-
1326.
+8zuzu omar ve ben güzel bi takımdık beyler. adamlarıma yada layık gördüklerime kendime göre isimler takmayı severim. bazen çalışanlarımın isimlerini hatırlamam. o yüzden tipine, stiline, söylediği bi lafa, tavrına göre onu aklımda bi yere mimlerim. daha doğrusu onu aklımda hatrımda zihnimde hafızamda olan herhangi bişeyle ilişkilendiririm. bu zihin haritası denen şeyi nasıl kullanacağınızla alakalı bi durum aslında. mesela bize gazi üniversitesinde okurken bi ödev verilmişti. türkiye cumhuriyetindeki bütün bakanlıkların ismini ve her bakanın ne bakanı olduğunu ezberlememizi istiyodu hoca. bunla ilgili bi test mi sözlü mü quiz mi ne o tarz bişey yapacaktı. ben o sınava gitmediğim için nası bi şey yaptı bilmiyorum. o yüzden emin değilim. ama bunları ezberlemem gerekiyodu. ve nasıl ezberleyeceğimi bilmiyodum. hepsini defalarca kez tekrar tekrar ezberledim. teker teker. liste bitince tekrar başa sarıyodum. okuyodum devamlı. sonra o zamanlar beraber kaldığımız arkadaşlarımdan birine listeyi verip sormasını istiyodum. soruyodu fakat sırasına göre sorduğunda sayabiliyordum. karışık sorduğunda karışabiliyodu. yani tam manasıyla ezberleyemiyodum. o esnada bir yöntem keşfettim. bu aslında doğal bi şekilde oluşan bişeydi. hep yaptığım bişeyi kullanmayı öğrendim. insanlara kendime göre lakaplar yada ilişkilendirmeler yapıyodum. mesela kazma dişleri olan birisine ronaldinyo diyodum. ve onu gördüğüm zaman direk ronaldinyo diye tanıyodum. bu tarz ilişkiler. bu arada ronaldinyonun adının nasıl yazıldığını biliyorum. o yüzden bu entry yada herhangi bi entry'nin altına ronaldinyo öyle mi yazılır amk iti yazmayın. o zaman çeşitli saçma ama etkili yöntemlere başvurdum. mesela o zamanlar ulaştırma bakanı binali yıldırımdı o zaman. yıldırım. ulaşmak. hızla gitmek. fişek gibi. ışık gibi. yıldırım gibi. ulaştırma. kelimelerini zihnimde tekrarladım. ulaştırma. yıldırımdan gelsin. şimşek gibi gelsin aklına diyerek. ve inanın ulaştırma bakanınız kimdir dedikleri zaman o zaman yıldırımdan geliyodu aklıma. aradan kaç yıl geçti ama onu unutmadım. bide tarım ve köy işleri bakanı vardı. adı veyseldi ama soyadını hatırlayamıyorum. tarım, köy, ırgat, aşık veysel diyerek kodlamıştım beynime. bunu neden anlatıyorum belki bi yerde işinize yarar diye. yapan vardır. bilmeyen vardır. geliştirmek isteyen vardır falan. ihtiyacınız olursa kullanın. genelde bunu yaparım yani. sevdiğim insanlara da sevdiğim lakaplar takmayı severim. daha çok bu benim sevgimi göstermenin başka bi yoludur. yani size gelip napıyon lan dıbına koduğum diyosam bilin ki sizi sevdiğimden. gerçi beni tanıyanlar az çok bilir beni. neyse. zuzuyla omarla güzel bi takım olmuştuk. günler geçtikçe müşterilerimiz çoğalıyodu. burdaki işleri seviyodum. bana çeşitlilik getiriyodu. sanki tek bi şirkette aynı işleri yapmıyodum. bütün şirketlerde çalışıyor gibiydim. çünkü gelen müşterilerin kimi finansal şirketler, kimi davalık şirketler, kimi gıda üzerine olan kimi ilaç sanayii üzerine olan. bir sürü şirket geliyodu. küçük müşterilerde geliyodu. yani nispeten küçük. omarın halledebileceği şirketler. onlar içinde hafiften alıştırma olsun diye ona veriyordum. şirket içerisinde de yavaş yavaş saygınlığım artmaya başlamıştı. gerçi zaten var olan bi saygınlığım vardı. ama sadece namım duyuluyodu koridorlarda. şimdi büsbütün kendi varlığım koridordan yürüyodu. ve herkes inan dönüp bakıyodu. kariyerimin en parlak