1. 1.
    0
    kudurmak
    (nsz) 1. Kuduz hastalığına yakalanmak, kuduz olmak. 2. mec. Aşırı davranışlarda bulunmak, taşkınlık göstermek: “Kudurmuş bir heyecanla döndü.” -Ö. Seyfettin. 3. mec. Çok yaramazlaşmak, ele avuca sığmamak: “Dört tarafı haraca kesen bu kudurmuş oğlanı kodese attırana kadar el birliğiyle çalışacağımıza söz veriyor muyuz?” -H. Taner. 4. mec. Gücünü artırmak, tehlikeli bir durum almak, tehlikeli bir duruma gelmek: “Oraya üşüşen Avrupalılar, doymak bilmez kudurmuş bir açlıkla din kardeşlerimizin kanlarını emip dururlar.” -Ö. Seyfettin. 5. mec. Çok kızmak, öfkelenmek: “Kırlarda saatlerce böyle dolaştı, durdu / Söylendi, homurdandı. Düşündükçe kudurdu!” -E. B. Koryürek. -TDK
    ···
   tümünü göster