+2
-4
Okullarda başta olmak üzere çevremizde, internette ve televizyon kanallarında sıkça şu klişeleşmiş sloganı duyarız; “Bizi Atatürk kurtardı”. Acaba gerçekten öyle mi diye düşünenlerin sayısı herhalde pek azdır.
Evet, sual bu; M. Kemal Atatürk bizi kurtardı mı?
Bu sualin cevabı aslında tartışmasız; “Hayır”dır, ancak maalesef insanımızı sloganlarla aldattıkları ve propaganda sisinde boğdukları için bu gerçeği görmeleri büyük ölçüde güçleşmiştir.
Oysa o kadar aşikardır ki:
Yüzyıllarca minarelerden okunan Ezan-ı muhafazidi’nin M. Kemal döneminde yasaklanması; işgal edildiğimizin sembolüdür, kurtarıldığımızın değil.[1]
Kurtuluş Şavası’nda “şapkalı gavurlar geliyor” diyerek düşmana karşı savaşan Müslüman milletin başına bu şapkayı kanun zoruyla geçirmek ve karşı gelenleri asıp – kesmek; kurtarıldığımızın değil, kaybettiğimizin delilidir.[2]
Savaş meydanında, “Yetiş Ya muhafazid Kitabın Gidiyor” diye haykıran bir milleti, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) efendimizin getirdiği kitap yerine bayrağı haç olan düşmanlarımızın kitaplarıyla idare etmek; kurtarıldığımızı değil, kaybettiğimizi belgelemektedir.[3]
Yazımızın değiştirilmesinden ötürü Ecdadımızın mezartaşlarını okuyamaz hale gelmemiz; düşmanı kovduğumuzun değil, tam tersine tarihimizden koparıldığımızın delilidir.[4]
Başımızaki idarecilerin Islam’a hakaret etmeleri; kurtarıldığımızı değil, esir edildiğimizi gösterir.[5]
Din eğitiminin yasaklanması da esir edildiğimizin delillerindendir.[6]
Tatil günümüzün Cuma’dan Pazar’a kaydırılması; ülkemizi, “bizden olan”ların değil, “bizden sanılan”ların yönettiğini göstermektedir.[7]
Şeriat’a olan hürmet ve saygısını “Şeriat’ın kestiği parmak acımaz!” şeklinde ifade eden ecdadımızın aksine, “Kahrolsun Şeriat” diyen bir neslin yetiştirilmiş olması; zaferin değil, hezimetin beyanıdır.
Ve nihayet, haram diyerek içki içmeyen bir milleti içki içmeye teşvik etmek; bize, “uyumaya devam” dendiğinin en açık ve belirgin göstergesidir.[8]
Kurtuluş Şavaşı’nda kurtarılamayan Batı Trakya’daki Müslümanların isimleri hala Ahmed, Mehmed, Ayşe ve Fatma’dır. Üstelik şahsın hukukuna taalluk eden hususlarda Islami hükümleri tatbik edebilme haklarına sahiptirler. Türkiye’de ise bunu istemek suç kapsdıbına girmektedir.[9]
Bu durumda M. Kemal, Ezan-ı muhafazidi’yi duymak istemeyen, din derslerine ve Kur’an öğretilmesine karşı olan, Islam’a hakaret etmek isteyen ve -haşa- Allahu Teala’ya, “senin sözün burda geçmez” diyen dinsizleri ve gavur gibi yaşamak isteyenleri kurtarmıştır.