-1
... Arnavutluk’ta harcanan bütün emekler verilen onca şehit, demek ki boşa gitmek üzereydi. Bu yüzden o da diğer birçok zabit gibi son derece kırgın ve kızgındı. Kucağında gözlerini kapadığı şehitler için azap duyuyordu... Edirne Garı’ndan ayrılırken bu kez yalnızdı. Elinde sadece bir tahta bavul ile eşyasını koyduğu küçük bir hurçtan başka bir şey yoktu. Ailesinin istanbul’dan gelip uğurlama isteğini de “çabuk döneriz” gerekçesiyle kabul etmemişti. Zaten vedalaşmaktan pek hoşlanmıyordu. Katardaki kapalı vagonların büyük bölümü, kendi taburunun yığınlar halinde balık istifi edilmiş askerleriyle doluydu. En arkadaki açık vagonlarsa malzeme ve cephane yüklüydü. Zabitlere ayrılmış yemekli vagonun yanındaki kuşetli vagonda, kendisi gibi “bölgeye gitme” emri almış başka birliklere mensup diğer beş zabitin arasında boş bir yer buldu ve yerleşti. Hepsi de yüzbaşıydı. Kimisi uyuyor kimisi de camdan dışarıya sarkmış ailesiyle vedalaşıyordu. Hüzün dolu bir andı ve sözler hep aynıydı:
“Merak etmeyin kısa sürer. Burnumuz bile kanamadan döneriz. Bu seferki çabuk bitecek!”
Kolağası Reşat Bey, trene biner binmez zabitlerden biriyle tanışmıştı. Adı Behram’dı. Kısa bir süre içinde de, onun kendi taburuna bölük kumandanı olarak yeni atanan biri olduğunu anladı. Toksözlü ve sakin görünümlü bir zabitti. Ona, birlikte çalışacaklarını ve kendisinin de 3. Tabur’un yeni kumandan vekili olduğunu söyledi. Kader birliği yapacaklarından, daha bu ilk sohbetlerinde farklı ve güzel bir ortam oluşmuştu. Bir süre sağdan soldan konuştular. Az sonra Behram Yüzbaşı kompartıman penceresinden ailesinin vedalaşmaya geldiğini görünce, izin isteyip hemen cama doğru yaklaştı. Sonra aceleyle aşağıya indi. Dışarıda duygusal bir vedalaşma yaşanıyordu. Ancak çalan düdükler nedeniyle trenin kalkacağı anlaşılınca yüzbaşı tekrar kompartımana döndü. Camdan beline kadar sarkıp ailesine Reşat Bey’i “işte yeni tabur kumandanım” diyerek tanıttı. Ailenin gösterdiği hürmet üzerine o da aynı şekilde elini kaldırıp “Memnun oldum efendim” diyebilmişti.
Behram Bey, daracık kompartımandan hem kendi ailesiyle vedalaşıyor hem de pencereden içeri aldığı çocuğunu hasretle kucaklayıp sevmeye çalışıyordu. Bu sırada raftaki tahta bavulundan aceleyle bir şey almak zorunda kalınca, çocuğunu bir an için tutsun diye Reşat Bey’e uzatıverdi. Aynı kompartımanda yolculuk edeceği, taburunun bir yüzbaşısının 2-3 yaşındaki sevimli kızını aniden kucağında buluvermişti Reşat Bey. Yavrucak, kıvır kıvır saçlarıyla harika bir şeydi. Kısa süreyle de olsa onu sevdi, hatta usulca saçlarını kokladı ve sanki babasıymış gibi bağrına bastı. Bir dakikalık bu keyif ve çok değişik duygu, bir asırlık olay gibi hafızasına kazındı. Utanmasa çocuğu geri vermeyecekti. Ancak tekrar düdükler ötmeye başlayıp dışarda baş gösteren telaş üzerine çaresiz, gülümseyerek geri verdi çocuğu. Yüzbaşının annesi, babası, eşi dahil, vedalaşmaya gelenlerin hepsinin gözleri dolu doluydu. Duygularına gem vurduğu besbelli olan Behram Yüzbaşı göz ucuyla Reşat Bey’e bakarken, “Daha önce de aynı şekilde gidip döndüğünü” hatırlatarak “görevi başarıp tekrar geri döneceğim” diyor, aşağıdan kendisini yolcu edenlere moral vermeye çalışıyordu.
Reşat Bey ise oturduğu yerde gözleri dalmış, sıkıldığında veya üzüldüğünde hep yaptığı gibi, palabıyıklarını sıvazlıyor, bir yandan da göz ucuyla bu güzel aileyi saygı ve gıptayla seyrediyordu. Çeşitli düşünceler içindeydi. Önce içinden küçüğe “Sana babanı sağ yollamaya çalışacağım” diye söz verdi. Hemen ardından da “Acaba ne zaman bir aile kurabileceğim” diyerek kendi içine döndü. Otuz üç yaşına gelmiş ve bugüne kadar bir türlü bu fırsatı yakalayamamıştı. Tam rahata erip hayatıyla ilgili bir karar verecekken, bir şey oluyor ve her seferinde de risk içindeki bir yere, uzaklara gidiyordu. Nadir Hanım’la ilgili düşüncelerini de sırf bu nedenle bir süreliğine ertelemek zorunda kalmıştı. Ardında, az önce tanık olduğuna benzer, gözü yaşlı insanlar bırakmak istemiyordu. Yine de “Harpler ve bu sıkıntılar hep böyle devam edecek değil ya! Nasıl olsa bir gün bitecek” diye düşünüp kendi kendine biraz daha sabır telkin ediyordu.
Bu derin düşünceler içinde trenin hareket ettiğini bile fark etmemişti…
Tümünü Göster