/i/Başıma Geldi

Hayatta başınıza gelenlerden ibaret değil midir?
  1. 1.
    0
    sürekli olarak rüyasında hollywood tipi aksiyon filmleri gören biri olarak sizlere hatırladıklarımdan bir tanesini anlatmak istiyorum zamzamlar...

    yıl 2050 filan, nedensiz bir şekilde hindistandayım. ama hindistan derken bizim ayvalıktan hiçbir farkı yok. sadece millet bana burasının hindistan olduğunu söylüyor.

    3. dünya savaşı bir türlü patlak veremediğinden dolayı ülkeler arasında aşırı bir gerginlik var. sürekli olarak azalan petrol rezervlerinden, buna mütakip enerji üretiminin giderek zorlaşmasından ve güneş enerjisi ve teknolojik aletler için gerekli olan minerallerin azalmasından, çindeki krizden bahsediliyor. işin garibi bu muhabbet bildiğimiz kahvehanede gerçekleşiyor. neyse ben aksiyona giriyorum:

    bir anda yeri göğü sarsan bir sesle herkes kafasını yukarı kaldırdı. etraf bir anda akşam olmuşcasına kararmaya başladı. kendimi zorla kahvehaneden dışarı attım. kafamı kaldırmamla birlikte gökyüzünde kaptan amerika kış askerinden fırlama bir helicarrier\'i görmem bir oldu. tabiki de kendileri amerika\'dan gelmişti. amerika hindistan\'ı işgal ediyordu... (olaylar hala ayvalık\'ta gerçekleşiyor*)

    (adamlar kana susamışçasına son teknoloji donanımla bir anda gökten var olmuştu. aynı zamanda hiç düşünmeden gelmeleriyle beraber etrafı kan gölüne çevirmeye başlamışlardı. hindistanın külüstür uçaklarını kaldıracak gücü bile yoktu. sonradan isyana katıldığımda öğrendiğim kadarıyla amerika\'nın heli carrierlerle getirdiği jammerlar zaten amerikan üretimi olan hint uçaklarının çalışmasını engelliyordu. rusyadan alınan su-22\'lerin filan da bir tak yapabildiği yoktu. hindistan 1 gün içerisinde amerikaya yenik düşmüştü. e abicim isyan ne alaka demeyin bu önemli bir bilgi. şimdi ben kendi hikayeme geri dönüyorum.)

    helicarrierin gelmesiyle beraber biz siviller olarak can havliyle koşarak evlerimize dağıldık. hindistan\'ın düşmesinden yaklaşık 1 gün sonra sinirli bir kalabalık bizim ayvalıktaki evin önünde toplandı. (ne yapayım vizyon yok anca orayı görebiliyoruz) ben de duruma sinirlenen biri olarak kendimi dışarı attım. bağıra çağıra haksız isyana karşı protesto yapıyoruz. herkes avazı çıktığı kadar bağırıyor. o gürültüde de kimse arka taraftan gelen zırhlının sesini duymuyor tabi...

    zırhlının ateş etmeye başladığını silah sesinden değil çığlıklardan fark ettim. arkamdaki insanlar bildiğin katlediliyordu. bir an ne yapacağımı şaşırsam da bir andan kendime geldim ve kendimi sahil kenarına giden yan yola attım. allah ne verdiyse yardırıyorum. ama rüya bu ya hangi köşeyi dönsem karşıma farklı bir zırhlı çıkıyor ve önümden koşan herkesi tarayıp geçiyor. ben de ana karakter olduğumdan asla mermilere hedef olmuyorum.

    koşa koşa bizim evin oraya anca attım kendimi. ama eve yaklaşmamla karşıma tank çıkması bir oldu. (tank aq) ne yapacağımı bilemediğimden kendimi eve attım. bir umut üst kata çıkarım diye salona doğru yardırdım. ama salona varmamla tankın salona girmesi bir oldu. (duvarı yıkarak) tankla karşı karşıya kaldım...

    ... buradan sonra sahne değişti hikaye yazmak istemiyorum direkt rüyaya devam:

    aradan kaç sene geçtiğine dair hiçbir fikrim yok. tek bildiğim isyana katıldığım ve zar zor da olsa hayatta kalmayı başarabildiğim. rüyama direkt olarak alttaki sahnenden devam ettim.

    yer altında bir sığınakta isyanın başındaki adamın yanında 3 kişi sessizce başımız öne eğik duruyoruz... tepemizde sorgulama odalarına yakışır bir lamba, önümüzde oradan buradan bulunmuş parçalarla üretilmiş saçma sapan bir masa ve üstünde de bulunduğumuz bölgenin salaş çizilmiş bir haritası var. isyanın başındaki godoman bana ve yanımdaki adamlara kısa ve öz bir soru soruyor. \"yapabileceğinizden emin misiniz?\" yanımda adam (rahvid miydi neydi adı ben rahman diyordum ama ona) sessizce \"emin değiliz, zorundayız\" dedi. (triplere gel * )

    görevimiz basit ama bir o kadar da zordu. helicarrierin içindeki jammeri yok etmek... görev için 3 kişi seçilmişti. ben, rahman ve adını asla hatırlayamadığım 3. bir kişi. teçhizatımız son modeldi ve hiç bir şeyden sakınılmamıştı. ilk olarak helicarrierin indirme yaptığı bölgere kadar saklanarak ilerleyecek gizlice helikopterlerin birine sızacak, ardından içeriye girecektik.

