda iz bırakma yüküm dünyaya yakın
    Elfida! hep aklımda kalacaksın.

    Gerçek bir dramın şarkısıymış Elfida. Bendeki ismi farklı olsa da benim için de bir dramın şarkısı oluvermişti o zaman. Sweet November orjinal isimli filmi kim yanlışlıkla ya da bilerek Kasımda Aşk Başkadır olarak çevirdi bilmiyorum ama ilk gösterime girdiği aylar sanırım yaz aylarıydı ve istenen çıkışı pek gösteremedi o yüzden diye düşünüyorum. 2001 in mayıs ayında gösterime girdiği ülkelerde sadece romantizmden hoşlanan seyirci kitlesi tarafından sevildi sanırım. Filmin başı güzel güzel giderken absürt bir şekilde sonu da iyi bağlanmadığı ya da bizlerin tabiriyle mutlu sonla bitmediği için pek tutulmamıştı diye tahmin ediyorum. Sadece o gösterişli adıyla bir de aktrisi ve aktörüyle kalmıştı hafızalarda. Keanu Reeves, Matrix filmiyle iyi bir çıkış yakalamıştı halbuki. Ben ve yaşıtlarım da her zaman Kasımda aşk başkadır felsefesiyle büyütüyorduk kendimizi. Melesef ki sonbahar mevsimi de adına her zaman yakışanı yapmaktan çekinmedi. En azından benim açımdan.
    Hep hüzünlü bir mevsim olmaktan hiç alıkoymadı beni. Şayet bitmiş bir sevdan varsa bu mevsimde yaşadığın, sen farkında olmadan bu mevsim: Bu aşkın derinlere gömülmesi için sana yardımcı olur.
    Evet hüzünlüdür bu mevsim ama iyi kullanırsan bu mevsimin duygularını, sana bitmesiyle acı veren aşk ya da duyguları, mevsim süresince daha kolay unutmanı sağlayabilir.
    Sonbahar; tam da caddesinden ve sokaklardan geçerken, kendisine ait matemi ve hüznüyle sana yardımcı olur aslında. Bir veda havasında, ölümü ve yok oluşu yaşatır insana. Sararıp düşen yapraklar, kurumuş ağaçlar, gittikçe soğuyan hava ve solan tabiat, senin sevginin de yok oluşlarını sağlar. Sen bitmesini istemesen de üşüyen sadece bedenin değildir. Bedeninle birlikte soğuyup giden bütün duyguların ve o duygulara ait yok oluşlardır aslında.

    Acı acıyı keser diye boşuna dememişler eskiler. Keza bu cümleleri taa o zamanlar düşünmek benim için ne kadar acı ve zor olduysa da şimdi de anlayıp kavramak, yorumlamak hatta tekrar idrak etmek şimdi de o kadar acı ve ızdırap verici oluyor. ilerde nasıl bir yaşam ya da hikayelerin beni beklediğini bilmiyorum ama umarım artık baş tarafı son değil de ilk olan bir baharın yaşattığı şarkıları dinlemek, kelimelerin anldıbını kavramak ve filmlerini izleyip hayatımın mutlu kilometre taşlarını yaşamanın hayatımın en büyük mutluluklarımdan biri olmasını diliyorum.
    T100 otobüsüne binip uzun süreli sevgileri ve arkadaşlıkları yaşayabilmek alışkanlıklarım hala devam ediyor.
    Eskişehir. Yenibağlar.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster