-
226.
+17bu geldi yanıma sessiz sessiz uzaklara bakıyo. benim ona ne düşünüyosun falan diye sormamı bekliyo tabi. bende biliyorum zihninden geçenleri. kendi tezgahıma başladım. dur bakalım dedim seninle bi oynayım ben. o bişey söyleyene kadar bişey söylemedim. bekledim ki ağzını açıp bi söz etsin. çünkü bu salak bi tezgah kurup beni o salona sokmuştu. şimdi benle taşak geçecekti ama. ben bunlara ucu açık bi çek bıraktım resmen. yani hala projelerini onaylayabilirdim. böyle bi ihtimal vardı. eğer ki ben onay verirsem bunlar bütün lojistiği kendileri sağlayacaktı. ve bu iş kendisinin sayesinde olduğu için ya terfi alacaktı. ya kıdem kazanacaktı. öyle yada böyle bi taşağı olacaktı. ama tabi korkuyodu da bi yandan. ya tamamen fake attıysam diye. çünkü onaylamayadabilirdim. la gibtirin gidin deseydim içerde şimdi benle rahat rahat nası kumpasa soktum ama seni falan yapıp daşşağını geçecekti. beni kilodunda sallayacaktı. düşünüyodu haliyle. durdu durdu. en sonunda dayanamayıp hakkaten bi ihtimal var mı dedi. bütün kartlarını açık etmişti bu soruyla. içinde bi umut olduğunu anlamıştım artık. tamaaam dedim. oltaya geldin. hadi bakalım ibo yürü burdan. bilmiyorum dedim sana bağlı. nasıl yani der gibi böyle kafasını salladı. dedim beni buraya sen çağırdın. ihaleyi isteyenler ihale merciini etkilemeye çalışır. ikna etmeye çalışır. senin ihale merciini yani beni etkilemek için yapacakların sadece bu aptalca kumpas mı ? yoksa daha fazlası da var mı ? ona göre bi karar vericem. göndereceğiniz maillerin akıbeti bu geceye bağlı dedim. öyle diyince ince bi sessizlik oldu. çünkü baya baya işi almak için kendini gibtirmen hatta gibtirmekten de fazlasını yapman lazım demeye getirdim. sessizliği kendim bozdum. fazla düşünmesine fırsat vermek istemiyodum çünkü. hızlı ve yanlış kararlar almasını istiyodum. çünkü az biraz kafası çalışıyodu. sonuçta beni o odaya sokmayı başarabilmişti. benim kumpası çözmesine fırsat kalmadan direk hızlı bi kararla yatağa gelmesini sağlamam lazımdı. malum ertesi gün gidiyorum dedim. öyle diyince tıpkı tahmin ettiğim gibi hmmm tabiki bu kadar değil falan diye hem çekingen hemde ciksi olmaya çalışarak ceketimle falan oynamaya başladı. normalde bu gibi durumlarda ben hadi yürü gidek diyerek hemen eve zütürür iki saat olur du olmaz dı muhabbetini çekmem. düşünme amk ne gereği var. atla gitsin. ama burda bıraktım. bıraktım ve hiçbişey söylemedim ki tamamen kendini salsın. çünkü ben zütürürsem aklı devamlı ulan doğru mu yapıyorum yanlış mı amk diye çalkalanıp duracaktı. kendisi hadi gidelim derse ulan bindik bi alamete gidiyoz gıyamete amüniiğüeeee diyerek atlamış olacaktı. ve o saatten sonra koy zütüne rahvan gitsin diyecektik ikimizde. o nedenle bekledim. bi müddet o şekilde durduktan sonra bi irkildi böyle. sanki aklına yeni bi fikir gelmiş gibi. hadi gidelimm dedi bi anda mutlu bi ses tonuyla. hadi bakalım oyun başlasın dedim bende içimden. atladık bunun arabaya. zaten hava kararmıştı. doğru bunun evine gittik. keçiören taraflarında bi apartman dairesinde oturuyodu. apartmanıda lüks denecek kadar lüks değil. sıradan denecek kadar sıradan da değil. la işte giriş kapısında kameralı zil var başka da bi tak yok aslında. zaten o zili taktın mı apartman bi anda zengin apartmanı oluyo amk. girdik. üçüncü kata çıktık. aççtı kapıyı. girdi içeriye. peşinden bende girdik. kapıyı kapattıktan sonra kapının arkasında kalan ahşap vestiyere üstümüzdekileri astık. benim üstümde ceket bunun üzerinde de böyle ince trençkot tarzı bişey vardı galiba. oda onu salladı oraya. sen şöyle geç diye içerdeki odalardan birini gösterdi bana. salona geçtim. mobilyalar falan böyle kremrengi açık kahverengi gibi bi renkte gayet güzel kaliteliydi. karşıda bi televizyon koymuş dıbına kodumun kahpesi. böyle şekilli şüküllü la. televizyon bildiğin eğik duruyo. yamuk amk televizyonu. kalktım kafayı televizyona yaklaştırdım. baya sanki koca ekran kulağıma kadar geliyomuş gibi falan oldu. yeni çıkan lcd ler falan varya o tarz koca bi plazma. duvarda çakılı duruyo. duvarlarda üç beş kıytırık tablo. çiçek börtü böcük tablosu falan. kapıdan kafayı uzattı. gömleği yarıya kadar açık bi şekilde. aç mısın ? dedi. hayır saol dedim. peki bişeyler içelim o zaman ? dedi. olur diye başımı salladım. ne getiriyim dedi. kahve alayım dedim. sütlü. mümkünse kahvesi çok az daha fazla. dedim tekrar önüme döndüm. televizyonu kurcalamaya başladım. perdelerden dışarıya falan bakıyorum. o ara böyle televizyon sehpası gibi bişey var televizyonun altında. tv kullanmadığım için o standları falanda bilmiyorum haliyle. onun üzerindeki çerçeveli fotoğraflara gözüm ilişti. bi baktım. bi herifle fotoğrafı var. baya yanak yanağa gülerek falan. Allahallah dul mu lan bu dedim kendi kendime. ben tam ona bakarken içerden geldi. beni gördü. hemen yerine koydum. ya kusura bakma öyle görünce şaşırdım bi an. dedim. ha yok önemli değil ya dedi sallamaz bi tavırla. sormamın sakıncası var mı diyerek fotoğrafı gösterdim. kocam dedi. hadi ya. Allah rahmet eylesin dedim. bu baktı bi güldü şöyle tıksırır gibi. noldu dedim. kocam kocam. hala kocam dedi. hagibtir dıbına koyum dedim tabi içimden. nası yani ya. sen evli misin dedim. evet dedi. ne var bunda der gibi bi ses tonuyla. allahalla dedim. ayrıldınız falan mı dedim. ayrı mı yaşıyosunuz yani. demeye kalmadı telefonu çaldı. ya üff aman boşver allasen ne önemi var dedi. telefonu açtı. konuşarak mutfağa doğru gitti evdeyim falan derken. allahallaaah dedim kendi kendime. amk kafama takıldı. karı kocasıyla mıydı. evli miydi. değil miydi. beni mi yiyodu. buda başka bi tezgah mıydı acaba. öldü mü kaldı mı ayrı mı yaşıyo anlamadım. ama fazla da üstünde durmadım. ayrı yaşıyolardır büyük ihtimal diye düşündüm. çünkü evde erkek ndıbına hiçbişey yoktu beyler. yani böyle bi kadını idare edebilecek erkek en azından biraz erkek olması lazım yani. gibişgen olması lazım. tatmin edebilir olması lazım. hepsinden önce biraz maskülen olması lazım. evde perdelere bakıyorum. televizyona bakıyorum. televizyon sehpasının üstüne eşyalara eşya düzenine halılara koltuklara falan tepeden tırnağa herşeyi kendisinin aldığı besbelli. ve hepsi de kadın eşyaları yani. minderler öyle. perdeler öyle. evin boyası öyle. büyük ihtimal kocası ya yetersizdi. hani cinsel manada. yada bişeyler oldu kocası battı mattı bişey yaptı ki bu böyle şeyaptı ayrıldı falan gibtir etti. öyle bişeydir heralde diye düşündüm. aralarında ne geçti de ayrıldılar diye böyle komplo teorileri üretirken kafamda bu elinde çiçekli fincanları titrete titrete geldi kahveler geldiiii diyerek. ileriye doğru atılıp benim bardağı aldım şimdi döker möker hiç yoktan canımız yanmasın amk. çünkü belli ev kadını değil bi fincanı bile getiremiyo gibtiğim. geçtik oturduk.Tümünü Göster
başlık yok! burası bom boş!