dönemlerinden biriydi. orada çalışırken bir çok şirkete bir çok akıl verdim. bir çok çözümsüz işini çözdüm. bir gün gene ofiste otururken, boş vaktimizde omarla şakalaşıyoruz. hatırlarsanız dün anlattığım partta kadını nasıl tavladığımı görmüştü omar. bana onu sordu. bi sihirbaz asla numarasını açıklamaz omar dedim. abi bana herşeyi öğreteceğine söz vermiştin ama dedi. sana numaralarımı öğreteceğimi söylemedim. ama istiyosan sihirbazlık yapmayı öğretebilirim dedim. playboyluk yapmayı öğretsen abi dedi. o nerden çıktı lan dedim. abi hakkında söylenen herşeyin işle alakalı olduğunu sanmıyodun heralde dedi. iyi de amk ben bütün işlerimi gizli kapaklı yaparım. kızların hiçbirisini ofise bulaştırmam. yada ofisle alakası olan kimseyle çıkmam. o yüzden kimse benim ne kadar hızlı olduğumu falan bilmez. bu nasıl duyulabilir dedim. abi kadınlarla uğraşıyosun. onların ağızlarının ne kadar büyük olduğunu bilmiyo musun dedi. pis pis sırıttım. inan bana biliyorum. bazıları geeeeerçekten büyük dedim. pis pis güldü. zuzu kapıdan bağırdı. ibo duyabiliyorum. ve gittikçe iğrençleşmeye başladı. şunu kesecek misin yoksa sana olan saygımı öldürmek için kocaman bi bıçak almaya gideyim mi ? dedi. havada bi kıskançlık seziyorum sanki dedim. zuzu biraz sinirlendi. onu kızdırmaya bayılıyodum ama üstüne gitmem. kızdım mı gerçekten sert vuruyo çünkü. yanına geldim. peki omar playboy olmak istiyosun. peki buna hazır mısın dedim. abi sen hazırlıycan beni dedi. doğru. o yüzden şu takımdan kurtul artık. lisedeki oğlumu gezmeye çıkarmış gibi görünüyorum dedim. zuzu gene atladı. vakti zamanında evlenseydin şuan onun yerinde oğlun oturuyo olabilirdi. aha ? o kadar yaşlı mısın hakkaten ? diye sırıttı. zuzu şunu kesecek misinle başlayan cümlende küçük bi değişiklik yapacağım. ve bıçağı sana olan saygıma değil bizzat sana kullanacağım. bu nası ? dedim. uhh diyerek döndü önüne. git kendine güzel bi takım al dedim. peki abi nereye gideceğim ? izin alıp avm ye gitsem ? zara ? yada dur bi saniye. damat ? damat iyidir demi abi ? dedi. ben tabi çaresiz bakışlarla onu izliyorum. ne ? abi damat diyorum. Allah aşkına sen nerden giyiniyon sanki. oooo bi dakka. pierre cardin ? demi ? dedi. allahım kendimi vurucam şimdi dedim. kalk gidiyoruz dedim kaldırdım bunu. çıkarken zuzuya nerde yanlış yaptım tarzı hareketler yapıyodu saf çocuk. benim yahudi tipli terziye zütürdüm. asistanın yeni bi takıma ihtiyacı var. muhtemelen okul kıyafetine benzemeyen cinsten dedim. ölçüleri almaya başladı. bak dedim omar. kıyafet konusunda senin zevkine de güvenmek istiyorum. sonuçta bunu devamlı üzerinde taşıyacak olan sensin. o yüzden seninde görüşlerin önemli. ben böyle de düşünceli bi patronum. o yüzden sadece bir şeye karar vermene izin vereceğim. lacivert mi olsun yoksa ? dedim. tam siyah mı diyecektim. kahverengi! diye çıktı bu ileri. dedim ki hiç umut yok. terziye döndüm. siyah olsun dedim. dışarıya çıktım sigara içmeye. o ölçüleri alırken bende kaldırımın köşesinde durmuş sigara içiyodum. zuzu aradı. müşterilerin olduğunu odada beni beklediğini söyledi. normalde işler böyle yürümez. müşteriler ararlar. zuzu görüşür. takvime bakar .uygun bi gün ve saate randevu ayarlar. ama günibirlik müşteriler olmaz. çat kapı girip benimle veya şirketteki herhangi birisi ile görüşemezsiniz. randevu günü ve saati gelir. ve ben en az 30 dakika öncesinde ofiste hazır bekliyo olurum.Tümünü Göster
başlık yok! burası bom boş!