/i/İnanç

İnanç
  1. 1.
    +1
    Kur’an yaşanmış hayatın içinden örnekler vererek, Allah (CC) nin koymuş olduğu bir kuralın nasıl işlediğini, muhataplarına geçmişten örnekler vererek gösteren bir kitab tır. Allah (CC) yaratmış olduğu kâinata belli yasalar koyarak bu yasaların, yaratmış olduğu her kul için geçerli olduğunu bildirmiştir. Errahman ismini kısaca hatırlayacak, yeryüzünde mümin ve kâfir ayrımı yapmadan koyulan kurallara göre hareket edenlerin karşılığını alacakları bu ismin anlamı olarak bilinir. Rum S. ilk ayetleri insanlığın bir gerçeği olan savaş üzerinden örnek vererek böyle durumda galip gelmek için gerekli olan şartın ne olduğunu bizlere göstermektedir.

    [030. 001] Elif, Lam, Mim.

    [030. 002] Rum mağlup oldu

    [030. 003] yeryüzünün yakınında; ama onlar bu yenilgilerinin arkasından muhakkak üstün geleceklerdir,

    [030. 004] Birkaç yıl içinde. Eninde sonunda emir Allah’ındır. O gün müminler de sevinecekler.

    [030. 005] Allah’ın yardımı ile. O dilediğine yardım eder ve O; Aziz’dir, Rahim’dir.

    [030. 006] (Bu) Allah’ın vadettiğidir. Allah vaadinden caymaz; fakat insanların çoğu bilmezler.

    Rum S. ilk 6 ayeti, Rumların savaşta olan yenilgilerinden bahsedip, bu yenilgiden sonraki bir kaç yıl içinde tekrar galip geleceklerini bildirmektedir. Bu ayetleri, 1- Allah (CC) nin gayb bilgisi açısından değerlendirmek, 2- Koyduğu kurala uygun hareket etmenin sonuçları açısından değerlendirmek mümkündür, bu yazımızda 2. şık üzerinden bu ayetlerin mesajını anlamaya çalışacağız.

    Errahman isminin anldıbına baktığımız zaman “yeryüzünde mü’min, kâfir ayırt etmeden herkese rızkı eşit dağıtan, eşit muamele eden” şeklinde bir anlam karşılığı olduğunu görürüz. Ancak bu ismin karşılığını böyle bilmekle beraber, bilmenin o ismin gereğini yerine getirmek için kulunun kâfir veya mümin olduğuna bakmadan koyduğu kurallara riayet edenleri başarıya ulaştıracağını anlamak istemeyiz. Kendimizi seçilmiş kullar zannedip kurallara riayet etmesek bile yardım geleceğini beklemek islam dünyasını bugün bu hale getirmiştir. Hâlbuki Kur’an açık seçik beyanı ile kimsenin Allah katında bir özelliği olmadığını, koyduğu kâinat yasalarına uygun hareket ederek kâinat ayetlerini okuyanların kâfir de olsa karşılıklarını vereceğini bildirir.

    Rumlar ve karşısındaki ordu kâfirlerden oluşmaktadır, Allah’ın yardım kuralının nasıl işlediğini bize anlatan ayetler açısından okunduğu zaman olayın anlatılma sebebinin daha doğru anlaşılacağını düşünmekteyiz. Rumların karşısındaki ordunun kimlerden oluştuğu ayetlerde bildirilmemesine rağmen rivayetlerde bu ordunun persler olduğu görülmektedir. Rumların karşısındaki ordunun kim olduğu önemli değildir, önemli olan verilmek istenen mesajı doğru okuyabilmektir.

    Rumlar savaşta galip gelmek için gerekli olan şartları yerine getirmeyip, gerekli şartları karşılarındaki ordu yerine getirdiği için yenilmişlerdir. Aynı ordular bir kaç yıl sonra yeniden karşılaşacak olup bu sefer Rum ordusu galip gelecektir. 5. ve 6. Ayetler bu durumun nasıl ve hangi şartlarda gerçekleşeceğini anlatmaktadır.

    Allah (CC) nin dilediğine yardım etmesi olarak anlatılan gereklerden birinin altını doldurmakta Müslümanlar olarak sıkıntı çekmemiz bugünkü ataletimizin bir sebebidir. Allah (CC) nin dilemesi demek haşa onun keyfi bir davranışta bulunarak kime isterse yardım edebileceğini asla ifade etmez. Allah (CC) nin dilemesi şeklinde geçen ayetleri “onun koyduğu kurallara göre hareket edene yardım eder” şeklinde anlamak gerekir ki, yattığımız yerden bizim yerimize onun savaşarak düşmanlarımızı helak etmeyeceğini bilelim. Rum ordusunun bu mağlubiyetinin ardından yeniden toparlanarak mağlubiyeti getiren sebepleri iyi okuyup, aynı hataları tekrarlamayacağı için galip gelecekleri ayetlerde haber verilmektedir.

    Errahman isminin nasıl tecelli edeceğinin açık bir örneği olan bu ayetlerde, Rum ordusunun gerekli hazırlıkları yaparak Allah (CC) nin koyduğu, savaşta galip gelme kuralına uygun hareket ederek yeniden galip gelecekleri, Allah (CC) nin yardımının nasıl gerçekleştiğini de anlatmaktadır.

