0
Balığı yahut kavurmayı tuza basarsın ya hani pişmesi için, sebzeyi sirkeye basarsın mesela, aside boğarsın turşu olması için.Ya da yemeğini acıya boğarsın, lezzet vermesi için.Ama biyoloji ve fizik kuralları, veya doğanın kanunu tıkır tıkır işliyor. Hayat devam ediyor,ne balık tadını bozuyor tuzda piştiği için,ne de turşu küsüyor, oksijensiz asitle yaşamak zorunda kaldığı için. Bizde manevi kanunlar çerçevesinde işte böyle devam etmek zorundayız hayata. Küsme,kaçma, gitme şansımız olmadan, yaşamak zorundayız. Acı ne kadar büyük olursa olsun, kavrulmak,pişmek zorundayız. Olgunlaşmak ve kabullenmek zorundayız. Mutlu olmayı öğrenmek durumundayız. Umutsuz ve ümitsiz bir hayatı kim yaşamak ister ki?Ya da hangimiz kaderini kendi seçebiliyor ki?Hüzünlü bir parça duyduğumuzda bir yerde rastgele, evde,işte arabada, radyoda,acıları veya anıları depreştiren, yanaklardan süzülürken hatıraların yaşları,bir iç çekip ellerimize bakıp, sahip olduklarımızla yetinmek ve tebessüm etmek zorundayız. Yani hala zorda olsa nefes alıyor olabildiğimize göre, bugünü yaşamak, yarını hayal etmek zorundayız. çünki biz insanız..