0
II. BÖLÜM
1 yıl arafta yaşadık sanki. Araf denen kuruntuya rüya alemi derdi ahmet, aralarıda pek iyi değildi zamanında borç almışta vermemiş.8 Kasım sabahı umut dolu balonumuzu gökyüzüne bıraktık, tanrı bize şimşekle göz kırpınca huzur evinin yerlilerine kitap dağıtmış gibi olduk yıkanmış elbiselerde aradığımız huzuru işte o zaman yakalamıştık, bu öyle bir histi ki gece yatağa girdiğinde dert ortağı yastığının bu sefer olacak demesine eşdeğerdi. Bu batak grubunun isteği üniversiteye gidecek sıradan bir ergeninkiyle aynıydı; farklı bir şehire gidip yeni bir defter açmak, çünkü yeni bir sayfa açmak yetmezdi en kral hocadan ek kağıt istesek bile yetmezdi. Her sabah yeni doğmuş poğaçaları yerken gelecekte hangi mesleği seçeceksin sorusuyla karşılaşan veletinkine benzer tavırlara bürünürdük. Sezer yemek arkası sigarasını yakınca tekrar dayı olurduk, icat edilen ilk radyo kulaklarımızla sevişirken iki kişi uzaklara dalar barış ve fırat tavla atardı, fıratın düşeşleri giden bilinçlerimizi omzundan dürtüp tekrar dahil ederdi turgut uyarın masasına. Fırat sezere o kadar yenildi ki fıratın gömleklerinin sağ koltuk altları bu yüzden fakir bebesinin çorabı gibi deliktir. Fırata koymazdı bu, bir tabak pirinç sayısında gömleği vardı çünkü onun. Kahvaltı bitince dershaneye gider kapıdaki aynayı kafayla selamlayıp derse girerdik.Bir süre hayatımız böyle rutin geçti, çok sürdüremedik bunu gargamel kadar kötüydü bizim hocalarımız bilgi köyünü bir türlü bulamadılar, bazı günler sabır taşı nasıl çatlatılır onu öğrenirdik, her ders ayrı terhaneydi anlayacağınız, işler böyle olunca bizde gitmeyi bıraktık...