    Bu ayeti nüzul olduğu zaman içinde düşünecek olursak Müslümanların gelecekte karşılaşacakları savaşlarda nasıl hareket etmeleri gerektiğini de hatırlatmaktadır. Mekke den Medine ye hicret edildikten sonra meydana gelen Bedir, Uhud, Huneyn gibi savaşlara baktığımızda bu kuralın işlediği Allah (CC) nin vaadinden dönmediği görülür.

    Bedir de var güçleri ile savaşan Müslümanlar tabiri caizse oyunu kuralına göre oynamışlar ve galibiyeti hak etmişler, Uhud’da ise işin içine ganimet sevdası girince mağlubiyet hak edilmiştir. Bu anlatımlardaki olayların hepsi bizler için yol haritası olması gerekirken, bedir harbi destanlaşmış ve meleklerin nasıl savaştıkları sarıkları, elbiseleri tartışılır olmuştur. Bedir harbindeki başarının, Allah (CC) nin kullarına yardım kuralının işleyişinin nasıl olduğunu bilerek pratize edenler galibiyeti hak etmişler, fakat bu kuralı aynı Müslümanlar Uhud harbinde unutarak yenilgiyi hak etmişlerdir. Bizler bu savaşları birer masal olarak gördüğümüz için Allah (CC) nin yardım kuralının işleyişinin yaşanmış örneği olarak okumak aklımıza bile gelmemektedir. Eğer Kur’an’ın muhkem ayetleri ile Allah (CC) nin kâinat ayetleri bir bütünlük içinde okunmuş olsaydı Müslümanlar yenilgi diye bir şey tatmazlardı.

    Bedir galibiyeti bizlere, kuralı tatbik ettiğimiz zaman gelecek olan yardımın nasıllığını anlatırken, oradaki melekleri ordu içine girmiş canlı varlıklar olarak düşünmemiz bizleri büyük bir atalet içine düşürmüş ve hala böyle bir yardımı bekler durur olmuşuz, Uhud yenilgisi ise oyunu kuralına göre oynayan müşrik te olsa galibiyeti hak etmesinin bizler için ibret taşıyan yönünü unutturmuştur.

    Rum Suresinde savaşan iki tarafında kâfir olmasına rağmen 5. Ayette ki “Allah’ın yardımıyla” ibaresi yardımı hak etmek için Müslüman olmak değil, savaşın gereklerini yerine getirmenin şart olduğunu hatırlatır. Bugün islam dünyasının zelil bir hal içinde olmasından hareketle bir kısım insanın bu durumu anlamamış olması Allah (CC) nin kâinata koyduğu kuralların Müslüman kâfir ayrımı yapmadan işlediğinden habersiz olmalarındandır.

    “Allah’ın dilemesi” ve “Allah’ın yardımı” deyimleri Kur’an’da birçok ayette geçmekte olup biz Müslümanlar tarafından seçilmiş kullar için geçerli olduğu zannına düşülmüştür. Kur’an’a baktığımızda bu seçilmişlik iddiası israiloğulları ve Hıristiyanlar da görülmekte olup “bizler Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz” şeklindeki sözlerle bu seçilmişliklerini ifade ettikleri haber verilmektedir. Aynı Kur’an onların böyle bir seçilmişliği olmadığı Allah (CC) nin koyduğu kulluk yasalarına uyanların Allah (CC) katında iyi kullar oldukları beyan edilmiştir (maide S. 18).

    Seçilmiş kul iddiası, böyle bir seçilmişliğin olmadığının beyanına rağmen biz Müslümanlara sirayet etmiş ve Allah (CC) nin özel kulları olmamız!! nedeni ile onun tarafından bir takım ikramlara layık olacağımız düşüncesi islam dünyasında yerleşmiştir. Bu seçilmişliğimize!! rağmen ne halde olduğumuzu gören bir kısım insanlar ateizme kayarak haşa Allah (CC) yi suçlayarak kendilerine yazık etmişlerdir. Dileme ve yardım şartları eğer Kur’an’dan çok iyi okunacak olursa örnekleri ile birlikte anlatılan dileme ve yardımın ne şekilde gerçekleştiği görülecektir.

    Sonuç olarak; yaşanmış hayat içinden canlı örnekler sunarak, Allah (CC) dilemesi ve yardımının nasıl gerçekleştiğini haber veren ayetlerden olan Rum S. 1-6. Ayetleri, Errahman isminin nasıl tecelli ettiğinin canlı bir örneğidir. Bizlerin Kur’an’ı, hayatın dinamiklerini okuyup öğrenmemiz ve pratize etmemiz açısından okumamız gerektiği bu tür örneklerle daha iyi ortaya çıkmaktadır. Kur’an’ı ütopik bir kitap, sevap makinası veya ön kabullerimizi onaylayacak bir noter gibi görmekten kurtulamadığımız müddetçe bu anlatımlar bizlere hiç bir zaman örnek olmayacak, Rumlarla persler bir yerde savaşmış bitmiş deyip, Ebu Bekir (ra) ın iddiaya girip girmediği konusunda tartışmalar ile günümüzü gün ederiz.

    ismail hakkı başdağ
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster