+1
Peki tüm bunların adet görmekle alakası nedir? Şimdi oraya geliyoruz:
Dişi açısından bakıldığında hamilelik, her zaman büyük bir yatırım gerektirir. Özellikle de hemokoryal plasentaya sahipseniz. Plasenta bir kere yerine oturdu mu anne, sadece hormonlarının kontrolünü yitirmekle kalmaz, aynı zamanda plasenta koparken iç kanama riskiyle karşı karşıya gelir. işte bu sebeple gebe annelerin embriyolarını çok ama çok yakından takip etmeleri büyük önem taşır. Zayıf, hayatta kalamayacak veya zaten sorunlu olan bir fetüs ile yola çıkmak, büyük bir sorundur.
Bu noktada karşımıza yine endometriyum çıkıyor. Bunun ne olduğunu belki hep şu şekilde duymuşsunuzdur: embriyonun bol bol besin bulabilip, tutunabileceği, yumuşak ve konforlu bir ortam sağlayan katman. Aslında olan, bunun tam tersidir: Araştırmcılar, farelerin vücutlarının hemen her yerine embriyo yerleştirmeyi denemişlerdir. Sonuçlar çarpıcıdır: endometriyum, vücutta embriyonun yaşayabileceği en kötü ve tutunması en zor yerdir!
Bırakın besleyici bir çevre sağlıyor olmasını, endometriyum son derece ölümcül bir ortama sahiptir ve sadece en güçlü embriyolar bu ortamda hayatta kalabilir! Bir dişi, plasentanın kan dolaşımına ulaşmasını ne kadar erteleyebilirse, spesifik bir embriyoyu isteyip istemediğine karar vermek için o kadar uzun süresi var demektir. Böylece, zayıf bir embriyo tutunarak, evrimsel açıdan müthiş masraflı olan gebeliği başlatamaz. Yani annenin istediği, embriyoyu olabildiğince zorlamak ve sadece tüm testleri geçebileni besleyerek yavrusu haline getirmektir. Öte yandan embriyo, plasentaya en kısa sürede ulaşarak yapışmak ister. Böylece annenin zengin kan damarlarına en kısa sürede ulaşmış olur ve hayatta kalma şansını arttırır. Bu sebeple endometriyum kalındır ve çok zorlu bir yapıdadır. Bu da, evrimsel süreçte fetal plasentanın da çok daha agresif olmasına neden olmuştur.