bir süre sonra ışıklar gittikçe silikleşmeye başladı, önümde ise sonsuz perdeler gördüm.
arkasından silüetini seçmeye çalıştım. biriydi o, tanrıydı o, ama silüeti çözemedim. etrafta buna benzer bir tını vardı, sanırım melekler şarkı söylüyordu.
https://youtu.be/yhp62HiSfws?t=4
etrafıma bakınırken hayatımda duyduğum en şevkatli sesi işittim. hayır korkutucu değildi.
+pişman mısın? (dedi ve lucifer ya da diğer melekler gibi evlat eklemedi, evrenin yaratıcı sadece yalın bir soru sordu bana)
bir süre hiçbir şey diyemedim.
- bilmiyorum (diye cevapladım)
+ insanlığı neden yarattım biliyor musun?
tüm salonda sesi bir müzik gibi yankılanıyordu. herhangi bir insan sesine benzemiyordu, ince ya da kalın değildi.
tonlamaları ise kendine özgüydü, insan orada çok değişik bir şey hissediyor. aradaki milyon sayıdaki perdeleri yırtmak istiyor,
önce sarılıp koklamak, ardından hesap sormak istiyor. bir evladın babasına kızdığı gibi kızmak istiyor. affedilmek istiyor
anlaşılmak istiyor. melekleri anlıyorsunuz, tanrıyı gördüğünüz işittiğiniz an, işte o anlarda ona ilahi bir aşk beslememek imkansız.
tanrıyı o an sevmemek imkansız... işte o an anlıyorsunuz gerçek aşkın tanrıya hissedilebilen bir şey olduğunu, bunu önceleri
mevlana ve şems anlamıştı, belki de tanrı'nın insanlığa yanlış ya da aykırı gelen her şeyine rağmen...
- insanlığı neden yarattığınızı bilmiyorum efendim (şeklinde cevapladım)
+ sonsuz sevgimi paylaşmak istedim... yalnız olmak istemedim, yalnız kalmak istemedim artık.
bu kadar insani bir cevap beklemiyordum, gözlerimden iki damla yaş süzüldü. evet biz gerçekten onun suretindendik.
duygu dediğimiz şeyler aslında tanrıya aitti. öfke, sinir, sevgi, nefret, kibir... hepsi o'na aitti.
sonra olabilecek en saçma şey oldu... tüm o mükemmeliği başkası bozamazdı.
kapıdaki melek gelip, 'efendim lucifer sizi görmek istiyor' dedi...