-8
Ana madde: Philadelphia Deneyi
Philadelphia Deneyi, 28 Ekim 1943 yılında Amerikan donanmasının Pensilvanya eyaletine bağlı Philadelphia şehri limanında yaptığı iddia edilen deneydir. iddiaya göre donanmaya ait bir koruma destroyeri olan DE 173 sınıfı 1240 tonluk USS Eldridge birkaç dakika içerisinde 600 km.'den fazla bir uzaklığa gidip tekrar gelmiştir. Deneyin varlığı konusunda hiçbir delil bulunmamaktadır. Amerikan donanması da böyle bir deneyin kayıtlarda varolmadığını belirtmiştir[16]. Al Bielek hariç deneye katıldığı iddia edilen tüm askerler bunu yalanlamış, hikâyenin bir aldatmaca olduğunu söylemişlerdir. Bielek'in hikâyesi de daha sonra yalanlanmıştır.[17].
Gökkuşağı Projesi (Rainbow Project) adıyla da bilinen bu deney, 1984 yılında beyaz perdeye aktarılana kadar ciddiye alınmamıştı. Ancak o tarihden bu güne kadar resmi makamlarca defalarca yalanlanmasına rağmen en çok merak edilen konulardan biri olmuştur.
Zaman yolculuğu [değiştir]
Korkunç Philadelphia Deneyi’nden sonra ki bu deney kısmen Tesla teknolojisiyle yapılmıştı, Nikola Tesla yolculuğun sırlarını kazara bulmuştu. Zamanı ve uzayı düzenleyen kurallarla kozmik çatının tehlikeli doğasını karıştırmıştır.
“ ... Bu Ar-ge çalışmalarını karşılamak için devletler karanlıkta kalan bütçelerini arttırmışlardır. Pek çok derin ve karanlık gizli projeler sivil bilim tarafından onlarca yıldır ve hatta yüzlerce yıldır araştırılıp geliştirilmektedirler. 1895’de küçük buluşlar büyük olaylara yol açardı. Nikola Tesla’nın göze batan ilk çalışması manyetik alanların döndürülmesi çalışmasıdır. Göze batan diğer bir çalışması da radyo frekansları ve elektrik enerjisinin atmosferde gönderilmesi çalışmalarıdır. Teslanın bu basit buluşu yıllar sonraki entrikalar, korkular ve felaketlerle anılan Philadelphia Deneyi ve Montauk zaman yolculuğu projelerine yol gösterecektir. Fakat bu gizli programlar bundan yıllar evvel ortaya çıkmıştı. Tesla zaman ve zaman yolculuğu üzerinde gerçeğe ulaşılabilecek çalışmalarda bulunmuştur. Tesla, yüksek voltajlı elektrik ve manyetik alanlar kullanarak yaptığı çalışmalarda zamanın ve uzayın yarılabileceğini veya çarptırılabileceği ve böylece de diğer zaman boyutlarına kapı açılabileceğini gördü. Bu muazzam buluşun yanında, Tesla tehlikelerle dolu olan zaman yolculuğunu buldu. Tesla’nın zaman yolculuğuyla ilgili ilk çalışmaları 1895 Mart’ında başladı. New York Herald’dan bir gazeteci 13 Mart’ta gazetede şunları yazmıştır: Tesla ile küçük bir kafede tanıştık. 3.5 milyon voltluk elektriğe kapıldıktan sonra benimle el sıkıştı ve ” bu gece size iyi bir arkadaş olamayacağım. Az kalsın ölüyordum. Bir kıvılcım 3 fit öteden geldi ve beni sol omzumdan çarptı. Yardımcım akımı kapamasaydı ölmüş olurdum herhalde.” Tesla yankısal elektromanyetik yüklemeye maruz kaldı. Aynı zaman dilimi içinde kendini dışarıda buldu. Söylediğine göre geçmişi bugünü ve geleceği hepsini bir anda gördü. Fakat elektromanyetik alandan dolayı felç oldu ve kendine yardım edemeyecek bir hale geldi. Asistanı akımı keser kesmez Tesla’ya bir şey olduğunu anladı. Bu durum yıllar sonra Philadelphia Deneyi sırasında da olmuştu. Aslında gemicilerin başına gelen olay daha uzun sürmüştü ve sonu da felaktlerle bitmişti. Tesla’nın gizli deneyi Tesla kadar insancıl olmayan ellerde devam etti. Tesla’nın araştırmalarıyla ilgili bu kötü dedikoduları bir yana bırakıyoruz, umarım bir gün bu sırlar doğru bir şekilde tamamen ortaya çıkar... [18] ”
Kişisel yaşamı [değiştir]
Nikola Tesla görünüş olarak narin yapılı, beyaz tenli, mavi gözlü ve dalgalı kahverengi saçlıydı. Her zaman resmi giyinmesi ilgi çekici bir özelliğiydi.
