0
"demokratik, çağdaş, özgürlükçü, insan hakları koruyucusu" iddia edilen hükümet altında baskılar, yasaklamalar, sansürler hızlanmaya başladı. önümüze sürekli işkence, tutuklanma, gözaltı haberleri geliyordu. 3-4 öğrencinin toplandığı olaylarda bile etrafını yüzlerce polisin çevirdiği tablolarla karşılaşıyorduk. başbakanın, bir köylüye "hadi ananı al git buradan" diye hakaret ettiğini izledik. ancak bütün bu olaylar medya tarafından görmezden geliniyordu. eleştiren insanlar "provokatör" veya "darbeci" gibi suçlamalara maruz kalıyordu. bu konuda da en çok gazeteciler hevesliydi, akp'ye şirin gözükmek için uğraşıyorlardı. 2006 ve 2007 yıllarında türban özgürlüğü en önemli konulardan biri olmuştu. o dönem "genç siviller" adında bir grup çıkmıştı, sözde "vatansever" ve "atatürkçü" olduğu iddia edilen bu grup, fetullah gülen karşıtlarıyla hukuk savaşı vermek ve ordumuzla dalga geçmekten başka bir işe yaramıyordu. akp'nin severek desteklediği bu grup, gazetelerin de önplanında yer almaktaydı. ancak türban özgürlüğüne gösterilen özveriyi, vatandaşın özgürlükleri için göremiyorduk. danıştay saldırısı yaşandığında, bu saldırıyı protesto etmek için toplanan kişilere "bir avuç çapulcu" şeklinde hakaret edilmişti. "bu site mahkeme kararı ile kapatılmıştır!!!" şeklindeki bir saçmalığın başladığını ve internet sitelerinin arka arkaya yasaklandığıyla karşılaşmıştık. cumhuriyet gazetesinin başlattığı "tehlikenin farkında mısınız" kampanyasıyla dalga geçiliyor, akp'nin asıl amacının şeriat olmadığı ve ne kadar demokratik bir ülkede olduğumuz dillendiriliyordu. mustafa kemal atatürk hakkında "tabu olduğu için tartışılamıyor ve atatürk gibi ulu adamların tartışılabilmesi lazım" şeklinde bir akım başlatıldı. bu tartışmalar atatürk'e küfretmek için kullanıldı ve müslüman mıydı, yahudi miydi, hain miydi şeklindeki suni tartışmaların içine itildi. o zamana kadar yaşanan olayları eleştirmek, siyasi partileri uzlaşıya ve beraber çalışmaya çağırmak için cumhuriyet mitingleri düzenlendi.