-
1.
00Tümünü Göster
Selâm; esma-i hüsnadan, Allah’ın güzel isimlerinden biri olup, ayıptan, kusurdan, ekgiblikten, fani olmaktan ve zevalden salim olan; kurtuluş ve esenlik kaynağı olan ve isteyenleri selâmete ulaştıran demektir.
Kadı iyaz, selâmın muhafaza manâsına geldiğini, “Es-Selâmü aleyke” nin “Allah’ın muhafaza ve koruması senin üzerine olsun” demek olduğunu, selam verilen kimse için “Allah, yâr ve yardımcın olsun” makamında bir dua olduğunu söylemiştir.
Selâm; bir kimseye rastlanıldığı , yanına varıldığı veya yanından ayrılındığı zaman ona iyilik, sıhhat ve afiyet dilemektir.
Selâm, bir mü’minde bulunması gereken tevazuun ızhar edilmesidir.
Selâm; mü’minlerin birbiriyle kaynaşmasını ve ülfetini sağlayan Allah’ın rızasına kavuşmak için mü’minlerin biri birlerine yaptığı bir duadır. Selâm verildiğinde daha güzel bir şekilde veya aynısıyla ”ve aleyküm’üs-selâm ve rahmetü’llahi ve berekâtühü” veya “ ve aleyküm’üs-selâm” şeklinde karşılık verilmelidir.
Müslümanların kendi aralarında selamlaşmaları ilahi bir emirdir, Selâm vermek sünnet, almak ise farzdır.”Size bir selâm verildiği zaman siz de ona daha güzeliyle karşılık verin veya aynısıyla iade edin” (Nisa-86)
Selâm, toplu olarak yaşayan insanların cemiyet içerisinde birbirlerine saygı ve hürmet gösterme şeklidir ki, insanlardaki güzel huylardan birisi de biribirlerine selâm vermeleridir.
Selâmlaşma, kızgınlık ve dargınlık, kin ve nefret gibi insanlar arasında düşmanlığa sebep olan kötü huy ve davranışları da yok eder.
Selâm; maddi ve manevi her türlü zararlardan, kötülüklerden uzak kalmak, dünyevi musibetlerden ve ahiret azabından kurtulmak manâlarını topluca ifade eden bir tabirdir ki; birbiriyle karşılaşan Müslümanların, karşılıklı sevgi, dostluk, iyi niyet ve dileklerini ifade etmek üzere “selâmün aleyküm” veya daha efdal olarak “Es-Selâmü aleyküm”1 şeklinde kullanılır ve buna “selâm verme” denir. “Aleyküm selâm” şeklinde karşılık verilmesine de “selâm alma” denilir. Bu şekilde selâmlaşmak yalnız Müslümanlara has bir uygulamadır. Diğer dinlerde parmak işaretiyle, el ve baş işaretiyle v.b. selâmlaşılır. Selâma işaretle karşılık vermek yeterli olmaz, hatta Rasulullah Aleyhisselatü vesselam efendimiz bundan men etmiştir: “Yahudi ve Hıristiyanlara benzemeyin, çünkü Yahudilerin selâmı parmakla işarettir, Hıristiyanların selâmı da avuçlarla işarettir.”2 Ancak, sağır ve dilsizlik gibi mazereti olanlara işaretle selam verilebilir ve mukabele edilebilir.
Selâm bir tahıyye (mülk ve beka, manevi hayat hediyeleri) ve iltifattır. Fakat her tahıyye ve iltifat selâm değildir.
Selâm ve selâmlaşma yüzyüze yapıldığı gibi çeşitli vasıtalarla da yapılmaktadır. Selâm başka yerde bulunan birisine bir başkası vasıtasıyla gönderildiği gibi mektupla yazılı olarak da verilmekte; ayrıca edebi ve tasavvufî olarak da kuşlarla, turnalarla, rüzgârla ve badı saba ile sevenler sevdiklerine-dostlarına mecazi selâmlar göndermektedir.
Bir müslümana “selâmün aleyküm” demek; “ben de müslümanım, benden sana zarar gelmez, benden yana selamettesin, Allah C.C. sizi her türlü kaza ve belâdan korusun” demektir.
“.. ve tekraü’s-selâme ala men arefte ve men lem ta’rif”3. Birbirimize selâm vermek için tanışıyor olmak gerekmez. Ebu Ümame (R.A.) anlatıyor: Rasulullah (S.A.V) “bize selâmı yaygınlaştırmamızı, (tanıdık tanımadık herkese selâm vermemizi)”4 emretti. Birbirini tanıyan dostların ise selâmlaşmayı musafaha ile tamamlamaları sünnettir.
