-
13476.
+1Aşkın nörobiyolojisine baktığımız zaman çeşitli varyasyonlar görüyoruz. Öncelikle aşk dediğimiz kavramı beynimizin bize oynadığı bir oyun veya şişirilmiş bir balon gibi düşünebiliriz. Olaya hormonlar tarafından bakarsak , vücudumuzda bizim için hayatsal faaliyetlerimizi yöneten bizi adeta hayata bağlayan 2 adet hormonumuz vardır. Bunların isimleri serotonin ve dopamindir. Bu hormonlar birbirleriyle ters orantılı çalışır. Yani dopamin miktarı artarsa , serotonin miktarı azalır. Bu olayların aşk ile bağlantısı büyüktür ve aşk üzerinde büyük rol oynarlar . çünkü aşk bizzat bu hormonlar tarafından beynimizde oluşturulur . Aslında aşk denilen şey yalnızca hormonların bizim vücumuzdaki yarattığı etkidir . Olayın biraz daha içine girelim , sizden çok yakın hissettiğiniz birini seçmenizi isteyeceğim , büyük ihtimalle ilk önce aklınıza ailenizden birisi veya çok yakın arkadaşınız gelmiştir . Böyle olmasının sebebi , karşınızdaki insanla geçirdiğiniz süre sizin onunla aranızda olan bağınızı arttırır . 10 yıllık arkadaşınız ile yeni tanıştığınız bir insan arasında kendinizi yakın hissedeceğiniz kişi tabikide 10 yıllık olandır. Bu beyninizin size oynadığı oyundur , siz 10 yıllık arkadaşınızın size ihanet etmesini veya kötü bir şey yapmasını ummazsınız , veya böyle bir şey yaptığında kabul edemezsiniz sanki karşınızdaki insan sizi hiç terk edip gitmeyecek gibi gelir ama yeni tanıştığınız insana bu şekilde güvenemezsiniz çünkü beyninizde o kadar fazla oksitosin hormonu salgılanmamıştır ve beyniniz bağ örmediği için yeni tanıştığınız bir insanı kendinize yakın görmezsiniz . Aslında yeni tanıştığınız kişi size hep iyi davranacak veya hiç yanınızdan ayrılamayacak bir kişi bile olabilir ama siz yinede 10 yıllık arkadaşınıza daha fazla güvenirsiniz. Az önce yukarıda adı geçen hormon bunu sağlar, adı itibariyle oksitosin . Bu hormon hamile kadınlarda doğum sırasında çok fazla salgılanır bebeğine daha fazla bağlanması için , bu süreç içerisinde anne ile çocuğu arasında sıkı bir bağ olur bu sayede anne çocuğunu sahiplenir ve ondan kolay kolay ayrılamaz . Şimdi bu bilgileri verdikten sonra bu konuyu aşk kavramı ile ilişkilendirmek istiyorum , hemen hemen benzer şeyler . Aslında aşk kavramı ve cinsellik birbirine paralel giden iki olgudur. iki kavram karşı cinsle birleşme ve bağlanma üzerine kuruludur ; bakın yine bağlanmadan söz ediyorum yani oksitosin hormonundan. Siz karşınızdaki ve sevdiğiniz bir insanı düşündüğünüz zaman ona daha çok bağlanıyorsunuz , zaman geçirdikçe , ortak bir şeyler yaptığınız zaman birde üzerine cinsel olarak birleşirseniz ortaya kopmaz bir bağ çıkıveriyor. işte biz bu hormonların size beyninizde yarattığı etkiye aşk diyoruz. Aşkın en önemli silahı cinselliktir bunu unutmamak gerekir. Platonik aşk kavramı da buradan gelir. Platonik aşıkların karşısında genellikle çekici ve güzel bir kız bulunur . Ona aşık olan gencimiz sürekli karşısındaki kızı düşünür her dakika aklına gelir birde üstüne cinselliğin verdiği birleşme dürtüsüde olaya dahil olunca ortaya enfes bir hormon karışımı ortaya çıkar . Gencimiz adeta kızı gördüğü zaman başı döner , kalp atışları hızlanır , iştahı kesilir bu olayların hepsi dopamin hormonu ile bağlantılıdır . Aslında olaya 3. kişi tarafından baktığımız zaman gencimiz tek isteği karşısındaki güzel ve çekici kıza genlerini aktarmak yani onunla birleşmek istemektedir. Beyni gence bunu emreder , gencimiz ise televizyonlardan gördüğü veya annesinden duyduğu bilgilerle kıza gider ve çıkma teklif eder ve hayatının hatasını yaptığı gün işte tam bu andır. Gencimiz gayet normal bir şekilde yaklaştığını düşünmüştür , ama kızımız genç ile dalga geçerek veya teklifini kabul etmeyerek gencimizi adeta ezer . Genç erkeğin hayatında onu depresyona sokacak kadar etki yapar maalesef . intihara bile sürükleyebilir. Çünkü beyninde çok fazla miktarda hormon o kızı her gördüğünde veya her düşündüğünde salgılanır. Aslında bu olay çok normal bir şeyken yani erkeğin kıza ilgi duyması , onunla birleşmek istemesi toplum tarafından ve kızların şartlanması dahilinde bu olay bastırılır gencimiz aşk acısı çekiyorum diye kendini mahveder ve güzelim hayatını kötü bir şekilde geçirir ve kızlara karşı bir soğuma yaşar. Konuyu toparlayacak olursak , aşkın nörobiyolojik boyutu dopamin , serotonin , oksitosin , vasopressin hormonları tarafından yönetilir . Ve aşkın en büyük silahı cinselliktir. Aslında karşı cinste yalnızca birleşme isteği duyuyorken , bunu aşk sanman ve acı çekmendir.Tümünü Göster
başlık yok! burası bom boş!