/i/Siyaset

Saygı Çerçevesinde Özgür Siyaset Platformu
  1. 201.
    0
    7. Bölüm: LOZAN’A GiDEN YOL

    Lozan’da Musul Konusu

    Mustafa Kemal, ismet Paşa’yı Lozan Barış Görüşmeleri’ne baş temsilci olarak göndermişti. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için ismet Paşa’nın Bakanlar Kurulu’nda yer alması gerekiyordu. Bundan dolayı ismet Paşa, Dışişleri Bakanlığı’na getirildi. Böylece ismet Paşa’nın Lozan’a baş temsilci olarak gönderilmesinin yolu açıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, ismet Paşa başkanlığında Trabzon Milletvekili Hasan Bey (Saka) ve Sinop Milletvekili Dr. Rıza Nur Bey’den oluşan bir delegeler kurulu seçti. Bu kurul, Lozan’da kendilerine yardım etmek üzere uzmanlardan kurulu bir heyet oluşturdu.

    Lozan Barış Kurulu’na başkan olarak seçilmiş olan ismet inönü, 3 Kasım 1922’de Meclis’te yaptığı konuşmada Misak-ı Milli yolunun dışına çıkmayacakları konusunda garanti verdi. Meclis’te konuşulan öneriler ve ileri sürülen görüşler TBMM Başkanı tarafından karar haline getirilerek ismet Paşa’ya teslim edildi.

    Lozan’da müzakere edilecek konular genel başlıklar olarak şunlardı:

    ◉ Sınır sorunları (Irak sınırı – Musul, Güney sınırı – Suriye, Batı sınırı – Yunanistan ve Batı Trakya),

    ◉ Kapitülasyonlar,

    ◉ Azınlıklar ve yabancı okullar meselesi,

    ◉ Savaş tazminatları,

    ◉ Devlet borçları,

    ◉ Boğazlar meselesi,

    ◉ Adalar,

    ◉ Patrikhane’nin konumu.

    Lozan Barış Konferansı sırasında ingiltere’yi dönemin Dışişleri Bakanı Lord Curzon temsil edecektir. Curzon’un, Türk düşmanlığı açısından Lloyd George’dan farklı olmadığını burada belirtmek gerekmektedir. Curzon’un özelliği, tıpkı Lloyd George gibi Sevr’in mimarlarından biri olmasıdır. Daha o yıllarda Türk toprakları ile ilgili görüşlerini açıklamakta tereddüt etmemiş, “Türklerin mutlaka istanbul’dan çıkarılmaları” gerektiğini ısrarla vurgulamıştır. Aslında o yıllarda Curzon’un asıl fikri, Türkleri, Konya merkezli küçük bir Asya devletine hapsetmek, istanbul başta olmak üzere, Trakya, Ege ve Akdeniz kıyılarını hakimiyet altına almak, Doğu ve Güneydoğu’da da Ermenistan ve Kürdistan adı altında yine ingiltere’ye bağımlı ülkeler meydana getirmektir. ilginç olan ise, Curzon’un o yıllarda telaffuz ettiği bu korkunç senaryo, bugün hala ingiliz derin devletinin en temel hedeflerinden biridir.

    Curzon’un açıkça ifade ettiği bu hedefi, bazı çevrelerce riskli bulunmuş ve ingiliz kabinesi, bunun yerine Türklerin ve Halife’nin istanbul’da kalmasını ama iyice güçsüzleştirilmesini önermiştir. Bunu kesinlikle kabul etmeyen Curzon’un ifadeleri, önemli bir itiraf niteliğindedir:

    Avrupa’nın beş asırdır beklediği fırsatı kaçırıyoruz, bir daha bu fırsat çıkmayabilir. Konstantinopol’de saygın ve uysal bir Türk Hükümeti bulunması ve bunun askeri gücünü kırıp Müttefiklerin askeri kordonuyla kontrolde tutarak irsi kötülüklerinin önlenmesi bir hayaldir! Bütün bunların ötesinde benim büsbütün teessüf ettiğim husus, I. Dünya Harbi’nde Doğu’daki savaşın ve Gelibolu’daki fedakarlığın asıl amacı, Avrupa’yı Osmanlı Türkleri’nden kurtarmaktı. Bunun için hayatlar feda etmiş ve hazineler harcamıştık, şimdi ise vakti geldiğinde bu görevden kaçınıyoruz.

    ingiliz derin devletinin oluşturup yaygınlaştırdığı Darwinizm belasının fazlasıyla etkisinde kalan Curzon, Türklerin sözde “irsi kötülüklerinden” bahsetmekte, ırka atıfta bulunmakta ve adeta I. Dünya Savaşı’nın asıl sebebinin, “Türkleri Avrupa’dan çıkarmak olduğu” itirafını yapmaktadır.

    Musul konusu, Lozan Görüşmeleri sırasında Türkler ve ingilizler arasında amansız bir mücadelenin verildiği özel bir konudur. Lozan’a gelirken ingiliz derin devletinin, Türkiye’nin güneydoğusunda bir “Kürt devleti” oluşturma planıyla yola çıktığını burada hatırlatmak gerekmektedir. Türkiye, Irak sınırının belirlenmesi ile ingiliz derin devletinin planını bozmuş ama aynı planın ileriye yönelik parçası olan Musul, münakaşaların kalbine oturmuştur. Savaş meydanlarında ateşli silahlar kullanarak karşı karşıya gelmiş olan iki devlet, Lozan’da başka türlü bir savaşta, diplomasi savaşında boy ölçüşmüştür. ingiliz tarafı bu savaşı, derin devletin himayesi altında her türlü sinsi yöntemle yürütmüştür.

    Musul’un kime ait olacağı üzerine gerçekleştirilen bu diplomasi savaşının detaylarını tam olarak idrak edebilmek için, Musul konusuna tarihi perspektiften bakmak gerekmektedir.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster