/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +97 -6
    Beyler orta çağ temalı bir hikaye yazıyorum. Bakalım eski günlerdeki gibi inci de hâla hikaye takip ediliyor mu.

    Konusu=Ada olarak bilinen topraklarda 3 devlet hüküm sürmektedir. Büyük Krallık Ada topraklarının çoğunluğuna hükmetmekte,3 Şehrin Krallığı ismindende anlaşılacağı üzere 3 şehre hükmetmekte ve son olarakta Lowhill bir şehir devleti olarka varlığinı sürdürmektedir.Bu üç devletin arasındaki çekişme ve hikayenin mezkezindeki krallık olan 3 şehrin krallığının iç çekişmeleri hikayenin temelini oluşturmaktadır. Genel olarka hikaye, karakterler üzerinden ilerlemektedir.

    edit1=beyler tahmini olarak 5 bölümden oluşacak. Bölümler uzun olduğu için caydırıcı gelebilir faakat toplam okuma süresi 20 dk yi geçmez.

    edit2=arkadaşlar öneri ve görüşlerinizi entrylerinizde (veya mesaj olarak) iletirseniz cok mutlu olurum

    edit3=Beyler bölümler uzun olduğu için(word'de 2 sayfa) yazması epey zaman alıyor.Bu nedenle ufak gecikmeler olabilir.Bu durumdan dolayı 2.bölümden itibaren bölümleri paragraflar halinde part part paylaşacağım.

    edit 4= (bkz: ölümsüz adamın anıları) beyler bir arkadaşımız daha hikaye yazıyor.Her hikayede ciddi bir emek var. Hoşunuza gider belki.

    BÖLÜM 1
    SOMWELT KAHRAMANLARI
    Siyah sancaklar rüzgârın etkisiyle dalgalanıyor, sancaklardan çıkan ses, seyircilerin uğultusunda boğuluyordu. Komutan Braidon parlak ve ihtişamlı zırhına bürünmüş, Somwelt Arenası’nın en yüksek noktasından, gladyatörlerin ve savaş esirlerinin birbirini katletmesini izliyordu. Kan ve dehşet onun için eşsiz bir zevkti. Ada üzerinde yaşayan herkesten fazla dövüşmüş,40 yıllık ömründe 5 den fazla savaş görmüş, onlarca yara almış, yüzlerce insan öldürmüştü. Uzun barış günlerinde ise Ordu Komutanı olmasına rağmen devriyelere çıkar ve Başkent sokaklarında düzeni bozanları neredeyse kendisi kadar uzun olan kılıcıyla cezalandırırdı.
    Komutan Braidon’un gözleri arenadaki bir gence takılmıştı Somwelt Turnuvası’nda onu ilk defa görüyordu. Genç ardı ardına 3 gladyatörü yere sermişti. Seyirciler Sör. Rossfell’in ismini haykırmaya başladığında Braidon gözlerini arenanın büyük kapısına dikmişti. Hemen ardından 2 metreden uzun boyuyla Rosfell gözükmüştü. Şimdiye kadar 3 Somwelt turnuvası kazanan Sör. Rossfell, gönüllü dövüşen bir şövalye idi. Dev gibi cüssesiyle ve çoğu şövalyenin yerden kaldıramayacağı gürzü ile arenadaki rakiplerini vahşice parçalar, etrafa kan ve dehşet saçardı. Her ne kadar Braidon ondan nefret etse de onu dövüşüyorken görmekten haz alıyordu. Braidon Rossfell’e odaklanmışken baş muhafızıyla birlikte Komutan Tech’in geldiğini gördü.”keyfin yerinde görünüyor Sör. Braidon.” dedi Tech. Komutan Tech 2. Ordu kumandanı ve askeri açıdan Braidon’dan sonra en yetkili kişiydi. Uzun ve yapılı bir vücudu vardı. Oldukça hızlıydı ve kurnazlığı sayesinde kendinden çok daha iyi askerleri zorlanmadan yenmişti. Uzun bakımlı saçları, yarasız,her zaman bakımlı yüzü Braidon’u iğrendiriyordu. Braidon çoğu kişiden nefret ederdi ama Tech onun için sabredilmesi güç bir nefrete sebep oluyordu.”Seni Rossfell’le dövüşüyorken görsem mutluluğum katlanırdı Sör.”dedi Braidon. Gözünü Rossfell’den hiç ayırmıyordu.Bu sırada arenada sadece 2 kişi ayakta kalmıştı. Rossfell ve Braidon’un dikkatini çeken genç.
    -“Benden 4.süvari birliğinin subay listesini istemiştiniz”diye yineledi ve Braidon’a bir kağıt parçası uzattı Tech.
    -“Yaverim Rhys’a zütür.” Komutan Tech Braidon’u selamlayarak muhafızlarıyla ayrıldı. Tech ayrıldıktan kısa süre sonra yaver Rhys, Braidon’un yanına yöneldi.Bu sırada Kral Felson Black final dövüşü başlatmak için muhafız alayıyla birlikte arenaya indi. Kraliyet bölümündeki Lord Kevın Shank ve onun yanına sıralanan Prenses Pensa ve Prens Towen ayağa kalkıp seyircileri selamladı. Eski geleneklerin durağan sunuşu Braidon’u sabırsızlaştırmıştı.Bir an önce Rossfell’i izlemek istiyordu.
    Kral arenanın ortasında durdu ve bir yanına Rossfell’i,diğer yanına sert bakışlı genci aldı.”Atalarımızın tanrılarından Yüce ölüm tanrısı Thanatos’un bizi…”Kral keskin bir çelik sesi işitmişti. Sör.Rossfell gürzünü tam kralın kafasına indirecekken genç dövüşçü gürzü karşılamış, fakat tüm gücüyle kavradığı çift elli kılıcını gürzün etkisiyle düşürmüştü. Kralın muhafızları Rossfell’e saldıramadan seyircilerin arasına yerleştirilmiş okçular tarafından vurulmuştu. Kral kapıya doğru koşarken Rossfell’in gürzü bacağını sıyırmış, gürzün dikenleri kralın bacağında derin çizikler açmıştı. Braidon şaşırsa da soğuk kanlılığını korumuş ve 4 muhafızı ve Rhys’la birlikle Kraliyet bölümüne koşmuştu. Krala karşı bir suikast de vârislerin içinde bulunduğu tehlikenin farkındaydı Braidon. Yere kapaklanan Kralın etrafını üç kalkanlı muhafız sarmış, seyirciler arasından gelen okları engelliyorlardı.Bu sırada arenaya inen bir kısım muhafız,bir başka muhafız birliğince engellenmişti. Lord Shank anlamıştı.Bu bir iç kalkışmaydı. Arenada