Nicola Tesla saplantılı biriydi, garip huyları ve fobileri vardı. işlerini üçerli gruplar halinde yapardı, ve numarası üçe tam bölünebilen bir otel odasında kalmak konusunda ısrarcıydı. Nicola Tesla mücevherden, özellikle inci küpelerden iğrenirdi. Temizlik ve hijyen konusunda çok titizdi. Yuvarlak nesnelere ve kendisininki dışında insan saçına dokunmaktan hoşlanmazdı. Aynı zamanda inanılmaz bir hırsa sahipti, başladığı işi bitirmeden rahat uyuyamadığını söylemekteydi.
Nicola Tesla güvercinlere özel bir ilgi duyardı. Parkta beslediği güvercinler için özel yemler sipariş eder ve güvercinlerin bazılarını otel odasına getirirdi. Hayvanları severdi.
Resmi yemekler dışında her zaman yalnız başına yemek yerdi, ve hiçbir koşul altında bir bayanla tek başına yemek yemezdi.
Nicola Tesla hiç evlenmedi. Bekar ve aciksüel olmasının bilimsel yeteneklerine yardımcı olduğunu düşünüyordu.
Kolay öfkelenen Nicola Tesla ile, Thomas Edison Waterside Enerji Tesisi ve Allis Charmes Fabrikasındaki araştırmalarında onunla çalışan bazı mühendis ve yardımcıları arasında ortaya çıkan sürtüşme, aleyhine oldu. Bugün, düz rotorlu Nicola Tesla türbinlerinin sonucu hakkında hiçbir bilgimiz yoktur.
Yıllar geçtikçe, ondan, gittikçe daha az haber alınmaya başlandı. Bazen gazeteci ve biyografi yazarları onu arayıp röportaj yapmak istiyorlardı. Gittikçe garipleşti, gerçeklerden uzaklaştı, aldatıcı hayalciliğe yöneldi. Not alma alışkanlığı edinmemişti. Her zaman tüm araştırma ve deneylerine ait tüm bilgiyi aklında tutabildiğini iddia ve ispat etti. 150 yıl yaşamaya kararlı olduğunu ve 100 yaşının üstüne eriştiği zaman, araştırma ve deneyleri sırasında topladığı bütün bilgiyi etraflıca anlatarak, anılarını yazacağını söyledi. II. Dünya Savaşı sırasında öldüğü zaman, kasasına askeri yöneticiler el koydular ve kayıtların cinsine ait herhangi bir şey duyulmadı. [19]
Nicola Tesla'nın kendine özgü bir tutarsızlığı da, kendisine iki şeref unvanı verildiği zaman ortaya çıktı. Birini reddetti. 1912'de Nikola Tesla ve Thomas Edison'un 40.000 $'lık Nobel Ödülü'nü paylaşmaya seçildikleri açıklandı. Nicola Tesla, bu ödülü de reddetti. Her nasılsa, Thomas Edison'u sevenler tarafından kurulan AIEE Edison madalyasını 1917'de Nicola Tesla'ya layık görüldüğünde, bunu kabul etmeye yanaşabildi.[20]
“ ... Beş duyusunun aşırı hassalaşması ve bundan dolayı çektiği sıkıntılar konusunda şöyle demiştir; "Yakından ve uzaklardan gelen kükreyen sesler beni korkuya sürüklüyordu ve bunların ne olduğunu bir türlü ayırt edemiyordum. Güneş ışınlarının önü periyodik olarak kesildiğinde bu beynim üzerinde öylesine büyük bir güç alanı yaratıyordu ki kendimden geçiyordum. Bir köprü ya da bunun gibi bir yapının altından geçebilmek için tüm irademi zorlamam gerekiyordu çünkü kafatasım üzerinde dayanılmaz bir basınç hissediyordum. Karanlıkta bir yarasa kadar duyarlı olabiliyordum, metrelerce uzaklıktaki bir nesnenin varlığını alnımda hissettiğim bir ürperti sayesinde fark edebiliyordum... [6] ”
Tümünü Göster