/i/Siyaset

Saygı Çerçevesinde Özgür Siyaset Platformu
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +17 -9
    Burada sosyalizmin neden teorik olarak bile mümkün olmadığı üzerinde duracağız. Ludwig von Mises 1920 yılında sosyalist toplumda ekonomik hesaplama makalesini yazmıştır.(Economic calculation in the socialist commonwealth) Ben de burada anladığım kadarıyla anlatmaya çalışacağım.

    Ekonomik hesaplama:

    Sınırlı kaynakları sınırsız ihtiyaca karşı en uygun biçimde kullanma işidir. Bunu örnekleyecek olursak şöyle bir örnek verebiliriz. Elinizde bir iş var örneğin kendinize ev yapıyorsunuz. O evi nasıl üretmelisiniz. Burada şöyle olur: harcadığınız hammadde emek ve zamanın değeri (girdilerin değeri) sonuç olarak elde ettiğiniz evden (çıktıların değeri) daha fazla ise o iş akılcı bir iş değildir. Ya bu işten vaz geçmelisiniz. Ya da yönteminizi değiştirmelisiniz. tam tersine çıktıların değeri girdilerin değerinden fazla ise o halde siz burada akılcı bir iş yapıyorsunuz demektir. Bu anlattığıma ekonomik hesaplama deriz.

    Emek değer kuramı:

    Ürünlerin/maddelerin değeri onların üzerinde sarf edilen emek ile ölçülür diyen kuramdır. Emek de vakit ile ölçülür. Örneğin bir ekmek için tarladaki işçi 1 saat çalışır sonra değirmenci 1 saat ve fırıncı 2 saat çalışır. Ve toplamda 4 saat emek sarf edilmiştir. O halde bunun değeri 4 saatlik çalışma süresidir. Buradaki çalışma süresi ise toplumsal olarak belirlenir. Yani tembel birisi bir ürünü yarı mamul aşamasından tüketim aşamasına getirirken 2 saat çalışıyorsa ama toplumsal olarak diğer insanlar bunu 1 saatte bitiriyorsa o zaman tembel olanın ürettiği daha değerli değildir.

    Kullanım değeri – Mübadele değeri

    Bir ürünün 2 türlü değeri vardır. Birincisi kullanım değeri yani doyma amacı ile bir ekmeği yeriz. Yenmesi ekmeğin kullanım değerini oluşturur.
    ikincisi mübadele değeri… Mübadele değerine kullanım değerinin bir yansıması diyebiliriz.

    Kullanım değeri

    Bütün ekonomik çaba, emek belli bir ihtiyacın doyumuna yöneliktir. Bir ürünün bir doyumu sağlaması ona kullanım değerini verir. Yani bir şekilde doyumu sağlamayan ürünün kullanım değeri yoktur. Kullanım değerinin önemli bir yanı vardır. Bir ürün kullanılmak üzere üretilir ve onun kullanmamızı sağlayan doyumdur ve doyum da kullanım değerini belirler.

    Örneğin sağlıklı bir insan ekmeği yediği için ekmeğin kullanım değeri vardır. Öte yandan 30 günlük kesintisiz ishal yapan bir ilaç kullanması söz konusu olamaz. O yüzden bu tür bir ilacın kullanım değeri yoktur.

    Artık şunu söyleyebiliriz ki bir şeyin kullanılması için o şey bir ihtiyacı tatmin etmelidir. Eğer tatmin ediyorsa kullanım değeri kazanır.

    Bu örnekte 30 günlük ishal ilacı kullanılamaz onun kullanım değeri yoktur. Lakin hala üzerinde emek vardır. Ama herhangi bir doyuma hizmet etmediği için onun ve onu oluşturan emeğin herhangi bir değeri yoktur.

    ilaç örneğinde gördüğümüz üzere üretilen ürünün değeri emekten gelmez. Ürünler değerini sadede ve sadece doyurduğu ihtiyaçlardan alır.

    Bazıları bir takım durumlarda böyle bir ilacın işe yarayabileğini söyleyebilirler. Haklılar. böyle olduğunu söyleyen bir insan, tıpkı benim anlattığım benim gibi kullanıma dikkat çekmiş bulunur.

