-
13501.
+14Merhabalar, son zamanlardaki yoğunluğum sebebiyle yazı biraz gecikti *Tümünü Göster
Ama önce sorumluluklarımı halledip yazıyı yazmamın daha iyi olacağını düşündüm ve boş bir kafayı yararlı bilgilerle doldurup yazmamın daha mantıklı ve rasyonel, aynı zamanda objektif bakabildiğim gibi subjektifliğimle de süsleyebileceğim bir yazı olacağını düşündüm.
Sanırım cevabı verilmesi gerekecek 5 soru var, öyleyse bölüm bölüm başlayabiliriz.
1. Soru - Aşk Nedir ?
Aşk, cinslerin bilinçaltlarına üflenmiş olan temel olan iki emirden birisi olan üremenin biraz daha örtülerle kapatılım toplumsal normlara göre şekillendirilmiş halidir denilebilir. Ama bence eminim ki aşk duygusunun içinde bir miktar da olsa şartlanma var, çünkü iki günde bir sevgili değiştiren bireyleri günlük yaşantımızda sıklıkla görürüz. Yani, insan tek başına hayatı yaşadığında biraz daha mutsuz olacağına inandırılmıştır. Peki, nasıl mı ? Çocukluğunuzdan beri tabiri caizse beyninizi sulandırdığınız televizyon dizileri ve bir çok çevresel faktör ile. O yüzden ki, aşk öznel bir kavramdır, kişiden kişiye değişebilir, ve bireylerin kendilerince subjektif yorumlarını içinde barındırır.
2. Soru - Aşkın bedenimizde yarattığı nörolojik, kimyasal ve biyolojik etkiler nelerdir ?
Aşk duygusunda bazı hormonların önemli derecede sözü geçmektedir. Bu hormonlar;
-Dopamin
-Testosteron
-Serotonin
-Oksitosin
-Vazopressin
-Sinir Büyüme Faktörü (NGF-Nerve Growth Factor)
-Östrojen
-Nöropinefrin hormonlarıdır. Bu hormonlara tek tek değinelim.
1-Dopamin
Beynin en büyük haz alma faktörü, en önemli nörotransmitterlerden birisi. ilgiyi belli bir şeye yöneltme konusunda ustadır ve ilginç bir konu var, dopamin artışının bedenimize olan nörolojik, biyolojik ve kimyasal etkileri tam olarak aşkın bedenimize verdiği biyolojik tesirle örtüşüyor. Ayrıca dopamin birazdan bahsedeceğim testosteron hormonu ile orantılıdır da. Bu hormonun ana üretim noktası Ventral Tegmental Alan'dır (VTA).
2-Testosteron
Erkekliğin saf hali olarak da niteleyebilirim. Tek eşliliğin resmen düşmanıdır. Amigdalayı bazı durumlarda tetikler. MPOA adlı, beyinde ereksiyonu gerçekleştiren bölgeyi de tetikler, buna bağlı olarak da ereksiyon sorunlarının testosteron azlığı ve NPOA bölgesinin tetiklenememesine bağlı olduğunu söyleyebilirim. Erkekler arasında hiyerarşiyi ve baskın karakterliliği sağlar.
3-Serotonin
Varlığı enerjikliği sağlar, canlılık, mutluluk ve zindelik verir. Yokluğunda depresif ve sıkılganlık görülür. Kan damarlarını ve migreni doğrudan etkiler. Depresyon ve anksiyete tarzı hastalıkların başlıca sebebi olarak gösterbilirim. Ayrıca OKB(Obsesif Kompülsif bozukluk) bu hormon düzeyinin seviyesinden kaynaklanır.
4-Oksitosin
Dinginlik, empati, romantizm, anaçlık, tek eşlilik gibi duyguların ana hormonu. Amigdalanın söndürücüsü. Testosterona ters bir hormon ve bağlılığın en büyük sebebi. Hipotalamustan salgılanır. Ve Türk kadınlarınn erkeğin en büyük öküzlüğü olarak gördüğü " işini bitirdi, zütünü döndü, yattı * " esprisinin temeli, çünkü bu hormon kesildiğinde karşımızdaki bireyin genelde duyu organlarıyla ilişiğimiz kesiliyor, teni bize artık çekici gelmeyebiliyor ve sarılma, öpüşme, koklaşma gibi eylemler haliyle bize çekici gelmiyor.
5-Vazopressin
Tam bir şövalyelik belirtisi, tek eşliliğin önemli aracısı, aile babalığının baş etkeni. Amigdalanın bir tetikleyicisi. Erkeğin orgazmında artışa geçer. Hipotalamusta salgılanır.
6-Sinir Büyüme Faktörü (NGF)
Tek eşliliği etkiler. Müllerian inhibe edicisi ile bence bağlantısı bulunur.
7-Östrojen
Kadınlık hormonu. Dişiliğin baş etkeni. Güçlü ve kontrolü elinde tutan dominant kadınların oluşumunda başrol oynar.
8-Nöropinefrin
Testosteron artışıyla birlikte açığa çıkar.Ve çıkarımlarıma göre ilkel beynin dürtülerini belli bir oranda köreltir. Aşık olunduğunda yemekten içmekten kesilmemizin nedeni bu olmalı.