    ... gemiye girdiğimiz yere kadar hiç bir şey yok. rüya direkt gemiden devam etti.

    içerisi kötü adamlara yakışır cinsten siyah duvarlar ve kırmızı ışıklarla döşenmişti. elimizde m16 (red dot sighttan tut granade launchere kadar her şey tam) sessizce ilerliyoruz. 3. adamı işler yolunda ilerlemezse bizi uyarması için iyi gözlem yapabileceği bir yerde bıraktık. rahman ve ben ilerlemeye devam ettik. önümüze çıkan herkesi kasaturalarımızla sessizce öldürdük. aynı filmlerden alınmış gibi sağlı sollu assassin takılıyorduk. öldürdüğümüz adamların birinden kapıları açan bir kart aldım (tipik hollywood) uzun sürse de geminin jammere açılan kapısının önüne geldik. rahmana \"başardık lan\" dememle 3. kişinin sesinin radyodan gelmesi bir oldu. \"bizi buldular dikkat edin size doğru geliyorlar\" dedi. zaten onun uyarısına gerek kalmamış. radyodan gelen sesle beraber 4 kişiyi karşımızda bulmuştuk.

    herkes bir anda nasıl ateş edeceğini şaşırdı. ben koridorun jammere açılan kapısına, rahman da kapının karşısındaki koridora siper almıştı. adamları vuracak zamanımız olmadığı gibi zütüm atmış, elim ayağıma dolaşmıştı. bir umut rahmana ne yapacağız tarzı bir bakış attım. rahman hiç düşünmeden \"içeri gir ben onları oyalarım!\" dedi. bir an \"olmaz öyle şey\" diyecek gibi olsam da acı bir şekilde görevin daha önemli olduğunu fark ettim. kendimi içeriye attım var arkamdan kapıyı kapattım. dışarıdan 3-4 el silah sesi ve rahmana ait olduğunu düşündüğüm bir çığlık geldi.

    deli gibi terliyordum. içimden deli gibi geri dönmek de istesem yukarı kata çıkan merdivenlere koşmaktan başka çarem yoktu. içeri girmeden önce kartın sokulduğu yeri ateş ederekten parçalamıştım. bir umut bana zaman kazandırabilirdi.

    ... buralar yok

    kendimi jammerin olduğu odaya attım.

    altıgen prizma şeklinde bembeyaz bir odaydı. ortasında yine altıgen prizma şeklinde daha küçük bir kolon vardı. jammerin bu olduğuna emindim. çantamdan çıkardığım c4 leri kolonun 3 noktasına yerleştirdim. işimi yapmış olmanın verdiği rahatlama çok kısa sürdü. çünkü aklıma rahmanın akıbeti geldi. tüm gücümle koşarak aşağıya indim. neyse ki salaklar kapıyı o taraftan açamamışlardı. kapıyı bir anda açıp dışarıya ses bombası attım. şok olan 3 kerizi (rahman birini indirmeyi başarmıştı.) taradıktan sonra rahmanın cesedinin yanına geldim. kafasına tek kurşun yemişti. onun adına sevindim, herkes bu kadar şanslı olmayabiliyordu. gemide tek başıma kim bilir kaç tane amerikan askeriyle tek başıma kalmıştım. ölenlerin tekinin telsizini aldım ve dinlemeye başladım. bana doğru geliyorlardı.

    ... buralar yok

    kendimi komuta odasına zor attım. lanet gemide ne yapacağımı bilemediğimden vuruşa vuruşa buraya gelmiştim muhtemelen. içeride silahlı kimse yoktu. beni görür görmez ellerini kaldırdılar. saniye düşünmeden önümdeki dört adama mermi yağdırdım. korkudan ne tak yiyeceğimi bilemiyordum. fark ettiniz mi bilmiyorum ama olaya dahil olup kendimi kontrol etmediğim zamanlarda, büyük olasılık, mükemmel savaşıyordum. ama ne zaman sahne değişip kendime gelsem ne yapacağımı bilemiyordum. özellikle bana ne yapacağımı söylemeyen rahman olmayınca olay iyice can sıkıcı olmaya başlamıştı.

    kendimi komuta odasına kitledim.

    pencerenin yanına geldim... o anda bir patlama sesi duydum. 20 dk geçmiş olmalıydı. bombalar patlamış, jammer yok olmuştu. gözlerimde yaşlarla dışarıya baktım. hindistan f16ları kalkış yapıyorlardı. sonunda hindistan kendini savunabilecekti. o anda sinirlerim boşaldı ve kahkaha krizine girdim. başarmıştım. işte o anda geminin burnunun yavaş yavaş aşağıya döndüğünü fark ettim. bomba gemiye bir şeyler yapmış olacaktı ki, gücü kendini havada tutmaya yetmiyordu...

    yere gittikçe hızlanarak yaklaşıyor ve ne yapacağımı bilemiyordum. çarpmama milisaniye kala takla atarak uyandım.

    bu da böyle bir rüyamdır.
    ···
   tümünü göster