Birincisi, tarikat karşıtı olan adam Atatürkçüdür diye bir şey yok. At gözlüklerinizi çıkarın o kafalarınızdan. Ki bir Atatürkün görüşlerini destekleyen ve kendisini seven biri olarak; kendine Atatürkçü diyen pek çok insanın hiç de Atatürkün yolunda olmadığını, çomar denilen insanların sadece 180 derece tersi olduğunu söyleyebilirim. Atatürkçü Düşüce Derneğinin icraatlerini ya da fikirlerini bilmediğim için bir şey diyemem, ama benim için ters bir şey yapmış olsalar hiç de sözümü sakınmam, allahına kadar konuşurum.

Dinin insanlar üzerindeki bir numaralı kitle kontrol aracı olduğunu 120iq üzeri pek çok dindar insan da kabul edecektir. Bu su zütürmez bir gerçek. Din, tasavvuf kavramından ve din üzerine oluşmuş gruşmalar olmadan bile harika bir kitle kontrol aracıdır, ama tasavvuf ve tarikatlar bunun üzerine tuz biber ekmekle kalmaz, domates ve salam bile koyar.

Tarikat Allah'a göre belirlenen ideal yoldur demişsin, hadi bir düşünelim. Allah, insana olan mesajlarının tümünü Kuranla vermiştir.

"Bugün sizin için dinimi kemale erdirdim" Maide-3

Ama bir tek sofinin, tasavvufçunun açıp da Kuran okuduğunu göremezsin, anlamadıkları sözleri şarkı söyler gibi okumayı Kuran okumak olarak görmüyorum. Allahın kitabını anlamadan okumanın daha sevap olduğuna inanırlar, eh hal böyle olunca Kurandan öğrenmeleri gereken bilgileri 800... 1200 yıllarında yaşamış bir takım "şeyhlerden" "alimlerden" öğrenirler. işin ilginci, bu şahısların kitapları nedense Allahın kitabından onlarca kat daha hacimlidir, ve o kadar çok detay içerirler ki artık birbirleriyle çekişmeye başlarlar.

"Dilleriniz yalana alışmış olduğu için her şey hakkında şu helaldir bu haramdır demeyin, çünkü Allaha karşı yalan uydurmuş olursunuz" nahl 116

Bu şeyhler nasıl oluyorsa Allahtan malumat alırlar, ki bu peygamberlere mahsustur, ve bu malumatlarla din üzerine öyle bir ağırlık bildirirler ki yaşamak neredeyse imkansız hale gelir.