Kafamı kaldırınca Eylül'ü gördüm. Denizi seyrediyordu. Bir süre bekleyince transa girdiğini fark ettim. Hafifçe yanına oturdum ve onu izlemeye başladım.

Minik burnu, karanlıkta bile parıl parıl parlayan mavi gözleri, hafif dalgalı-kıvırcık saçları. O anda tutuldum ona.

"Neden gittin?"
"Ay! Sen kimsin be."

Kafamı hafifçe yana eğdim.

"Hmm... "
"... "
"Ne bakıyorsun?"
"... "
"Kime diyorum ne bakıyorsun?!"

O anda dudaklarına yapışmak istedim ama yapmadım.

"Neden gittin" dedim melül melül.
"Sanane."
"... "
"Kavga eden erkeklerden nefret ederim."
"Sana laf attılar."
"Atsınlar! Benim için kendini ne paralıyorsun ben senin neyinim ki?"

O anda beynimden vurulmuşa döndüm. Akan sular durdu. Aşkımın 20 saniye sürdüğünü düşündüm. Gözlerim dolmuştu ki Eylül kahkaha attı.

"Şaka yapıyorum şaka!"
"Allah iyiliğini versin bayılıyordum kız."

Eylül gözünden yaş gelene kadar güldükten sonra hafifçe bana sokulup omzunu yasladı.

Eylül kalk hadi bir taraflarımıza kum girecek diyerek ayağa fırladım.

"Allah - se-ni -bil"
"Kızım gülme kalk hadi."
"Öf elini uzat."

Elimi uzattım uzatmasına ama bilen bilir gülen insan çok ağır olur kasıldığından. Çektiğim gibi üstüme devrildi. Beraber kuma devrildik. Benim nefesim kesildi. Kokusu tarifsizdi. O ise kegib kegib nefes alıp açık yeşil gözlerime odaklanmıştı. işe şaka katmam gerektiğini düşündüm.

"Aferim, şimdi her yerimiz kum oldu"
"(gülme)"
"Eylül nolur kalk nefes alamıyorum."
"Ya... hayvan"

Kalkıp şezlonguma oturdu. Bende yanına gidip yanına sokuldum. Utangaçlığım uçmuştu. iyice sokuldum. Sizin anlayacağınız tabirle göğsü bana değiyordu. O da bana sokuldu. Kalp atışlarını kendimde hissettim. Yine nefeslerimiz kesildi. Elimi yüzüne zütürdüm, okşadım. Biraz daha sokuldu. Burunlarımız birbirine değdi. Nefesini kokusunu içime çektim.