/i/Siyaset

Saygı Çerçevesinde Özgür Siyaset Platformu
  1. 226.
    0
    ikinci Deneme Başlıyor

    Lozan Görüşmeleri’nin kesildiği devrede, 17 Şubat 1923’te izmir iktisat Kongresi’nde konuşan Mustafa Kemal, kapitülasyonlar konusunda hiçbir tavizin verilmeyeceğini şu sözlerle ifade etmişti:

    Osmanlı Devleti hakikatte ve fiilen istiklalden mahrum bir hale getirilmişti. Bir devlet ki kendi tebaasına koyduğu vergiyi yabancılara koyamaz; bir devlet ki gümrüklerini düzenleme hakkından yasaklıdır… Ve bir devlet ki yabancılar üzerinde yargı hakkını kullanamaz. Böyle bir devlete bağımsız denilemez…

    Bu sözler, kapitülasyonların kaldırılmasının Türk tarafı açısından mecburi olduğunu tekrar belgeliyordu. Nitekim Lozan Görüşmeleri’nin, kapitülasyonlar nedeniyle kesintiye uğraması Türk tarafının kararlılığını etkilememişti. Öyle ki, 10 yıllık savaşın ardından varını yoğunu kaybetmiş Türk tarafı, tekrar savaş hazırlıkları yapmaktan çekinmedi. Lozan Görüşmeleri’nin kapitülasyonlar nedeniyle kesintiye uğramasıyla Mustafa Kemal, Türk ordusuna savaş hazırlıklarını yapmasını emretti.

    Aslında Lozan Konferansı’nın kesintiye uğraması itilaf Devletleri’nin hiç de işine gelmiyordu. Büyük yıkım getiren I. Dünya Savaşı sonrasında hiçbirinin yeni bir savaşa girmeye niyeti yoktu; keza 4 yıllık korkunç savaş, yeneni de yenileni de harap etmişti. Ayrıca “barıştan yana olmamak”, Avrupa ülkelerinin üzerlerine alabileceği bir sorumluluk değildi. Savaştan yorgun düşmüş Batı kamuoyunun barış istemesi, itilaf Devletleri’nin kapitülasyonlar konusunda daha fazla ısrarcı davranmamasında büyük rol oynamıştı. Barış görüşmelerini durduran taraf olmak, barışı istemeyen taraf olmakla eşdeğerdi ve böyle bir devletin büyük ölçüde hem kendi halkı hem de diğer devletler tarafından dışlanacağı açıktı. Avrupa, bunu göze alamazdı.

    Dahası, 1921’de Türkiye ile dostluk anlaşması imzalamış olan Sovyetler Birliği, eğer tekrar savaş çıkarsa Türkiye’nin yanında savaşa gireceğini duyurmuştu. Bu durum, itilaf Devletleri açısından tüm dengeleri değiştiriyordu.

    Bu konuda Türkiye’nin kararlı tutumunu gören Batılı devletler, Lozan Konferansı’nın yeniden başlatılması yönünde çalışmalar başlattılar. Böylece Lozan Konferansı’nın ikinci dönemi 23 Nisan 1923’te açıldı. Bu kez Konferansa Lord Curzon ve “eski ünlüler” gelmemişti. ingiliz Heyeti ve Konferansın başkanı, istanbul Yüksek Komiseri Horace Rumbold olmuştu.

    Kapitülasyonlar, Lozan Konferansı’nı sonuçlandırma konusunda en büyük engeldi. Batılılar, ekonomik çevrelerinden de gelen baskıların da etkisiyle kapitülasyonlardan vazgeçmek istemiyorlardı. Türkiye ise hiçbir sınırlamayı kabul etmiyordu. Bu nedenle ikinci dönemin açılışından 4 Mayıs’a kadar geçen sürede yapılan görüşme ve tartışmalardan bir sonuca varılamadı. Öteki mali konular da diğer zorlukları oluşturmaya devam etti.

    Uzun tartışmalardan sonra, Türkiye için en önemli sorunlardan birisi olan kapitülasyonlar maddesi antlaşmaya konulmak üzere şu şekilde tespit edildi:

    Madde 28: Bu Antlaşmayı imza eden akitlerin her birisi, kendisini ilgilendiren yönde, Türkiye’deki kapitülasyonların her bakımdan tam olarak ilgasını (yürürlükten kaldırıldığını) beyan etmeyi kabul ederler.

    Bu arada sağlık kapitülasyonları da, istanbul’da bir doktorluk komitesi şeklinde istenmişse de kabul edilmedi. Sonuçta Türkiye’de 5 yıl müddetle, müşavir unvanı ile üç Avrupalı doktorun karantina işlerinde çalışmasına izin verilecek bir yöntem kabul edildi. Bu gelişme ile sağlık kapitülasyonları da sona ermişti. Beş yıl sonra bu üç yabancı doktorun da görevlerine son verildi ve sağlık işleri de tamamen millileştirildi. Atatürk bu konuyu Nutuk’ta “bu konuda hiçbir kapitüler kayıt yoktu. istişari mahiyette olmak üzere bir kaç yabancı mütehassısın 5 yıl için hizmetimizi almasını kabul ettik” şeklinde açıklamıştır.

    Böylece Türk heyetinin kesin kararlı tutumu sayesinde, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni geçmişin prangasından kurtaracak şekilde kapitülasyonlar ortadan kaldırıldı. Türkiye, tam bağımsızlık ilkesini bu şekilde kazanmakla beraber, ingiliz derin devletinin yıllar süren “sömürge” planını da alt üst etmiştir. ingiliz derin devleti, kurnazca devletlerin içine sızarak ülkeleri ekonomik ve hukuki anlamda hegemonya altına alma planını, yeni Türkiye üzerinde uygulayamamıştır. Bu nedenledir ki Lozan Görüşmeleri’ni sürdüren ingiliz heyeti için kapitülasyon tavizi, büyük bir hezimet olarak karşılanmıştır. 14 Nisan 1924 tarihli Time dergisi, sonuçlanan Lozan’ın ardından şu yorumda bulunmuştur:

    Lozan Antlaşması, yüz yıldan fazla süredir ingiliz diplomasisinin ilk göze çarpan başarısızlığıydı.

    Aynı yazıda, ingiliz derin devletinin kirli planlarının geri teptiği ise şu sözlerle ifade edilmiştir:

    Neticede, Lozan Antlaşması, Türkiye’yi yaka paça Avrupa’dan atmak yerine, Avrupa’yı Türkiye’den attı.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster