-
226.
0ingiliz Hegemonyasını Reddeden imanlı Türk HalkıTümünü Göster
Türklerin Lozan’da elde ettiği bu zaferi kendine yediremeyen ingiliz liderler, imzaların atılmasından sonra “kendilerini rahatlatmak için” çeşitli yorumlarda bulunmuşlardır. ingiliz derin devleti, Lozan’da olmasa da sonrasında Türkiye diye bir devletin kalmayacağına yönelik hayalini her fırsatta dile getirmiştir.
Lozan Görüşmeleri’nin büyük kısmını yürüten ingiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Lozan’da imzaların atılmasından sadece dokuz gün sonra, ingiltere’nin Paris ve Roma büyükelçilerine gönderdiği talimatta, Türkiye’nin küçük bir devlet olduğunu, Müttefiklerin Türkiye’ye büyükelçi göndermemelerini ve maslahatgüzar gibi çok düşük düzeyli bir temsilci göndermenin uygun olabileceğini söylemiştir.
Lozan’ın imzalarının atılmasından sadece 21 gün sonra ise, istanbul’daki ingiliz Yüksek Komiser Vekili Neville Henderson Londra’ya gönderdiği raporda, şu sözleri sarf etmiştir:
Türkiye küçülmüş, yoksul düşmüş ve nüfus kaybetmiştir. Büyüklük, zenginlik ve nüfus bakımından önemsiz olan Türkiye gibi bir memlekete büyükelçi göndermek fazla olabilir… Bugünkü Türk Hükümeti ayakta duramazsa –ki uzun zaman ayakta duramaz kanaatindeyim– o zaman ingiliz Büyükelçiliği hangi şehirde olursa Türk Hükümeti de oraya gelecektir. Bizim desteğimizle sürüklenmesi kaçınılmaz. Bu anarşide şimdiki hükümet düşecek ve bizimle işbirliği yapacak yeni bir hükümet işbaşına gelecektir.
Henderson’un kendine böylesine özgüvenle sarf ettiği sözleri kuşkusuz boşuna değildir. Keza, ingiliz derin devleti, Türkiye üzerinde uygulamaya çalıştığı sinsi stratejiyi pek çok ülke üzerinde uygulamış ve neredeyse tümünde devletler, tıpkı Henderson’un dediği gibi, eninde sonunda ingiliz derin devletin talimatlarına göre şekillenmişlerdir. Henderson’un hesaba katmadığı asıl konu ise, Atatürk’ün ve Türk milletinin hiç yılmayan azmi ve imanıdır. Böylesine büyük bir lidere ve imanlı bir millete sahip Türk devleti üzerinde kimsenin pranga vuracak gücü kalmamıştır. Lozan öncesinde ve sonrasında böylesine üst perdeden konuşan ingiliz derin devlet temsilcileri, zaman ilerledikçe imanlı millete karşı güçlerinin yetmeyeceğini anlamışlardır. Gladstone’un 1800’lerde, “Türkleri yenmek için ellerinden Kuran’ı almak gerektiğine” dair ifadeleri, imanlı milletin asla yenilmeyeceğinin, ingilizler tarafından aslında 19. yüzyıldan beri biliniyor olduğunu göstermektedir.
Türkiye, Hz. Mehdi (as)’ın zuhur edeceği mübarek bir ülke; istanbul, bu zuhurun gerçekleşeceği mübarek bir şehirdir. Hz. Mehdi (as) da, onun çıkacağı kutlu bölge de daima Allah’ın koruması altında olacaktır. Dolayısıyla, Türkiye’nin kaderinde, sinsi derin devletlerin oyununa gelme, bölünme ve parçalanma yoktur. Türkiye üzerindeki hiçbir sinsi plan başarılı olamamıştır ve başarılı olması mümkün değildir. Türkiye üzerinde planlar geliştiren ingiliz derin devletinin elemanları bu gerçeği daima akıllarında tutmalıdırlar.
… Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orada süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. işte onlar, Allah’ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah’ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 22)
başlık yok! burası bom boş!