+3
Benim yalnız kalmam gerektiğini biliyordu. Gelmesi için işaret yaptım. Görmedi. Islık çaldım. Bana doğru dönünce gelmesi için tekrar işaret yaptım ve birazcık tebessümle yanıma doğru uçtu. Yanıma kondu ve
Ti-an-"Baba iyi misin?"
Bir Bine(E)-"Evet iyiyim. Sadece çok fazla şey yaşadım. Kusura bakma sana da kızdım boş yere. Özür dilerim."
Ti-an-"Ben seni affettim. Sen de beni affet. Okumayı öğrenemedim bir türlü. Orada beni susturduyu okuyabilseydim hemen yanına gelir açardım. Zaten Beyaz her şeyi benden önce öğreniyor. Onun gibi bir Ta-ar'ın olmasını isterdin herhalde." Kıskandı mı yani şimdi onu? Gerçekten. Tam bir çocuk gibi. Ben de gülmeye başladım.
Ti-an-"Neden gülüyorsun?"
Bir Bine(E)-"Gerçekten senden daha iyi bir Ta-ar bulabileceğimi mi düşündün? O da senin kadar güçlü değil ne olmuş yani? Ben de zamanında senin gibi düşünüyordum. (Daha yalnızca 3 ay geçmişti amk.) Ben neden bu kadar kötüyüm, neden bu kadar yeteneksizim diye. Aslında yetenek hızlı gelişmekte değil. Denemekte. Çabalamakta. Emin ol ki vazgeçmez, deneyip durursan Beyaz'dan daha yetenekli bile olabilirsin." Ti-an'nın simsiyah gözlerinde (Beyaz bir taraf yok gerçekten simsiyah) parlamayı görmüştüm.
Ti-an-"Baba sırtıma bin. Seninle beraber uçacağız." dedi. Ahan şimdi sıçtım. Cesaret vereni gibeyim. Ama şimdi hevesini kırarsam karamsar haline geri döneceğini biliyordum. Biraz korkarak
Bir Bine(E)-"Ti-an, sence daha erken değil mi? Daha yeni yeni havada durmaya alıştın."
Ti-an-"Daha da gelişmem lazım. Baba sırtıma atla. Lütfen." Yapma şunu be yapma. Simsiyah gözleriyle bile anlaşılıyor yalvardığı amk.
Bir Bine(E)-"Offf. Tamam. Ama düşürme beni." Yüzümün boydan boya yaladıktan sonra
Ti-an-"Tamam baba. Göreceksin. En yükseğe uçacağız." Ben de bundan korkuyordum zaten.