Selâmı yalnız karşılaştığımızda veya bir yere vardığımızda değil, oradan ayrılırken de vermeliyiz. Bu konuda Rasulullah Aleyhisselatü vesselam efendimiz buyurdular ki: “Biriniz bir meclise gelince selâm versin, kalkmak isteyince de selâm versin. ilk verdiği selâm ayrılırken verdiğinden evlâ değildir. (ikisi de aynı ölçüde önemlidir.)5
Selâmı iade etmeye (almaya) hükmen ve hakikaten aciz kimselere selâm vermemelidir. Bu bakımdan yemek yiyene, abdest alana, Kur’an okuyana, ezan okuyana, kamet getirene, camide hutbe-vaaz-sohbet dinleyene, namaz kılan kişilere, ilim çalışması yapan kimselere o anda selâm vermek uygun değildir. Onların da kendilerine verilen selâmı almak mecburiyetleri yoktur. Oyun oynayana, şarkı söyleyene v.b. durumda olan kimselerle fasıklığını herkese göstermekten çekinmeyen kimselere selâm vermek mekruhtur. Bunların dışında, bir mü’minin bir yere girdiği vakit selam vererek ve izin alarak girmesi emredilmiştir. Rasulullah Aleyhisselatü vesselam efendimiz huzuruna selâm vermeden ve izin istemeden giren Kelede ibnu Hanbel (R.A.)’e “Dön, es-Selâmü aleyküm, gireyim mi de” 6 buyurmuştur.
Yine, Hz.Enes (R.A.) Rasulullah Aleyhisselatü vesselam efendimizin kendisine şöyle buyurduğunu anlatır : “Ey oğulcuğum, ailene girdiğin zaman selâm ver ki, selâmın, hem senin üzerine hem de aile halkına bereket olsun”7
Selâmlaşma, mü’minlerin birbirleriyle görüşmelerini, birbirleriyle kaynaşmalarını ve ayrılmamalarını sağlar. Allah’u Teala, bir Müslümanın selâmına en güzel bir kelime ile cevap verilmesini emretmektedir: “Size selâm verildiği zaman ona, onun selâmından daha güzeliyle veya aynısıyla karşılık veriniz” (Nisa-86)
Selamın orijinal lafızları dışında yani “Selâmün aleyküm”,“Es-Selâmü aleyküm” sözleri dışında başka sözlerle vermenin uygun olmadığı ve islâmi “selâm” kelimesinin ihtiva ettiği iltifat, temenni, dilek, kurtuluş ve esenlik dualarının yerini tutmayacağı ifade edilmektedir. Bu bakımdan insanlarımızın olayın şuurunda olmadan, cahiliye devri Araplarının kullandıkları “Hayyakellah (Allah Ömürler versin), Hayırlı sabahlar, iyi Sabahlar, sabahınız aydın olsun, akşdıbınız hayır olsun, iyi akşamlar” gibi sözlerle günümüzde kullanılan ve aralarında bir benzerlik olan “Günaydın, Tünaydın” gibi kelimelerle yaptıkları selamlaşma orijinal sözleriyle yapılan selamlaşma kadar şümullü olmamaktadır. Yine bazı kesimlerin islâmi selâmlaşma yapmamak için sadece ”selâm“ veya “merhaba” sözleriyle selamlaşmaları yahut hiç selam verip almamaları da bu şuurla yapılmaktadır. Böyleleri için merhum Mehmet Akif :
Bir selâm ver be herif, ağzın aşınmaz ya, hayır!
Ne bilir vermeyi hayvan, ne de sen versen alır..
demektedir. Selamlaşmada kullanılan “Merhaba” sözü, bir yere selâm vererek girip oturduktan sonra orada bulunanların yeni gelen kimseye “hoş geldin, burada bizden birisin, emniyettesin, rahat ol, serbest ol” anlamındaki hoşça dileklerini ifade etmek için kullanılmaktadır. Müslümana yakışan Peygamber Efendimizin getirdiği selâmlaşma şekline ve adabına uymaktır.
Yine selâmın önemiyle ilgili olarak Rasulullah (S.A.V) bir hadisi şerifinde şöyle buyurmaktadır:”Üç şeyi kim şahsında bir araya getirirse, imanı da toplamış olur: Nefsine karşı olsa da insafı elden bırakmamak, herkese selâm vermek, fakir iken sadaka vermek”8
Kur’an-ı Kerimde 37 ayeti kerimede selâm ve selâmet kelimeleri zikredilmiştir. Allah’u Tealâ 12 mevzuda mü’minleri selâmlamıştır.9 Allah’u Tealâ ve Cenabı Peygamber efendimiz, Müslümanların birbirine selâm vermesini ve verilen selâmı almasını emretmektedir. Kur’an-ı Kerimin bir çok ayet-i kerimesinde selâmın önemi bildirilmektedir.
başlık yok! burası bom boş!