(bkz:
flashback)
müge'nin arabasından indikten sonra anneannemin mezarına gitmeye karar verdim.
çalışan bir anne babaya sahiptim, beni o kadın büyütmüştü. henüz öleli 2 ay oluyordu.
bir minibüse atlayıp mezarlığa gittim.
soğuk bir sonbahar gününde mezarlıklar insanoğluna çok şey anlatır.
boş kasvetli ve gridir. bayramlardaki gibi insan dolup taşmaz. tüm o ısslızlığın ortasında
insan aslında gündelik hayatta yaptıklarının değerini veyahut değersizliğini anlıyor.
anneannemin mezarı başında bir süre dikildim. biraz sohbet ettim tek taraflı.
sorular soruyor onun adına cevaplıyordum. gözlerimden iki damla yaş süzüldü.
mezardan ayrılmak üzereyken 'aşık oldum ben anneanne' dedim.
arkamı dönüp adımlarken yavru bir köpek gelip paçamdan çekiştimeye başladı.
sevmek içip sırtını kaldırama yatırıp göbeğini okşadım. o kadar uyuşuktu ki o şekilde uyuya kaldı.
ben de daha fazla rahatsız etmeden eve doğru yol aldım.
bir süre sonra hayatımda yaşadığım en güzel şey oldu.
müge internetten beni eklemişti.
hemen kabul edip özelden nasılsın yazdım.
+ya aslında sana acil ihtiyacım var (dedi)
uçan ilk insan hazarfen zannedilir ama hayır bendim.
eve gidip duş alıp, en sevdiğim gömleği ve kotumu giyerek hızla o'nun verdiği adrese gittim.