Bu hormonların aşktaki etkilerini yukarıda belirttim ama bir paradokstan da bahsetmeden edemeyeceğim. Serotonin&Dopamin paradoksu. Aşık olunan kişiye örülen nöral ağların sebebidir. Çünkü aşık olunduğunda serotonin hormonu depresyona girdiğimizdeki halimizden bile daha fazla düşüşe geçer ve beyin hormonal açıdan boşluğa düşmemek için dopamin üretimine yüklenir. Bu da bizi sevdiğimiz kişiyi düşünmeye şartlandırır.
3- Aşk Ne Zaman Biter ?
Aşk, aşık olunan dişiyi cinsel anlamda elde etmek için bir güdü olduğundan, dişi elde edilip serotonin ve dopamin paradoksu bitince değerler normale döner ve o kişiden artık eskisi kadar zevk alamayız. Zevk alamamak da beynimizdeki hormonları tetiklemeyeceğinden artık o kişiyi sosyal çevremiz veya aşk hayatımızda istemeyiz. Bu hormonların değişimi bence kişiden kişiye değişir, o yüzden ideal bir aşk bitişi süresinden bahsedemem ama kendi tecrübelerime dayanırsam 4 hafta gibi çok kısa bir süreye tekabül eder *
4- Neden Aşık Olunur ?
Cinsel dürtülerin toplumsal normlara göre örtülmüş hali olan aşkı kabul edişimiz, bu duygunun temelini cinselliğin oluşturduğu gerçeğini hala değiştirmez. Aşık olmamızın belli sebepleri olduğu fikrindeyim. Bu sebepler;
- Karşımızdaki dişiyi arzuladığımız için aşık olabiliriz.
- Sosyal olarak onaylanma gibi duygularımız yeterince beslenmediği için kendimize bir dişi arayışına girişebiliriz.
- Veya tamamıyla içgüdüsel bir şekilde aşık olabiliriz. Geçenlerde bir şey açıklanmıştı, erkekler çene yapıları annelelerinin çene yapılarına benzeyen kadınları çok daha çekici bulurlarmış. Bu sizce de mucxjzzz'ın bize anlattığı "annenizi kafanızda sevilecek kadın modeli olarak kodladınız" cümlesiyle de örtüşmüyor mu?
5- Aşk Nerede Yaşanır ?
"Aşk BoDurUmdA yAşAnIr zumQY xd xd xd" gibi bir mizah anlayışına sahip olmadığım için -şükürler olsun-, bu konuyu size beynin bölgelerinden ilerleyerek açıklayacağım. Beynin aşkla ilgili önemli bölgeleri bulunmaktadır. Bunlar
-RSB(Rostral Singulat Bölge) : Beyinde sosyal kabullenilmeyi yönetir. Sosyal ortamdaki hiyerarşiden sorumludur.
-VTA(Ventral Tegmental Alan) : Dopaminin salgılandığı alan. Eh, hepimizin de bildiği gibi bir kişiye bağlı kalma sebebimiz o kişiyi elde etme isteğidir. Dopamin hormonu da emek-ödül sistemi ile işlediğinden bu konuda önemli bir yere sahiptir.
-PFK (Prefrontal Korteks) : Bir hedefe kilitlenmenin beyindeki yönetim merkezidir. Üstte bahsettiğim konuyla da bağlandığından bu konuda onun da yeri vardır.
Östrojen -Testosteron analizini çevrenizdeki tüm bireylere uygulamanız sizi keskin bir analizciye dönüştürebilir. Çünkü bu seviyelerden kişinin yaşantısı hakkında fikir bile edinebilirsiniz. Genelde erkeklik hormonu kadınlık hormonuna yaklaştığında jinekomasti, ses incelmesi, sakallarda azalma gibi kadınsı özelllikler görülür. Bahsettiğim gibi testosteronun artıp azalmasında etkili olan şeyler dopamin ve testosteron hormonlarıdır. Bu hormonları salgılayan eylemlerden yola çıkarak bağlantılarla kişinin aile yaşantısı hakkında bile fikirler edinebilirsiniz. Mesela tek eşli ve evli olan, genelde de 30-40 yaş arası, işiyle meşgul, cinsel yaşantısına vakit ayıramamış bireylerde jinekomasti hastalığının çoğaldığına dair veriler bile varmış - vay amk -
Dişilerin bizi etkilemek için yaptığı makyaj ve ruj, ciksi ve dar kıyafetler, şartlanma ve koşullanmayla da ilgilidir. Dişiliği algılayan ilkel beynimizdir ve ilkel beynin dişiliği algılamasındaki hatırlatıcılardan örnekler vereyim;
-Geniş ve sıkı bir kalça
-Dik ve ciksi göğüsler
-Düzgün bir postür(duruş, bel ile alakalı)
-Elmacık kemikleri
-Göz çevresi(şaşırdınız dimi, dişilerin sürme ve rimel sürme sebeplerini anladınız umarım)
Yazıyı yazana kadar öldüm amk. Ama bişeyler öğrenmenizi sağladıysam ne mutlu bana * Hem yazıyı yazarken ben de bir sürü sağlam bilgi öğrendim. Böyle ödevlere umarım devam ederiz ve kişisel gelişimimze katkı sağlayacak eylemlerle kazanan oluruz. Mucxjzz'ın telefon numarasını almak için yazılmış bir yazı değil ama, yine de almak benim için sıkıntı olmayacaktır * rehbere bir kişi eklemek ne telefon hafızamı düşürür, ne de telefona bağmlı eder *
DAHA ÇOK ŞEY KAZANACAĞIZ BERABER KARDEŞLERiM!
başlık yok! burası bom boş!