    Bir başka örnek olarak şunu önerebiliriz:
    Bir çiftçinin emek harcayarak ürettiği elma ile ormanda kendi kendine yetişmiş bir elmayı insanların önüne getirirsek hangisinin emek içerdiğini bilemezler. Bilmeleri de gerekmez. insanları ilgilendiren şey o elmanın karın doyurmasıdır. O halde elmanın birisinde emek olmasına rağmen elmanın değeri diğer elma ile aynıdır. Yani emek üretilen ürüne değer katmamıştır. Emek ve ürünlerin değeri birbirinden bağımsızdır. Emek değer oluşturma amacı ile kullanılabilir. Ama doğrudan değere etki etmez. Değer emeğin doğrudan ya da dolaylı bir fonksiyonu değildir.

    Kullanım değerini doyumun belirlediğini söylemiştik. Lakin doyum nicel değildir. Siz bir insana bir elmayı yediğinde ruhi ve fiziksel olarak ne kadar doyduğunu soramazsınız. Bu anlamsız olur. Çünkü size 3 gram doydum, 5 tesla değerinde iyi hissettim diyemez. iyi hissetmenin, doyumun bir birimi yoktur. Bunun yerine size tıka basa doydum, ya da çok iyi hissettim. Ama bu “tıka basa” ve “çok iyi” matematiksel olarak belirtilemez.

    Peki doyumlar da ölçülemediğine göre biz ürünlerin değerini nasıl bileceğiz. Cevap elbette bilemeyeceğizdir. Ancak onları diğer ürünler ve diğer ürünlerin yarattığı doyum ile kendimize göre sübjektif bir takım karşılaştırmalar ile çıkarımlar elde edebiliriz.

    Yani şunu demek istiyorum ki benim elimde A diğerinin elinde B vardır. Ben düşünürüm ki B benim için A’dan daha doyurucudur. Eğer diğer kişi de A benim için B’den daha doyurucudur diye düşünürse, o halde biz elimizdekileri gönüllülük esasına göre mübadele ederiz. Ve amacımıza ulaşırız. Ama burada hala sistemimiz net değildir. Onu netleştirmek için ise mübadele ekonomisinde mübadele değerinin nasıl belirlendiğini sormalıyız. Onun cevabı da serbest piyasa ekonomisinde arz-talep ve rekabettir. Bizim kendi kafamızda yaptığımız çıkarımlar ile kullanım değeri mübadele değerine dönüşür. Mübadele değeri de serbest piyasa altında fiyatlara dönüşür. Ve biz işlerimizi bu fiyatlara göre yaparız. Örneğin bu fiyatlar ile bir evi 10 liraya inşa etmek yerine onu 8 liraya inşa edebiliyorsak o halde 8 liralık yöntemi kullanarak 2 liralık kaynağı boşa harcamamış oluruz. Böylelikle kaynaklar verimli kullanılır.

    Geldik işin en can alıcı noktasına. Sosyalist ekonominin değer kuramı az önce yukarıda yanlış olduğunu söylediğimiz emek değer teorisidir. Onun hesaplamasına göre bir işi en verimli yoldan yapmak için emek değerinin en az sarf edildiği şekilde yapmaktır. Ve yukarıda açıkladığımız üzere emek değer teorisi maddelerin/ürünlerin değerini açıklamamaktadır. Sosyalizmde serbest piyasada olduğu gibi bir fiyat sistemi olmadığından sosyalizmde kaynakların rasyonel kullanımı mümkün değildir. Sosyalizmin verimliliği ölçebileceği herhangi bir ölçüt yoktur. Sosyalist ekonomi ancak kör atış yapar. Ve bir çok defa da kaynakları boşa kullanır. Bazı ürünlerden tamamı kullanılamayacak kadar fazla olurken bir diğer ürünün kıtlığı yaşanabilir.

    Burada SSCB’ye de değinelim. SSCB gerçek anlamda sosyalist değildir. En azından hesaplamasını başka ülkelerden referans alarak yapabilir. Bizim yukarıda bahsettiğimiz mantık bilgi alabileceğiniz bir kapitalizm olmadığı varsayılarak tasarlanmıştır.
    ···
   tümünü göster