kral, genç,3 muhafız ve Rossfell kalmıştı. kralın ailesini ve Lord Shank’ı,Braidon ve bir gurup muhafız canı pahasına koruyordu Arenadaki genç yerden aldığı bir kalkanla kendini oklara karşı koruyor,bir yandan da yine yerden aldığı bir mızrağı Rossfell’e savuruyordu. Rossfell gürzünü gencin kalkanına savurmuş,ve genç yere yığılmıştı. Kralı arenadan çıkartmaya çalışan muhafızlardan ikisi okçular tarafından öldürülmüş, diğeri de yaralarına rağmen kralın üzerine kapaklanıp, kralın üzerine yağan oklara siper olmuştu.Bu sırada 2 muhafız arena kapısını aşmış ve krala doğru koşmaya başlamıştı. Kral bir yandan acıyla kıvranırken bir yandan korku, şaşkınlık ve hüzün karışımı bir duygu hissediyor, üzerine koşan iki muhafızın boğazını kesmek için geldiğini sanıyor, kendi muhafızlarının ve halkının katlettiği bir kral olacağını düşünüyordu.Ama en büyük korkusu çocukları içindi.Bu sırada iki muhafızdan birinin gözüne saplanan ok kafasının arkasından çıkmıştı. Rossfell ise hala gence gürz savuruyor, hızlı ve kıvrak genç her seferinde yavaş Rossfell’i atlatıyordu. Braidon ve ayakta kalan 2 adamı ise kraliyet ailesini savunmaya devam ediyordu. Seyircilerin içindeki okçuların çoğu öldürülmüş olsa da,arenaya ok yağmaya devam ediyordu. Kralın kendisini öldürmesini beklediği muhafız kralın yanından duraksamadan geçmiş ve Rossfell’e saldırmıştı. Rossfell gürzüyle bu hamleyi engellemiş ve muhafızın karnına sert bir tekme atmıştı. Yere serilen muhafız kaburgalarının kırıldığını hissediyor, nefes almakta zorlanıyor ve hissettiği acı yüzünden kararan gözlerini açık tutmaya çalışıyordu. Braidon şaşkınlığını üzerinden atamamış, ihanetin şokunu yaşamaya devam ediyordu. Kralın çocukları bildikleri duaları okuyor, atalarının tanrılarına kurbanlar vaat ediyordu. Braidon ise yaveri Rhys için endişeleniyordu. Rhys birkaç basit sıyrıkla yere serilmişti.O iyi bir asker değildi fakat Braidon’un nadir dostlarından birisiydi. Braidon dövüşmeyi beceremeyen bir erkeğin aslında erkek olmadığını söylerdi fakat Rhys onun için bir istisnaydı.
    Rossfell bir taraftan gencin mızrağıyla,bir taraftan da yerden zar zor kalkan muhafızın kılıcıyla mücadele ediyordu. Arenanın büyük kapısının önünde ise muhafız birlikleri çarpışıyordu. Kimin hangi tarafta olduğu belli değildi. Askerler akşam aynı odada uyuduğu arkadaşlarıyla savaşıyor, kardeşler birbirini öldürüyor, aynı safta yıllarca savaşan onbaşı ve yüzbaşılar dövüşüyordu. Kral ise arenanın ortasında uzanmış ölümü bekliyordu. Arenanın çıkış kapılarında ise onlarca insan ezilerek can vermiş, izdiham devam ediyordu. Seyircilerin arenayı terk etmesi okçuların öldürülmesini kolaylaştırmıştı. Rossfell hâla gücünü koruyor, aynı şiddetiyle dövüşüyordu. Muhafız ve genç yorgun düşmüş, yara bere içinde kalmış ve ufak bir hatanın bedelinin canları olacağını bilerek omuz omuza dövüşüyordu. Rossfell sinirlenmiş, görevini yerine getirememenin verdiği saldırganlıkla iki rakibine karşı hırsla mücadele ediyordu.Bu sırada Rossfell’in gürzü muhafızın kalkanına saplanmıştı.Bu durum Rossfell’i yavaşlatınca genç dövüşçü mızrağını Rossfell’in omzuna saplamıştı. Acıyla kıvranan Rossfell gürzünü kalkandan kurtarıp gence savururken bu sefer de muhafız karın boşluğuna bir kılıç saplamıştı. Rossfell korkunç nidalarla birlikte gürzünü etrafa savururken ağzından kanlar boşalıyor, muhafız bu deve karşı korkusuz hamlelerle bıçağını defalarca sokup çıkarıyordu. Güçsüz düşen Rossfell dizlerinin üstüne yıkılmış, vücudundan boşanan kanların ıslattığı arena toprağına düşen gürzüne baka kalmıştı. Muhafız ve genç göz göze gelmişler, birbirlerinin kana bürünmüş yüzlerini incelemişlerdi. Birbirlerinin yüzünde gördükleri tek şey, dehşetti.
    ···
   tümünü göster